TR EN

Dil Seçin

Ara

Ruhsal Şifa

"Eşim beni sürekli eleştiriyor. Onu hiç memnun edemiyorum."

Soru: Ben 34 yaşındayım. 6 yıllık evliyim. İki tane de çocuğumuz var. Eşim beni sürekli eleştiriyor. Sürekli yapamadıklarımı, beceremediklerimi yüzüme vuruyor. Benim bir çok yönümden şikâyetçi... Onu hiç memnun edemiyorum. İstediği gibi davrandığımda ise geçmişte yaptığım hatalarımı hatırlatıp artık geç kaldığımı söylüyor... O sürekli söylendiğinde, ben de erkek olarak bazen öfkeme engel olamıyorum, bağırıp, çağırabiliyorum... Sonra da pişman oluyorum... Tabii tamir etmek zaman alıyor, bana küsüyor, barışması da zaman alıyor... Çocuklarımız da bu durumdan çok etkileniyorlar, bir problem çıkacak diye korkuyorlar... Bazen bana karşı çocuklar da öfkeli davranıyorlar.... Çocuklarla aram açılıyor... Benden uzaklaştıklarını hissediyorum... Bana bu konuda yardımcı olursanız çok sevinirim... İnanın ne yapacağımı bilemiyorum...

...

 

HER ERKEK EŞİNİN KAHRAMANI OLMAK İSTER

“Doğru insanı bulmak kadar, doğru insan olmaya çalışmak da çok önemlidir. Eşimizin duygusal ihtiyaçlarını ve korkularını keşfederek ona daha şefkatli yaklaşabiliriz.”

...

Cevap: Evlilik sürecinde eşlerin birbirleriyle uyumu ve iletişimi çok önemlidir. Hem ailedeki huzurun sağlanması, hem de çocukların ruh sağlığı açısından buna özen gösterilmelidir.

Eşler birbirlerinin rakibi gibi davrandıklarında, yani evlilik bir güç savaşına dönüştüğünde, bu ilişki evlilik olmaktan çıkar, karşılıklı savaşa dönüşür. Yapılan bir hatanın ya da davranışın bedeli ödettirilmeye, misliyle acısı çıkarılmaya çalışıldığında ailedeki düzen de bozulur.

Evlilik ilişkisinde kadın ve erkeğin farklı fıtratlarda yaratıldığı unutulmamalıdır. Bir çok sorun da bu farklılıkları doğru anlayamamaktan ortaya çıkar. Aynı zamanda evlilik birlikte büyüme sürecidir. Hata yaparak ve yavaş yavaş öğreniriz... Yani büyüme denen şey birdenbire olmaz...

Kadınlar fıtrat itibari ile olayların ve sözlerin üzerinde çok daha fazla dururlar. Yaşanmışlıkları da kolay kolay unutmazlar. Bazen bunu da abartabilirler. Zamanında ifade etmediklerini, edemediklerini sonraki yıllarda söylemeye çalışırlar. Bu sefer de öfkeyle ifade edildiği için kötü sonuçlar doğurur...

Erkek ise yaşadıklarını fazla didiklemeden yaşamayı tercih eder. Derinlemesine duygu tahlilleri yapmak üzere bir fıtratı olmadığı gibi, duygularını ifade etmek üzere yetiştirilmediği için sıkıntılarını nasıl söyleyeceğini de bilemez... Bunu yaparken de zorlanır. Duygularını söylediği zaman da bununla ne yapacağını bilemez. Güçsüz olarak algılanmaktan çekinir. Ve her erkek eşinin gözünde onun kahramanı olmak ister. Saygı görmek, takdir edilmekten çok hoşlanır ve daha çok değişmek için çaba sarf eder.

Kadın ise, erkeğin kadını tanıma ve büyüme sürecinde yaptığı hataları o zaman ifade edemediği için zamanla hırçınlaşır ve bunları sürekli ifade etmeye başlar. İlişki de burada sıkıntı oluşturmaya başlar.

Birbirimize duygularımızı doğru bir şekilde ifade edebilmek çoğu zaman daha az incitici olur. Eşimizi suçlamadan ve kişiliğine saldırmadan, kendi duygularımızı ve sıkıntılarımızı ifade etmeyi öğrenemedikçe de evlilik otuz sene de sürse, kronik bir hastalık gibi sürekli didişmeyle geçer.

Çevremizde gördüğümüz bir çok yaşlı çiftin devamlı olarak çatışmayla evliliklerini sürdürmesi de bu yüzdendir. Kimse değişmeye çalışmayınca ve her iki taraf da “hep ben” dedikçe, huzuru korumak zor olmaktadır. Ben böyleyim, değişemem, o bana uysun demek evliliğin doğasına da aykırı bir tutumdur. Herkes biraz değişerek ve birbirini görmeye çalışarak bunu başarabilir. Yoksa kiminle olursa olsun evliliği sürdürmek zorlaşır.

Doğru insanı bulmak kadar doğru insan olmaya çalışmak da çok önemlidir. Eşimizin duygusal ihtiyaçlarını ve korkularını keşfederek ona daha şefkatli yaklaşabiliriz. Onu sürekli eleştirirsek, her yaptığını eski yaptıklarına ya da hatalarına göre değerlendirirsek, onun değişme çabalarını da boşa çıkarmış oluruz. O bir adım attığında, biz de birkaç adımla ona yaklaşırsak, ilişkiye nefislerimizi daha az katmış oluruz.

Eleştirilen ve takdir görmeyen bir erkek hırçınlaşır ve bazen nefsinin de etkisiyle öfkeli davranışlar sergileyebilir. Geçmişte hataları olmuş olabilir, eğer sözle ifade edemese bile bunlardan pişman olduğunu bir şekilde ifade ediyorsa biz de ona şefkatle yaklaşalım... O da daha fazla değişmek için gayret gösterecektir.

Karşımızdakinin iyi niyetli yaklaşımlarına, takdir ederek karşılık verirsek, daha çok olumlu davranmasına teşvik etmiş oluruz. Onu çok sevdiğimizi, değişmek için gösterdiği çabayı fark ettiğimizi ona güzel bir dil ile ifade edelim... Tabi ki, erkeğin eşine şefkatli davranması da bu durumu pekiştirecektir.

Eşinin duygusal iniş çıkışlarında ona karşı anlayışlı davranan, şefkat gösteren bir erkek eşinin saygısını da kazanır. Önemli olan evlilik ilişkisinde karşımızdakinin gerçek duygusal ihtiyacını keşfetmeye çalışmaktır. Anlaşıldığını hisseden insanın öfkesi azalır, savunmaya geçmez, daha çok gayret gösterir.

Çocukların aile içinde büyürken daha sağlıklı insanlar olarak yetişmeleri için huzurlu bir ortama ihtiyaçları vardır. Kavga ortamlarında çocuklar kendini güvende hissedemez. Hayata korku ve endişeyle başlarlar. Anne babasının ayrılacağından ve ortada kalacaklarından korkarlar.

Çocuklarımız için yapacağımız en büyük iyilik ise, eşimizi sevmemiz ve onunla sağlıklı bir ilişki kurmaya çalışmamızdır.