Dünyamızdaki toplam suyun yaklaşık %97,6’sı deniz ve okyanuslarda bulunan tuzlu sulardır. Geri kalan %2,4’lük kısmı ise, karalarda bulunan tatlı sulardır. Tatlı suların da ancak %10’u kullanılabilir. Dolayısı ile dünyamızdaki kullanılabilir su, toplam suyun yalnızca binde üçünü oluşturur. Toplam suyun binde 997 gibi büyük bir kısmı ise çoğunluğunu tuzlu deniz sularının oluşturduğu kullanamadığımız sulardır.
Burada akla şu soru gelebilir; her şeyde faydaları ve hikmetleri gözeten Rabbimiz dünyayı öncelikle bizim için yarattığına göre suların büyük kısmını neden kullanılamayacak şekilde tuzlu yaratmış? Biz de bu soruya cevap aramak için tuzlu deniz sularının oluşumundaki sebeplerden ziyade hikmetleri üzerinde durmaya çalışacağız.
Dünyamızdaki bütün sularda tuz vardır
İmtihan yeri olan bu dünyada her şeyi sebeplerle yaratan Rabbimiz elbette tuzlu deniz sularının teşekkülünü de belli sebeplere bağlamıştır. Su molekülü iyi bir çözücü özellikte yaratıldığından, yağlar hariç hemen her şeyi çözerek erimiş halde yapısında bulundurur. Başta sodyum ve klor olarak suda çözünen katı maddeler de suyun tuzluluğunu meydana getirir. Bundan dolayı dünyamızda çözünmüş madde ihtiva etmeyen saf suya rastlanmaz. Yani aslında bütün doğal sular az da olsa tuzlu sulardır.
Ancak suda erimiş haldeki iyonlar az ise tatlı su, biraz fazla ise acı su, daha da fazla ise tuzlu su denmektedir. Genel olarak litrede 0,5 g’dan daha az tuz ihtiva eden sular tatlı su olarak kabul edilmiştir. Yoksa tatlı su, tuzluluk oranı sıfır olan veya hiç iyon bulundurmayan su değildir. Aslına bakılırsa Rabbimiz dünyada suyun tuzlu olmasını murat etmiş ve suyu da tuzlu olacak özellikte yaratmıştır.
Denizlerin tuz oranı
Yağmur sularıyla kaya ve topraktan çözünen iyonlar sürekli denizlere taşınır. Yağışı hâsıl etmek için denizlerden su buharlaşırken ise sudaki çözünmüş iyonlar denizde kalır. İşte tuzluluğu oluşturan iyon haldeki maddelerin karalardan denizlere sürekli taşınması ve birikmesinden dolayı deniz sularının tuzluluk oranları zamanla artmıştır.
Ancak deniz sularının günümüzdeki tuz oranlarını kazanması tesadüfen oluşan hikmetsiz bir olay da değildir. Bunda da Rabbimizin pekçok hikmetleri ve akıl sahiplerine mesajları vardır. Bunlardan ilk anda akla gelen bazıları şunlardır:
1. Tatlı suyun, İlahi irade ve rahmetin eseri olduğu böyle gösterilmiş
Sular tuzlu olacak özellikte yaratılmış, fakat sulardaki tuzluluk sürekli artıyor diye endişe etmeye gerek yoktur. Çünkü insanların ve karada yaşayan tüm canlıların ihtiyacı olan tatlı su, kullanmadığımız tuzlu sulardan yeteri kadar arıtılarak bize ve tüm canlılara gönderiliyor. Yeter ki, İlahi Rahmet’in gönderdiği tatlı suyu israf etmeden kullanmasını bilelim.
Bize su göndermede sebep olan su döngüsü dediğimiz arıtma sistemi olmasaydı birkaç yıl içinde akarsular kuruyacak, karada yaşayan tüm canlılar da susuz kalacaktı. Yarattığı canlıların ihtiyaçlarını gören ve hayatının devamı için gerekli şeyleri karşılayan Allah (cc), karada yarattığı canlıların en temel ihtiyaçlarından olan tatlı suları da bu arıtma sistemiyle göndermektedir.
