Kan damarlarımız eğer uç uca eklenseydi yaklaşık 100.000 km uzunlukta olacağını biliyor muydunuz? Yani dünyanın çevresini 2.5 kez dönecek uzunlukta. Peki bu damarların içerisinde dolaşan milyonlarca kırmızı kan hücrelerinin sürekli bir yenilenme işleminden geçtiğini ve her saniye yaklaşık 2 milyon kan hücresinin öldüğünü ve her hafta bütün kan hücrelerinin yarısının yenilendiğini?
Vücudumuzun en kritik sistemlerinden birisi olan dolaşım sistemimiz birbirinden harika sistemleri ve mekanizmaları barındırır. Erişkin bir erkekte yaklaşık 5.6 litre, kadında ise 4.5 litre kan vardır. Kanımızın yaklaşık yarısı plazma sıvısından oluşur. Geri kalan kısmın büyük çoğunluğu kırmızı kan hücreleri, yani eritrositler, daha küçük bölümünü ise beyaz kan hücreleri ve trombositlerden oluşturur.
Resimde, taramalı elektron mikroskobuyla elde edilen (soldan) alyuvar, trombosit ve akyuvar görülüyor.
Kanımızın rengini veren hemoglobinleri içeren, oksijen aktarımını sağlayan milyonlarca eritrositin bütün damarlarda hızlı bir şekilde dolaşması ve bunu yaparken 8 mikron büyüklükteki bu hücrelerin 3 mikronluk incecik kılcal damarlardan bile hasar görmeden rahatlıkla geçebilmesi, onların hücre zarı yapısının ve şekline bağlıdır. Bu hücrelerin esnekliğini inceleyen bilim adamları çok ilginç bulgulara ulaştılar. Eritrositin son derece esnek olan hücre zarı altıgen şeklinde bir araya gelen 33.000 adet proteinden yaratılmış. Bu hücre zarının ana protein elementi spektrindir. İşte bu ağ şeklindeki esnek protein yapısı sayesinde eritrositler son derece esnek ve sağlam bir hücre zarı ile en dar yerlerden geçebilir ve darbelere dayanabilirler.
Kaliforniya Üniversitesi araştırmacıları eritrositlerin bu yapısının matematiksel modellemesini gerçekleştirerek bu sağlam ve esnek yapının nasıl damarlarda hareket ettiğini kısmen anlayabildiler. Altıgen yapının kenarlarını oluşturan spektrinlerin ortasındaki çubuk şeklinde aktin proteini adeta süspansiyon görevi görerek yapının sağlamlığını sağlar.
Bazı hastalıklarda bu yapı hasar görür ve eritrositler esnekliğini kaybederek kolayca parçalanır. Buna en güzel örnek sıtma hastalığıdır. Sıtma mikrobu eritrosit hücre zarından içeri girerek ve bu hücre zarındaki protein yapılarının yapısını bozarak esneklik özelliğinin ve şeklinin bozulmasına yol açarlar. Bu hasar görmüş eritrositlerin parçalanması ile de sıtma hastalığında görülen kansızlık ortaya çıkar.
Eritrositler ortalama 250.000 kez vücutta tur attıktan sonra doğdukları yer olan kemik iliğine döner ve orada ölürler.
Kanda çok daha az sayıda olan beyaz kan hücreleri ise vücudun bekçileridir. Yabancı maddelere, mikroplara ve kanser hücrelerine karşı koruma sağlarlar. Bağışıklık sistemimizin belkemiği olan bu hücreler vücudumuzdaki milyonlarca farklı yapıyı ve proteini çok iyi tanır. En ufak farklı bir protein veya mikrop dışardan girse, derhal bunu yabancı olarak tanımlar ve saldırıya geçer ve tüm vücutta alarm verirler. Bu önemli fonksiyonları yanında beyaz kan hücrelerinin eritrositlerin yapımını kontrol ettiği son zamanlarda yapılan araştırmalar ile gösterildi.
Rabbimiz bize hiç fark ettirmeden ve hiç ara vermeden dolaşım sistemimizi çalıştırmaya devam eder. Fakat bu sistemle ilgili halen bilmediğimiz çok şey mevcut. Kırmızı kan hücrelerinin hücre duvar yapısının püf noktalarının bir kısmını yeni yeni anlamaya başlıyoruz. Bu büyük sistemin mekanizmalarını tam olarak anlayabilmek için çok daha uzun süreye ihtiyacımız var gibi görünüyor.
Kaynaklar:
1. Annals of Biomedical Engineering, Ekim 2005