TR EN

Dil Seçin

Ara

Hesabî Bir Dünyada Hasbî Nesiller Yetişir mi?

Hesabî Bir Dünyada Hasbî Nesiller Yetişir mi?

İnsani değerlerle donanmak veya bunlardan mahrum kalıp sayısal değerler ve rakamlar üzerinden bir anlam dünyası inşa etmek iki kavramı çağrıştırıyor zihinlere… Hasbilik ve hesabilik… Biz nasıl bir nesil yetiştirmek istiyoruz sorusuna bu kavramlar üzerinden de cevap arayabiliriz.

“Büyükler sayılara bayılırlar. Yeni bir arkadaş edindiniz diyelim; onun hakkında asla asıl sormaları gerekenleri sormazlar. “Sesi nasıl?“ demezler örneğin, ya da “Hangi oyunları sever? Kelebek koleksiyonu var mı?” diye sormazlar. “Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor?” Ancak bu sayılarla tanıyabileceklerini sanırlar arkadaşınızı.

Eğer büyüklere “Güzel bir ev gördüm, kırmızı tuğlalı; pencerelerinden sardunyalar sarkıyor, damında ise kumrular var” derseniz, nasıl bir evden söz etmekte olduğunuzu bir türlü anlayamazlar. Ne zaman ki onlara, “Yüz milyonluk bir ev gördüm!” derseniz, “Ooo ne kadar da güzel bir evmiş!” derler gözlerini koca koca açıp.”

“Sınavda bu konudan kaç soru çıkacak? Her bir soru kaç puan olacak? Şöyle bir hata yaparsak kaç puan kırarsınız? Şu kadar puan almazsam ailem kızar bana. Şu kadar puan alırsam cep telefonum yenilenecek…”

Konuyu tatlı tatlı anlatıp öğrencilerde bir yankı bulmasını umarken, öğretmenin de öğrenmenin de ne kadar güzel ve hele  tadını alanlar için ne kadar lezzetli bir süreç olduğuna dair düşüncelerimi daha önce kendileriyle paylaşmış olmama rağmen böyle sorular ve yorumlarla karşılaşıyoruz sık sık…

En son bu tür sorulara muhatap olunca kendilerine yukarıda alıntıladığım bölümü okudum Küçük Prens kitabından ve “Birer yetişkin olduğunuzda sayılarla çevrili bir dünyanız olacak zaten… Şimdiden bunlara takılmayın… Öğrenciliğin, öğrenmenin tadını çıkarın… Zaman çok çabuk geçiyor… Şu çağlarınızın kıymetini bilin” dedim tebessüm ederek.

Eğitim öğretim süreçlerinden geçiyor olmanın aslında yeni bir şeyler öğrenmek, daha önce öğrenmiş olduklarıyla bunlar arasında bağ kurmak, düşünce dünyasını, kelime hazinesini, kendini ifade yeteneğini geliştirmek, kendini tanımak ve en önemlisi bir anlam dünyası kurmak gibi zamana yayılan kazanımları olduğu düşüncesinden çok uzak bir bakış açısı ile değerlendiriliyor öğrenciler tarafından maalesef. Bu bakış açısı da ebeveyn tutumları, toplumsal kabuller ve eğitim sisteminin işleyişi ile şekillenmekte. Sınav başarısı odaklı, sayılar ve yüzdeler üzerinden yapılan sıralamalar, istatistikî verilere dayanılarak ortaya konan hiyerarşi ve nihayetinde başarılı-başarısız şeklinde konumlandırılan öğrencilerin kendilerini değerli veya değersiz hissetmelerine yol açan süreçler…

Sayılar çocukların çok erken yaşlarda dünyalarına hâkim olmaya başlıyor. Bu nedenle kaç puan alacağım, kaçıncı olacağım kaygısı yüzünden ne öğrendim, eksiğimi nasıl kapatabilirim, iyi olduğum alanları daha fazla nasıl geliştirebilirim sorularını soramıyorlar. Ebeveyn desteği ve toplumsal yaşantıdaki örneklikler vasıtasıyla çocuklara akademik başarının yanı sıra şefkat, merhamet, adalet, görgü, zarafet, ahlak, hikmet, kanaat, dürüstlük, vatanseverlik gibi erdemler ile kendi hakkını savunma, yeri geldiğinde özür dileme, empati kurma gibi insanlar arası ilişkilerde çok önemli rol oynayan yetilerin kazandırılması önem arz ediyor.

İnsani değerlerle donanmak veya bunlardan mahrum kalıp sayısal değerler ve rakamlar üzerinden bir anlam dünyası inşa etmek iki kavramı çağrıştırıyor zihinlere… Hasbilik ve hesabilik…

Gönüllülük, karşılıksız iş yapma, hesap yapmama, ilkeli olma anlamlarına geliyor hasbilik… İnançlı idealist insanların uzun vadede Allah’ın rızasını gözeterek davranışlarına yön vermesi söz konusu hasbilikte. O nedenle de hesaba kitaba takılmayan samimi içten insanlar olarak bilinir hasbi olanlar… Hangi hesabın peşinde acaba tedirginliğini yaşatmazlar muhataplarına…

Hesabilik ise hesap kitap adamı olma, daha fazla kazanmanın peşinde koşma anlamına geliyor. Hatta şartlar böyle gerektiriyor dendiğinde kişiyi hedefinden alıkoyacak ilkelerden taviz vermesi veya tümüyle vazgeçmesi de gündeme gelebilir hesabilikte. Tercihler ve davranışlar ilkelerle değil, konjonktür ve popülist yaklaşımlarla şekillenir. Hesabilik netice itibarıyla sürekli kendi çıkarlarını koruma, kısa vadede köşe dönme, emeksiz zahmetsiz amaca ulaşma gayretinde olan samimiyetsiz, bencil, had bilmez, hukuk tanımaz bireyleri ve bunlardan oluşan kırılgan bir toplum yapısını öngörmektedir.

Hasbilik istek ve arzuları erteleyebilme ve toplumsal yarar adına kendinden feragat edebilmeyi gerektirir. Hesabilik ise kendi çıkarlarına odaklanma ve ben merkezlilik vurgusu taşır. Hız ve hazla akan, an’ın ve isteklerin öncelendiği günümüz dünyasında hesabilik ne kadar kolay ve cazip ise azim gerektiren hasbilik bir o kadar zor ve kıymetlidir. İmtihan dünyasında değil miyiz zaten?

Biz nasıl bir nesil yetiştirmek istiyoruz sorusuna bu kavramlar üzerinden de cevap arayabiliriz. Çünkü bugünkü dünyada gözlemledikleri, şahit oldukları ve tecrübe ettikleri ile zihinleri kodlanıyor çocukların bir anlamda ve bu doğrultuda bir bakış açısı ve davranış şeklini benimser hale geliyorlar. Soralım o zaman: Çocukların gençlerin okul tecrübeleri, ailede ve toplumsal hayatta şahitlikleri hangisini kodluyor zihinlerine? Sayılabilen mi yoksa sayılarla ifade edilemeyen değerler mi rağbet görüyor? Bu sorunun cevabı bize hep hesap yapan günü kurtarmaya çalışan hesabi nesiller mi, yoksa bir gün hesaba çekileceği inancıyla yaşayıp ideallerinin gerçekleşmesi yolunda ilkeli hareket etmekten vazgeçmeyen hasbi nesiller mi yetiştirmekte olduğumuz konusunda da bir fikir verecektir vesselam.