TR EN

Dil Seçin

Ara

Ve Kış Geldi...

Okul kitaplarında kış ayları: Aralık-Ocak-Şubat olarak yazılı olsa da, mevsimler gelip giderken bu tarihlere kesin olarak uymazlar.

 

Okul kitaplarında kış ayları: Aralık-Ocak-Şubat olarak yazılı olsa da, mevsimler gelip giderken bu tarihlere kesin olarak uymazlar. Bazen, Aralık ayı henüz gelmeden, Kasım ayının ortasını geçince kış mevsiminin gelivermesi bu sebeptendir. Benzeri bir durum, Ağustos ayının ortasından sonra yaz havasının sonbahar havasına değişmesinde de görülür.

Fakat, “Her gecenin bir gündüzü, her kışın da bir baharı vardır.” Gece, gündüze; kış da bahara gebedir.

Bu dünya bir imtihan yeri olması sebebiyle, zıtlıkların birbiri içine girdiği, tahavvüllerin (değişimlerin) ve tebeddüllerin (dönüşümlerin) birbirini takip ettiği bir yer olduğu için, dünya hayatı boyunca bu böyle devam eder; gündüzlerden sonra tekrar geceler, baharlardan sonra tekrar kışlar gelir. Ebedî olan âhiret hayatı imtihan yeri olmadığı için, dünya hayatının bu halleri orada görülmez; orada ebedî gündüz ve (müminler için Cennet’te) ebedî bir bahar iklimi vardır.

“Evet, bu kâinatta hayır-şer, lezzet-elem, ziya-zulmet, hararet-bürudet, güzellik-çirkinlik, hidayet-dalâlet, birbirine karşı gelmesi ve içine girmesi, pek büyük bir hikmet içindir. Çünkü, şer olmazsa, hayır bilinmez. Elem olmazsa, lezzet anlaşılmaz. Zulmetsiz ziya, ehemmiyeti olmaz. Soğukla, hararetin dereceleri tahakkuk eder. Çirkinlik ile, hüsnün bir tek hakikati, bin hakikat ve binler çeşit hüsün mertebeleri vücud bulur. Cehennemsiz cennetin lezzetleri gizli kalır. Bunlara kıyasen her şey, bir cihette zıddıyla bilinebilir. Ve bir tek hakikati, sümbül verip çok hakikatler olur.

Madem bu karışık mevcudat dâr-ı fâniden dâr-ı bekaya akıp gidiyor; elbette nasıl ki, hayır, lezzet, ışık, güzellik, iman gibi şeyler cennete akar. Öyle de, şer, elem, karanlık, çirkinlik, küfür gibi zararlı maddeler de cehenneme yağar ve bu mütemadiyen çalkanan kâinatın selleri o iki havza girer, durur.” (Risale-i Nur Külliyatı, Meyve Risalesi)

Bu hakikate burada bu şekilde kısaca işaret ettikten sonra, kışın o soğuk yüzünün arkasında nice rahmet cihetleri bulunduğuna dikkati çekmemiz de icap ediyor.

“O (Allah) her şeyi en güzel yarattı” (Secde Suresi, 32/7) âyetine göre;

“Her şeyde, hatta en çirkin görünen şeylerde, hakikî bir hüsün ciheti vardır. Evet, kâinattaki her şey, her hadise, ya bizzat güzeldir, ona hüsn-ü bizzat denilir; veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr denilir. Bir kısım hadiseler var ki, zahiri çirkin, müşevveştir, fakat o zahir perdesi altında gayet parlak güzellikler ve intizamlar var.”

“Meselâ ‘kar’ı pek bâridâne ve tatsız telâkki ederler. Hâlbuki o bârid, tatsız perdesi altında o kadar hararetli gayeler ve öyle şeker gibi tatlı neticeler vardır ki, tarif edilmez.” O tatlı neticelerden biri, “O kış perdesi altında, nazenin güzel bir bahara yer ihzar etmektir (hazırlamaktır).” (Risale-i Nur Külliyatı, Sözler)

Tabiat bilimleri, “Kâinatın Büyük Kitabı”ndan alınmış ciltler dolusu bilgi hazinesine sahiptir. Bu bilimleri öğrenip meslek sahibi olan gençler, sadece dünya için değil, ondan çok daha önemli olan âhiret hayatları için de bu bilgilerden faydalanmaya çalışmalıdırlar. Allah’ı (c.c.) tanımak için, O’nun kâinattaki isim ve sıfatlarının tecellilerini müşahede ve tefekkürle en kıymetli nafile ibadet sevabını alabilmek için, bu bilimleri fikrî malzeme olarak kullanmalıdırlar.

Bu değerlendirmeler ile, bu kışı hemen “kış.. kış..” diye kovalamayı düşünmeyip, önce ona bir, “Hoş Geldin..” diyelim.