Ancak tuzlu sulardan ne kadar su arıtılacağı, arıtılan suyun bulutlarla nereye sevk edileceği ve ne zaman yağış olarak muhtaç olanlara gönderileceği ise, doğrudan doğruya Rabbimizin iradesine, takdirine ve hikmetine bağlıdır.
Yağmurla gönderilen tatlı suyun her zaman ve her yere aynı miktarda gönderilmemesi ile suyun doğrudan doğruya İlahi İrade ve Rahmet eseri olduğu gösterilmektedir. Aynı zamanda su gibi büyük bir nimetin kanıksanıp ona ülfet oluşması istenmemektedir.
Ayrıca su çok olsa da ancak ikram edilen kadarını kullanılabilmemiz, suyu vesile ederek Rabbimizle irtibatımızın canlı kalması ve devam etmesini sağlamak için olmalıdır. Atalarımızın yağmura Rahmet demesi ve o rahmeti gönderene şükranla muhabbet etmesinde böyle bir sır vardı. Çünkü yağmur ihtiyaca göre ancak Rahmetin takdir ettiği miktarda gönderiliyor. İnsan da böylelikle su nimetine ihtiyaç duydukça istiyor, istedikçe veriliyor ve böylece kul ile Rabbi arasında sevgi, muhabbet ve bağlılık kuvvetleniyor.
2. Canlıların ihtiyacı düşünülmüş
Tuz muhtevası sıfır olan, yani iyonlardan arındırılmış saf su içerisinde canlı yaşayamaz. Mesela tuzluluğu oluşturan sodyum, klor, magnezyum gibi iyonların hiç olmadığı saf sularda, balıkların kan ve su arası iyon yoğunluğu ayarlanamaz. Ayrıca su canlılarının beslenmeleri de suyun belli oranda tuz bulundurmasına bağlıdır. Hiç tuz ihtiva etmeyen, yani tuzluluğu oluşturan iyonların olmadığı sularda besin de üretilemez. Allah bu sistemleri böyle yaratmıştır.
Suya verilen çözücü özellik ile kaya, kum ve toprağı çözünerek sudaki bitkilerin besin tuzları oluşturulmaktadır. Başka bir ifade ile çoğunu gözle görmediğimiz algler ve diğer su bitkilerinin rızıklarının bir kısmı suyun tuzluluğunu oluşturan iyonlardır. Sudaki hayvanların besinini de bu bitkiler ve algler teşkil eder. Dolayısıyla suda yaşayan canlıların besini aslında basit kum, toprak ve acı sulardır.
İşte suların tuzlu olmasının başlıca sebebi, su canlıları için hem yaşam ortamı hazırlanması, hem de suda yaşayan canlılara besin üretilmesi içindir.
3. Antika eserler çoğaltılmış ve insanların sofrası zenginleştirilmiş
Dünyamızı oluşturan tüm karalarda tek iklim hâkim olsaydı, canlı çeşitliliği de şimdiki kadar olmayacaktı. Sular da öyledir. Farklı özellikteki suların oluşmasında tuz muhtevası öncelikli öneme sahiptir. Tuz muhteviyatı çok farklı hayat ortamlarına uygun olarak çok farklı su canlıları yaratılmıştır. Mesela sadece balık türü sayısı, dünyamızdaki tüm omurgalı canlıların yaklaşık yarısı kadardır. Eğer dünyamızdaki bütün sular, tuz muhtevası aynı ve düşük olan tatlı sulardan oluşsaydı, su canlıları sayısı günümüzdeki sayıdan çok daha az olacaktı.
Bugün tuzlu denizlerden avlanan ekonomik balıklar hem tür sayısı, hem de miktar olarak tatlı sulardan çok daha fazladır. Deniz balıkları tür sayısı ise litrede 30-40 g tuz ihtiva eden denizlerde daha çoktur. Tuz muhteviyatı bu miktarların altında da, üstünde de balık tür sayısı azalmaktadır. Mesela tuz muhtevası yaklaşık litrede 36 g olan Akdeniz’de bulunan balık tür sayısı, litrede 18 g tuz bulunduran Karadeniz’den çok daha fazladır.
