TR EN

Dil Seçin

Ara

Filistinli İhtiyar Çocuklar

Filistinli İhtiyar Çocuklar

Televizyonların siyah beyaz yayın yaptığı yıllardı. Haberlerde askerlere taş atan çocukları görüyordum. Bu çocukların Filistinli olduklarını daha sonraki zamanlarda öğrendim. Renkli yayınlar başladığında, taş atan çocukları daha iyi tanımaya başlamıştım. Sapanları bizim sapanlardan daha kocamandı, üstelik çok daha uzaklara atıyorlardı o kocaman taşları. Bizden daha süratli koştukları da aşikârdı. Hep de birlikte koşuyorlardı. Nasıl bir oyunsa? Sonraları anladım bunun öylesine bir oyun olmadığını… 

O taş atan çocuklar büyüyorlardı. Daha büyük taşlar atacaklar sandım. Bir gün kalem tutan Filistinli çocukları gördüğümde irkildim. Hiç taş atacak çocuklara benzemiyorlardı. Bugün İsrail’in korkusu işte o okumuş çocuklar olmalı, hem de Türkiye’de okumuş olanlar. Ya şimdi Filistin’e yön vermeye kalkarlarsa o çocuklar…

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde okuduğum yıllarda, Filistinli bir arkadaşım vardı. O taş atan çocuk şimdi kalem tutuyordu. İsmi ‘Hassan.’ Ben ona ‘Hasan’ diyordum. Benim ne çok ‘Hasan’ isminde arkadaşım olmuştu. Filistinli Hasan; çok sempatik, güzel konuşan, saygılı bir arkadaşımdı. Bir yönü var ki imreniyordum. Sınavlardan en yüksek notu her zaman o alırdı.

Bir gün Hasan’a sordum: “Ben bazen yüksek, bazen de düşük not alıyorum; sen nasıl hep yüksek alabiliyorsun?” Hasan başını kaldırdı, çok uzaklara bakıyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra şöyle dedi: “Biliyorsun benim nereden geldiğimi ve arkamda neleri bıraktığımı…” Bir süre bir şey söyleyemeden öyle kalakaldık. Hasan devam etti:

“Babam beni buraya uğurlarken alnımdan öptü, sonra Kur’an-ı Kerîm’i bana uzattı” ve “Hasanım, bu senin rehberin, ona sıkı sıkı sarıl, geleceğimizi siz kuracaksınız” dedi. 

O gün anladım. Hasan, ne o taş atan çocuktu, ne de bizim gibi çocuklardan birisi. Hasan, kaleme bir başka sarılmıştı. Hasan’ın kaleme sarılışı Hasan Basri Hazretleri’nin “Alimlerin mürekkebi şehitlerin kanı ile tartılır ve daha ağır basar” hitabını duymuşçasınaydı. Hem Bediüzzaman Hazretleri’nin şu sözü ona rehber olmuştu “İstikbalde silâh, kılıç yerine hakikî medeniyet ve maddî terakki ve hak ve hakkaniyetin manevî kılıçları düşmanları mağlup edip dağıtacak.”

Evet, Hasan’ın hedefi büyüktü. Bu hedefe ulaşmak için göze aldığı fedakârlıklar çoktu. Büyük fedakârlık gösteren insanların kıymetleri de büyük olurmuş. Bediüzzaman Hazretleri bu noktada şöyle sesleniyor: “İnsanın kıymet ve mahiyeti, himmeti nispetindedir. Himmetin derecesi ise, maksat ve iştigal ettiği şeyin nispetindedir.”

Hasan da yaşının çok üzerinde olgunluğa sahip bir çocuktu. Evet, o Filistinli ihtiyar bir çocuktu. 

Çok sayıda televizyon kanalı var şimdi. Son dakika gelişmeler şeklinde veriliyor haberler. Ekranlar dolusu Filistin! Ben mi ihtiyarladım, yoksa bu haberler mi beni ihtiyarlattı bilemiyorum. Gözlerimde yaş! Her yerde Hasan’ı arıyorum, o Filistinli ihtiyar çocuğu… Sabah yeli okşarken saçlarımı, özgürce, Hasan çıkageldi yanıma, şimdi benimle birlikte yürüyor o Ulu Mabede. Sesini bazen sağımdan duyuyorum bazen de solumdan. Ne çok şey anlatıyor bana, bir bilseniz…