TR EN

Dil Seçin

Ara

Budapeşte'de 'Kara Çorba İçmek'

Budapeşte'de 'Kara Çorba İçmek'

“Kara çorba içmek” deyimi Macarlar’da kaybetmenin sembolü olmuştur.

Macarlar, Avrupa’nın ortasında yaşayan asil bir millettir. Aslen orta Asya’dan gelen yedi Hun Türk boyundan oluşmuşlardır. Ülkenin adı bile Hungary-Hun ülkesidir. Ünlü Hun Hakanı Atilla M.S. 400’lü yıllarda neredeyse bütün Avrupa’yı istila etmiş ve Roma İmparatorluğu’nu haraca bağlamıştır. Budapeşte’ye gittiğimizde, Budin kalesinde Orta Asya’dan gelen yedi Hun boyunu temsil eden çadır biçiminde yedi kümbet görürsünüz. Macar rehberimiz kendilerini Hun olarak tanımladıklarını ancak Orta Asya’dan gelmiş olmalarına rağmen Türk olduklarını kabul etmediklerini söyledi. Ne de olsa Türk demek Müslüman demekle eşdeğer görülüyor.

Budapeşte, Buda ve Peşte şehirlerinin birleşmesinden oluşmuş. ‘Buda’ su demek, ‘Peşte’ ise ateş anlamına geliyor. Budin Kalesi diye bilinen Buda şehri yüksek bir tepeye kurulmuş. Peşte ise Tuna nehri boyunca uzanıyor.

1526 Mohaç Meydan Muharebesinden sonra Osmanlılar tarafından fethedilen Macaristan, en huzurlu yıllarını Osmanlı hâkimiyetindeyken yaşamış. Macar rehberimiz 150 yıl süren Osmanlı devrinde kendilerine din, dil ve eğitim gibi konularda hiçbir baskı yapılmadığını ve tam özgür bırakıldıklarını ifade ediyor. Daha sonra Macaristan, Avusturya-Habsburg krallığının istilasına uğruyor. Avusturya’lıların Katolik Macarları zorla Protestan yapmak istemeleri ve Almanca eğitim dayatmaları yüzünden yüz yıl süren savaşlar meydana geliyor. Daha vahimi ise, Birinci Dünya Savaşında müttefikleri Almanlar ve Osmanlılar gibi yenilgiyi kabullenen Macaristan parçalanıyor ve bir daha toparlanamıyor. İkinci dünya savaşı sonrası ise Ruslar komünizm rejimi ile Macarlara maddi ve manevi katliam yapıyor. 1956 Macar devriminde özgürleşmek isteyen Macaristan, Rus tankları tarafından vuruluyor ve binlerce masum çoluk çocuk evlere ve caddelere açılan ateşler sonucunda can veriyor. “Osmanlı düşmanımızdı ancak biz bu düşmanı mumla aradık.” diyor Macar rehberimiz.

Rehberimizin anlattığı şu hatıra da çok manidardı. Kendi dindaşları olan Hıristiyanlardan gördükleri onca zulmü değil, Müslümanlardan savaş meydanında uğradıkları yenilgiyi daha kötü görmeleri, Avrupalıların Müslümanlara kategorik bakışının da özünü gösteriyor. Kötü bir olay yaşadıklarında rehberimizin annesi hep şöyle dermiş: “Olsun be evladım hiç bir şey Mohaç’tan daha kötü olamaz.” Ne de olsa topu topu iki saat süren Mohaç meydan savaşında, Macar kralı dahil bütün Macar ordusu kırılmış ve perişan olmuş.

Bir de “kara çorba içmek” diye meşhur bir Macar deyiminin hikayesi var. Macar rehberimizin anlattığına göre, Mohaç zaferinden sonra Budin kalesi önüne gelen Osmanlı ordusu, kaledeki komutanları anlaşmak için çadırlarına davet etmişler. Şahane yemekler ve ziyafetler sırasında arka tarafta Budin kalesinin fethi işi oldu bittiye getiriliyormuş. Macar komutanlar kalkacağı sırada Osmanlı ordusundan haber gelmiş biraz daha oyalayın kalenin düşmesine az kaldı diye. Osmanlılar, Macar komutanlara, bir kahvemizi içmeden gitmek olmaz diyerek onları alıkoymuşlar. Hayatlarında ilk defa Türk kahvesi içen komutanlar peşinden Budin Kalesinin de düştüğünü öğrenmişler. Böylece Türk kahvesini kara çorba olarak tarif edildiğinden, “Kara çorba içmek” deyimi Macarlar’da kaybetmenin sembolü olmuş.