Bilindiği gibi her bir balığın da kendine has farklı bir lezzeti vardır. İşte merhameti bol Rabbimiz hem antika eserlerini sergilemek, hem de bize binlerce farklı lezzetleri tattırmak istediği için balıkların yaşamasına uygun farklı tuz ihtiva eden koca denizleri yaratmış, binlerce çeşit balık ile şenlendirmiş ve bize ikram etmiştir ve etmektedir. Böylece Rabbimiz bizi çok sevdiğini ve önem verdiğini göstermektedir. Öyle ya! Önemli misafirin sofrası zengin olur.
4. İhtiyacımız olan bazı maddeler depolanmış
Deniz suyunda tuzluluğun büyük kısmını oluşturan Sodyum (Na) ve Klor (Cl) ile birlikte çözünmüş halde bulunan 80’den fazla element vardır ve bunların denizlerdeki yoğunluğu zamanla artmaktadır.
Dünyada yemek tuzunun yaklaşık %30’u; Bromürün %70’i; Magnezyumun %60’ı deniz suyundan sağlanmaktadır. Teknolojinin gelişimi ile gelecekte belki de birçok ihtiyacımız olan maddeyi deniz suyundan elde edeceğiz. Mesela nükleer yakıt olarak kullanılan uranyumun deniz suyunda bulunan miktarı bilinen dünya rezervlerinden çok daha fazladır ve bu önemli element deniz suyundan da elde edilebilmektedir.
Günümüzde altın, gümüş gibi değerli birçok maddeyi deniz suyundan elde edecek teknoloji ve yöntemler üzerinde çalışılıyor. Dağlar günümüzde kullandığımız madenlerin önceden istiflendiği depolar olduğu gibi, denizler de ihtiyaçlarımızın biriktirildiği büyük ambarlardır.
İşte deniz suyunun tuzlu olması ve tuzluluğunun artması ihtiyacımız olan maddelerin deniz ambarlarında biriktirilmesi demektir.
5. Sağlıklı, yüzmesi kolay dünya havuzları oluşturulmuş
Tuzlu deniz suyu deri hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalıklara iyi gelmektedir. Ayrıca kaplıca sularında bulunan bazı etken maddeler tuzlu deniz sularında da vardır. Bundan dolayı termal suların sağladığı bazı faydalar deniz suyundan da elde edilebilmektedir.
Ayrıca yüzme Peygamberimizin (asm) de tavsiye ettiği önemli bir spordur. Yüzmenin de en kolayı tuzlu deniz suyunda olanıdır. Çünkü tuzlu suyun kaldırma kuvveti tatlı suya göre daha fazladır. Bundan dolayı da insan deniz suyunda yüzerken fazla gayret sarf etmeden zevkle yüzer.
Tuzlu denizlerin insana şifa ve zevk veren özelliğinden dolayı bugün tatilcilerin en çok gitmek istediği veya gittiği yerler deniz sahilleridir.
İkram edici olduğunu çok çeşitli şekillerde gösteren merhameti bol Rabbimiz bedenimize şifa olan, ruhumuzun hoşuna giden tuzlu su dolu büyük denizleri yaratarak dünyamızı şenlendirmiş, bizi keyiflendirmiştir.
Rabbimiz bu fani misafirhanede böyle Rahmet hediyeleri ile kendini tanıttırmak ve sevdirmek istemiştir. Kıymetini bilir, şükreder, asıllarına talip olursak, kalıcı memleketimiz olan ahirette de oraya layık daha büyüklerini ikram edeceğini vaadetmiştir, öyleyse ikram edecektir.
Kaynaklar
1. Geldiay R. ve Kocataş A., Deniz Biyolojisi, Dora Basım-Yayın Dağ.Ltd.Şti. Bursa.
2. Kocataş A., Oseanoloji, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir.