TR EN

Dil Seçin

Ara

(Gerçek) Kurtlar Vadisi

Yellowstone Milli Park şu anda dünya üzerinde canlı çeşitliliğinin en fazla olduğu ekosistemlerden bir tanesi. İçerisinde 300 kuş, 16 balık, 5 amfibi, 6 sürüngen, 67 çeşit memeli hayvan türüne; 1300 farklı grup yerel ve 225 yerel olmayan bitki grubuna yuvadır... Hayret verici değişim, 1995 yılında dışarıdan park alanına 31 tane kurt getirilmesiyle başlar. Kurtların birçok türü öldürdüğünü hepimiz biliriz, fakat çok canlıya hayat alanı açmaya da bir sebep olduklarının pek azımız farkındadır.

Arzı ve bütün nücum ve şümusu (dünyayı ve yıldızları) tesbih taneleri gibi 

kaldıracak ve çevirecek kuvvetli bir ele mâlik olmayan kimse, 

kâinatta dava-yı halk ve iddia-yı icad edemez. 

Zira her şey, her şeyle bağlıdır.

(Bediüzzaman, Hakikat Çekirdekleri)

 

İlk başta evimiz dünya bir ateş topu idi. Sonra cansızlara can veren Allah’ın hayat mucizesi ile dünyamız şenlendi. Hiçbir canlı burada yaşamını tek başına devam ettiremez. Kurulu bir denge vardır, ve canlılar varlıklarını diğer canlılarla beraber sürdürebilirler.

Kaynak: https://bsahely.com/2018/06/30/understanding-how-trophic-cascades-shape-our-world/

Bir ekosistemde beslenme ağları, bunları oluşturan bitkiler, otçullar, etçiller, av, ve avcı olanlar vardır.

Besin piramidi. 

Kaynak: https://docplayer.biz.tr/143356793-Besin-zinciri-ve-enerji-akisi.html

Beslenme, enerji ihtiyacını karşılamak içindir. Her beslenmede ısı ile bir miktar enerji kaybı olduğu için alt basamaklardaki canlıların toplam biokütleleri üsttekilerden daha fazla olmalıdır. Basamaklarda yukarı çıkıldıkça canlıların sayısı da azalır. En üstteki etçil avcılar en az sayıdadır. Fakat onlar ekosistemden uzaklaştırılır veya birden soyları tükenir ise bunun etkileri yavaş ve kademeli bir şekilde olsa da tüm beslenme zincirini en alt basamağa kadar etkiler. Bunun gerçek ve en canlı örneklerinden biri ABD’de Yellowstone Milli Park’ta gerçekleşen bazı değişikliklerdir.

Yellowstone Milli Park şu anda dünya üzerinde canlı çeşitliliğinin en fazla olduğu ekosistemlerden bir tanesi. İçerisinde 300 kuş, 16 balık, 5 amfibi, 6 sürüngen, 67 çeşit memeli hayvan türüne; 1300 farklı grup yerel ve 225 yerel olmayan bitki grubuna yuvadır.

Hayret verici değişim, 1995 yılında dışarıdan park alanına 31 tane kurt getirilmesiyle başlar. Kurtların birçok türü öldürdüğünü hepimiz biliriz, fakat çok canlıya hayat alanı açmaya da bir sebep olduklarının pek azımız farkındadır.

Aslında 1800’lü yıllarda, ilk keşfedildiğinde parkta birçok kurt yaşamakta idi. Fakat 1920’lerin sonlarına doğru sürekli ve yoğun bir şekilde avlanmalarından dolayı burada sayıları tükenmişti. Aradan geçen 70 yıl sonunda geyikler kendilerini avlayacak canlıların yok olması veya azalması nedeniyle, insanların avlanmalarına rağmen sayıca çok artmış, ve otçul oldukları için parktaki bitki örtüsünün çok büyük bir kısmını ortadan kaldırmışlardı.

Kurtlar parka gelir gelmez, arazinin büyüklüğüne nispeten sayıları az da olsa, kayda değer değişiklikler göze çarpar. Öncelikle, evet, geyikleri avlamaya başlarlar, fakat bu, gelmelerinin sonuçlarından sadece bir tanesidir. Bunun daha önemlisi geyiklerin davranış biçimlerini değiştirmiş olmalarıdır. Geyikler parkın belli kısımlarından, özellikle kurtlar tarafından kolayca görülüp, tuzağa düşebilecekleri geçitler ve vadiler gibi yerlerden uzak durmaya başlarlar. Geyiklerin kaçındığı bu bölgeler bitki örtüsüyle yeniden canlanmaya başlar. Bazı kısımlarda sadece altı yıl içerisinde ağaçların boyu dörde katlanır. Çıplak vadi yamaçları kavak ve söğüt ormanları haline gelirler. Böyle olunca kuşlar parka göç etmeye başlarlar ve sayıları fazlaca artar.

Kunduz barajı

Ağaçların sayısı artınca, ağaçları yemeyi seven kunduzların da sayısı artar. Bir nevi mühendis olan kunduzlar, inşa ettikleri barajlar ile su samurları, misk sıçanları, ördekler, balıklar, kurbağalar, sürüngenler gibi pek çok canlıya yaşam alanı açılmasını sağlamış olurlar.

Kurtlar, kendilerinden yarı büyüklükte olan Amerikan kır kurtlarını da avlamaya başlayınca, onların yemeği olan tavşan ve farelerin sayısı artar. Böylece bunlarla beslenen şahin, gelincik, tilki, porsuk gibi canlılar çoğalır.

Kurtların avlarından arta kalanları yiyecek olan karga ve kartallar da ortama katılır. Bu canlılarla beraber çoğalan çalılıklarda, yabani böğürtlenler büyüyünce ayıların da sayısı artar. Ayılar geyik yavrularını yemeye başlayınca ise kurtların oluşturduğu etkiyi daha da kuvvetlendirirler.

Amerikan kɩr kurdu

Geyik

Ağaçta kartal

Bundan sonraki gelişmeler ise daha da ilginç hale geliyor: Bitkilerin artmasıyla daha az toprak kayması olunca nehirler daha az kıvrım yapmaya başladılar. Kanallar daraldı, daha çok havuz oluştu. Oluklar arttı. Bunların hepsi doğada çok canlıya habitat oluşmasına sebep oldu. Yeniden yeşeren kıyılar, canlanan ormanlar kıyıları sağlamlaştırdı. Erozyon azalınca nehirlerin akışı sabitlendi. Yani kurtlar nehirlerin de akışının değişmesine sebep oldular.

Nehir

Sel halinde akan nehir

Böylece az sayıda kurt, bu koskoca araziye yayılmış parkın sadece canlı nüfusunu değil fiziksel coğrafyasını da değiştirmiş oldu.

Dışarı çıkıp herkes taş toplayabilir. Fakat az insan onları yapışkan bir ara madde olmadan bir taş kemere dönüştürebilir.

İyi bir mimar ise o taşları bir cami kubbesi yapabilir. Kubbe inşa edildikten sonra aradan tek bir taşı bile çekseniz, tüm sistem yıkılır. İşte doğadaki düzen bu kubbeden çok daha mükemmeldir. İçindeki bireyler, farkında olmadan birbirine omuz omuza vermesiyle doğadaki düzen ayakta durur. Her birisinin yeri ve önemi ayrıdır. Hiçbiri diğerlerine lider olup onları hizaya sokmaz. Her biri hem diğerlerine hâkim, hem de mahkûmdur. Onları, her şeyi yoktan yaratan Rableri ayakta tutar. O öyle bir Rabdır ki, her şeyden bir şeyi, bir şeyden her şeyi yapar. Bütün bu canlıları, tüm ihtiyaç ve rızıkları ve bütün çevreleri ile beraber O yaratır ve Kayyumiyeti ile onları hayatta tutar.

Evet burada insan etkisi sonuçta pozitif bir sonuç vermiş ve güzellikler getirmiş olsa da, dünyada pek çok yerde, insanın iradesi, yapılaşma ve teknolojiyle pek çok canlı zarar görmekte. Bu tek bir örnek dahi bize, bir grup canlı etkilense zararlarının doğada ne kadar geniş bir daireye yayılabileceğini gösteren canlı bir ipucu olarak gözler önüne serilmekte ve insan olarak sorumluluğumuzun ağırlığını tekrar hatırlatmaktadır.