TR EN

Dil Seçin

Ara

Yanlış Kurgulanan Dünya

Bir alıntıyla başlayalım yazımıza: “Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-moon 16 Ekim Dünya Gıda Günü vesilesiyle yayımladığı mesajında: dünyada bol miktarda yiyecek olmasına rağmen, her gün 840 milyon insanın yatağa aç girdiğini, bu duruma insanların ahlaki olarak karşı çıkması ve birlikte harekete geçmesi gerektiğini söyledi...

 

Bir alıntıyla başlayalım yazımıza: “Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-moon 16 Ekim Dünya Gıda Günü vesilesiyle yayımladığı mesajında: dünyada bol miktarda yiyecek olmasına rağmen, her gün 840 milyon insanın yatağa aç girdiğini, bu duruma insanların ahlaki olarak karşı çıkması ve birlikte harekete geçmesi gerektiğini söyledi. Ban Ki-moon, açlıkla mücadele konusunda karşı karşıya olunan sorunların bununla da sınırlı kalmadığını belirtti. Ban, ‘İki milyar insan ‘gizli açlık’ olarak adlandırılan kötü beslenme girdabına düşmüş bulunuyor. Kötü beslenme, 1,4 milyar insanın aşırı kilolu olmasına yol açıyor. Bu grubun üçte birini ise obezler teşkil ediyor. Aşırı kilo, kalp-damar hastalıkları, diyabet ve diğer sağlık sorunlarına neden oluyor.’ dedi. Birlikte çalışılması halinde herkesin günlük gıda ihtiyacını yeterli seviyede karşılamanın sağlanabileceğini belirten Ban, ‘Gelin, Dünya Gıda Günü’nde herkes için sıfır açlık amacımıza ulaşmayı hedefleyelim.’ diyerek mesajına son verdi.”

Bu konuda en yetkili ağızdan yapılan bu açıklama gelmiş olduğumuz noktayı apaçık ortaya koyuyor. Herkese bol bol yetecek kadar gıdanın olduğu Dünyamızda, insanların %12 si açlık çekiyor, %20’si de tokluktan çekiyor. Bencilliğin, hırsın kutsandığı; insanların hep daha fazlasını talep etmeye zorlandığı; tüketimin (israfın) erdem sayıldığı; insanların ne kadar çok tüketiyorsa o kadar saygı kazandığı; hayatın bir mücadele olduğu ve güçlü olanın avı kapmasının doğal olduğunun kabul edildiği; bir dünyada daha farklı bir noktaya gelinebilir mi?

Tam Necip Fazıl’ın resmettiği gibi bir Dünya bu. Allahın on pulunu bekleye dursun on kul/ Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul/ Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa / Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa.”

Yanlış kurgulanan bir dünyada yaşıyoruz. Dünya kaynaklarının %80’den fazlasını, Dünya nüfusunun %20’si kullanıyor. Gelişmiş ülkelerde de durum çok farklı değil. Amerika’da, fastfood restoranlarının kapılarında bekleyip içeriden çıkan insanların ellerindeki yiyeceklerin artıklarını attıkları çöp kutularından kalan döküntüleri alıp yiyen gepegenç insanları gördüğümde, sorunun fakirlik olmadığını; kişi başına milli gelirin 40 bin dolar olmasının da yetmeyeceğini ve zenginliğin çare olmadığını anlamıştım. Asıl olan “Gönül Zenginliği” idi.

Eğer hırs yerine kanaat; israfın yerine iktisat (tutumluluk) öne çıkarılsaydı; hayat, kavga olarak değil, yardımlaşma, paylaşma olarak kurgulansaydı ve “komşusu açken, tok yatan bizden değildir” anlayışı hâkim olsaydı, elbette farklı bir Dünyada olurduk.

“Afrika’da, Asya’da, hatta burnumuzun dibinde sınırımızda insanlar ölüyormuş. Bu durumu kınarız, eylemler yapar kapitalizmi lanetler, emperyalizme söveriz. Ama daha ötesine neden geçelim? Biz kendi kazancımızı, varlığımızı niye onlarla paylaşalım? Dünyayı biz mi kurtaracağız?” söylemleri bizim toplumumuzda bile artık açık açık dile getirilebiliyor.

“Bütün insanlar ve canlılar aynı Allah’ın yarattığı varlıklardır. Yaşadığımız gezegen yağmalanacak, talan edilecek, ‘benden sonra tufan’ addedilecek bir buluntu mal değil; Allah’ın tüm canlılara birlikte yaşamak, birlikte paylaşmak üzere emanet ettiği bir mekandır” düşüncesi hâkim kılınsaydı, bugün Dünya böyle olur muydu?

Yanlış kurgulanan bir Dünya’da yaşıyoruz...