Kalbimiz, son nefesimizi verene kadar, irademiz dışında ve haberimiz bile olmadan sürekli çalışır. O, tek kelimeyle mükemmel bir mekanik sistemdir. Üzerinde çeşitli noktalarda yoğunlaştırılmış ve adeta birer enerji üreticisi gibi çalışan hücre merkezleri, kalbin devamlı kasılıp gevşemesini, bir pompa göreviyle kanın vücudumuzda dolaşmasını sağlar.
Kalbimizin belirli noktalarındaki hücrelerin kimyevî devridaimlerle, hiç şaşmadan hatta vücudun ihtiyacını da algılayarak gereken miktarda kalb atımını sağlayacak ritmik elektrik sinyalleri üretilmesi ve kalb kaslarının kasılıp gevşemesi akla şaşkınlık veren harika sistemlerdir.
Kalb sevginin, duyguların, inancın merkezi olarak bilinse de bilim adamları bu görüşü reddetmişler ve kalbi, kan pompalayan basit bir pompa olarak kabul etmişlerdir.
Kalp basit bir pompa değilmiş
Ancak araştırmalar kalbin karmaşık ve çok fonksiyonlu bir organ olduğunu göstermiştir.
Bu konuda ilk keşfedilen kalbin natriüretik faktör denilen bir hormon salgılamasıdır. Kalbin kulakçık kaslarında üretilen ve salgılanan bu hormon; kan hacminin ayarlanmasında, idrar söktürücü, damar genişletici ve kan basıncının düşürülmesinde önemli rol oynamaktadır.
Son bilimsel araştırmalar da kalbin kan pompalayan bir organdan çok öte olduğunu gösterdi. İnsan vücudunda en güçlü ritmik elektromanyetik alanın kalbinki olduğu anlaşıldı. Tespitlere göre kalbin manyetik alanı, beyninkinden 5 bin kat daha güçlü ve bazı cihazlarla bedenin 4 m ötesine kadar tespit edebilmektedir. İnsan kalbinin etrafındaki manyetik alan sadece vücudun her hücresini çevrelemekle kalmıyor, vücudun dışındaki tüm alanları da kapsıyor.
Kalbin oluşturduğu bu manyetik alan vücudumuzdaki diğer organlarla iletişim halindedir. Beyin ile bağlantılı çalışan kalp, beyne hangi endorfini ve hormonları salgılaması gerektiğini bildiren organdır. Yani beynimiz bağımsız hareket etmiyor, gerekli sinyalleri kalbimizden alıyor. Bütün bilgileri dağıtan organ kalbimizdir. Araştırmaların devamında bütün bilgilerin duygular aracılığıyla beynimize ve diğer organlarımıza iletildiği görülüyor. Ayrıca elektromanyetik alanının, sadece duygularımız tarafından oluşturulmadığı, buna kanaat ve düşüncelerimizi de eklememiz gerektiği bu araştırmalar sonucunda anlaşıldı. Kalbimiz, düşünce ve duygularımızla elektromanyetik alan oluşturan bir tür aracı olarak hizmet ediyor. Vücudumuzla sınırlı kalmayan bu manyetik alan bizi kuşattığı gibi, çevreyle de etkileşim halinde. Yani kalbimizde bir titreşime dönüştürülüp yayılan ve iletilen inançlarımız, duygu ve düşüncelerimiz, dünya ile bir etkileşim halindedir.
Kalbin elektromanyetik mesajları
Yaklaşık 20 yıldır kalp ve beyin arasındaki iletişimi inceleyen HeartMath Enstitüsü, kalbin elektromanyetik alanındaki bilgiyi, başka bir deyişle kodlamayı anlamaya çalışıyor. HeartMath Enstitüsü sevgi, takdir, merhamet gibi olumlu duyguların, kalbimizin çok farklı bir mesaj oluşturmasına sebep olduğunu keşfetti. Her kalp atışı arasındaki süre, dinamik ve kompleks bir tarzda değişiyor. Olumlu duygular hissettiğimizde, birbirini izleyen kalp atışları arasındaki sürelerin değişkenliği çok düzenli hale geliyor ve bu değişim kalbin elektromanyetik alanına yansıyor. Bilim adamları bu durumu kalp ritmi düzenliliği (heart coherence) olarak adlandırıyor.
HeartMath Enstitüsü’nün yöneticilerinden Dr. Rollin McCraty şöyle söylülyor: “Kalbin beyne gönderdiği sinyallerdeki düzen, beynin performansını derinden etkiliyor. Eğer sinyaller düzenli ise kavrama, düzgün düşünebilme, iyi karar verme gibi işlevler kolaylaşıyor. Aksi durumda zorlaşıyor.” Öfke, ümitsizlik, panik gibi hisler kalp atışlarında düzensizliğe sebep oluyor. McCraty, moralimiz bozuk olduğunda ya da birine kızdığımızda bazen mantıksız şeyler yapmamızın bu durumla ilişkili olduğunu ifade ediyor.
Buradan da anlaşılan, insanın yaşam merkezinin kalbinde odaklanıyor olduğudur. Bu sebeptendir ki, Peygamber Efendimiz (asm), “Muhakkak Allahü Teâlâ sizin bedenlerinize ve sûretlerinize bakmaz. Fakat kalplerinize bakar.”1 buyurarak insan hayatında kalbin etkinliğine ve önemine dikkat çekmiştir.
Her şey kalpten başlıyor
Dr. McCarty, kalbin elektromanyetik alanının insanının duygusal durumuna ilişkin bilgiyi vücuda ilettiğini söylüyor. Kalp ritminin düzenliliği arttığında bağışıklık sistemi güçleniyor, stres hormonu düzeyi azalıyor, tansiyon düşüyor ve insanın zihni açık oluyor. Yalnızca, minnettarlık hissettiğimiz bir anı hatırlayarak kalp ritmimizin düzenliliğini artırabileceğimiz belirtiliyor. McCraty şöyle diyor: “Dikkatinizi takdir, şefkat gibi olumlu bir duyguya yönlendirirseniz ya da düşüncelerinizi çok değer verdiğiniz bir hatıranızda yoğunlaştırırsanız kalp ritminiz anında değişir.”
HeartMath Enstitüsü araştırmaları, insanın kalp ritminin düzenli olması durumunda, bunun yakın çevresindeki kişilere deneylerle belirlenebilen olumlu etkileri olduğunu gösterdi. Ancak bunun aksi de geçerli. Amerika’nın Radford Üniversitesi’nden Dr. Raymond Bradley ve Dr. Rollin McCraty, aralarında bir buçuk metreye kadar mesafe bulunan kişilerin kalp enejisi alışverişini tespit ettiklerini ifade ediyor. Beyin dalgaları, kalb ritimleriyle senkronize oluyor. Bradley ve McCraty, insanın beyin dalgalarının başkasının kalbine de senkronize olabileceğini keşfettiklerini belirtiyorlar.
HeartMath Enstitüsü’nün en yeni araştırmalarından biri de, annenin beyin dalgalarının bebeğinin kalbine senkronize olabileceğini gösterdi. Araştırma sonuçlarını değerlendiren bilim insanları, ilk verilerin, kalbin ürettiği elektromanyetik sinyallerin çevremizdeki insanları etkileme kapasitesi olduğuna dair önceki bulguları aydınlatır nitelikte olduğunu ifade ediyor. Araştırmacılar, “Görünüşe göre, anne dikkatini bebeğine verdiğinde, bebeğin kalbinin oluşturduğu elektromanyetik sinyallere daha duyarlı hale geliyor” diyor.
“Alternative Therapies in Health and Medicine Journal”da 2010’da yayımlanan bir başka araştırma, düzenli ritmi yakalarsak çevremizdekilere de faydalı olabileceğimizi doğruladı. Dr. Rollin McCraty, “İnsanların arasında konuşma ve vücut dili dışında bir iletişim olduğu anlaşılıyor” diyor. Ayrıca, şefkat ve sevginin insanın gerçek yaradılışı olduğunu, kalpte hissedilen bu duygulara odaklanmakla kişinin diğer insanlarla arasındaki bağı güçlendirebileceğini söylüyor.2
Sezgilerimiz ve kalbimiz
Gittikçe artan bilimsel kanıtlar, sezgilerin enerji etkileşimleriyle de ilişkili olduğunu gösterdi. Dr. Raymond Bradley ve Dr. Rollin McCraty, 2009’da “İntegral Review”da yayımlanan makalelerinde diyorlar ki: “Kalp ve diğer vücut yapılarının oluşturduğu enerji alanları dışarıya doğru yayılıyor. Bu enerji alanları, ortamdaki çok çeşitli enerji alanlarıyla sürekli etkileşime girdiği için, normalde algı sahamızın dışında olan olay ve süreçlerle ilgili bilgiler vücuda iletiliyor. Daha da ilginç olan, sezgisel bilgileri kalbin beyinden önce aldığını gösteren bilimsel kanıtın olması.” Yani beynimiz bağımsız hareket etmiyor, gerekli sinyalleri kalbimizden alıyor. Bütün bilgiler sevginin en güçlü sembolü ve duygularımızın merkezi olan kalbimizden yayılıyor.
Öyle anlaşılıyor ki, hayatımızla ilgili herşey kalbimizde odaklanıyor. Kalbimiz duygularımızın merkezinde olduğu gibi, yaşamımızın da merkezinde. Hz. Peygamberimiz (asm) bunu şu sözleriyle çok veciz olarak ifade etmiş ve buyurmuş ki: “İnsan vücudunda bir et parçası vardır; o düzelirse bütün vücut düzelir, o bozulduğunda bütün vücut bozulur. İyi bilin ki, o et parçası kalptir.”3
Kısacası, iyi bir dünya ve ahiret hayatı istiyorsak, inançlarımız, niyetlerimiz ve isteklerimiz olarak kalbimizde neler taşıdığımıza özen göstermeliyiz.
Kaynak:
1. Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim.
2. Kalbin Yeni Sırları. Atlas Dergisi, Nisan 2012
3. Buhârî, İmân, 39; Müslim, Musâkât, 107.