TR EN

Dil Seçin

Ara

Kâinattan Haberler

Eşek Deyip Geçmeyelim Lütfen!

İsmini söylerken başına “affedersiniz” kelimesini eklediğimiz eşeğin bakın ne marifetleri var. Eşekler, deve gibi suyun varlığını uzaktan sezen hayvanların başında gelir. Aslında eşek suyun kokusunu almaz. Çünkü suyun belirgin bir kokusu yoktur. Fakat suyun olduğu her yerde bitki de vardır. Yenilsin veya yenilmesin eşek her bitkinin kokusunu tanır. Algılama mesafesi de bulunduğu arazinin engebeli durumuna ve hava şartlarına bağlıdır. Bitkilerden yola çıkarak rahatlıkla suyun bulunduğu yerleri tespit edebilir. Eşek, ayrıca arazide bir noktadan diğerine en az enerji sarfıyla geçebilen ve aynı zamanda en uygun yolu bilen canlı özelliğine sahip olarak yaratılmıştır. Alnı geniştir. Bu alın yapısı, hayvanın iki gözüne de 70 derecelik bir açıyla görme kapasitesi sağlar. Böylece birçok hayvandan farklı olarak eşeğin gözlerinin ölü noktası çok küçüktür. Eşeğin patikalarda yürürken yere sağlam basmasının sebebi de budur. Hayvan, başı öne doğru iken boynunu çevirmeden arkasında kalan bir metrekarelik alanı rahatlıkla görebilecek şekilde yaratılmıştır. Allah her canlıya ait farklı üstün yanlar ve farklı avantajlar vermiştir. Bu yüzden bize eksik ya da fazla gibi gelen özelliklere bakarak değil, yaratılıştaki hikmeti görmeye çalışarak canlılar hakkında yorum yapmak en doğrusudur.

 

 

BİTKİLERE DAİR İLGİNÇ GERÇEKLER

• Dünyada yaklaşık olarak 7500 farklı elma türü vardır.

• Bir kaşık dolusu bal yapabilmek için arılar yaklaşık 5000 çiçeğe konarlar.

• Güneydoğu Asya bölgesindeki dev bambular 24 saatte yaklaşık 1 metre uzayabilirler.

• Dünyadaki çiçekli bitkilerin % 10-15’i henüz keşfedilmemiştir.

• Nilüferlerin bazı türleri masa tenisi masası büyüklüğündedir.

• Salatalığın % 96’sı sudur.

 

 

“Kâinat gerçeğin dış ve görünen yüzüdür;

gerçek ise kâinatın iç ve görünmeyen yüzüdür.”

— İmam Gazalî

 

 

Güneşten “Besleniyoruz!”

İşte güneşin en son çekilen fotoğraflarından biri. Sağ taraftaki ani fışkırma ve püskürtme uzaya büyük bir hızla yayılıyor ve güneş rüzgârları denilen elektrik yüklü parçacıklar tüm yakın uzayı hareketlendiriyor. Saniyede 465 milyon ton hidrojen, 460 milyon ton helyuma dönüşüyor. Bu dönüşümden termonükleer reaksiyonlar denilen enerji açığa çıkıyor. Işık ve ısı böylece oluşuyor. Dünyamız en hassas uzaklıkta bu ısıyı ve ışığı alarak ‘besleniyor’. Tabiî bizler de!

 

 

Kola Tiryakilerine Kötü Haber

Aşırı kola içmek kas ve ölümcül kalp sorunlarına yol açabiliyor. Yürütülen bir araştırma, aşırı kolanın vücutta potasyum seviyesini düşürdüğünü ortaya koydu. Ioannina Üniversitesi uzmanlarına göre kola kalp ritminin bozulmasına, kalp krizine ve kasların kasılıp kalmasına yol açabiliyor.

Günde 3 litre kola içen 21 yaşındaki bir hastada kalp tıkanıklığı yaşandığı ancak kolayı bırakıp potasyum takviyesi aldığında tamamen iyileştiği gözlendi. Kolanın daha önce de obezite, diş çürümesi, diyabet ve kemik dokusunu zayıflatma gibi sorunlar oluşturduğu da ortaya çıkmıştı.

 

 

Atom Modeli, Günümüzle Örtüşmüyor!

Okullarda okutulmakta olan atom modeli yukarıdaki şekil gibidir. Merkezde bir çekirdek ve bu çekirdek etrafında dolanıp duran elektronlar, yani negatif elektrik yüklü parçacıklar. Oysa modern fizikte veya yeni fizikte bu model artık ‘eskimiş’ görünüyor. Zira Belirsizlik Prensibi’ne göre elektronun yeri ve hızı hakkında kesin bir bilgimiz yok! Teorik hesaplamalar gösteriyor ki elektron, yörüngenin her an, her yerinde bulunabilir. Sanki dünyanın güneş etrafındaki yörüngesinin her an, her yerinde bulunabileceği gibi. Gel de şaşırma! Hayret etme! Ünlü fizikçilerden Bohr, “Kuantum fiziğinden şok olmamış fizikçi, fiziği anlamamıştır” derken, belki de bu harikalar harikası sistemin insanı iliklerine kadar titreten dengesine işaret ediyordu.

 

 

Küstüm Otunun Şaşırtıcı Savunma Taktiği

Küstüm otunun çok ilginç bir savunma sistemi vardır. Bu bitkinin yapraklarına dokunulduğunda birkaç saniye içinde, sapla birlikte yapraklarının gövdeye doğru yaslandığı görülecektir. Eğer bitkiyi rahatsız eden etki devam ederse bu kez küstüm otu aşağıya doğru ikinci bir hareket yaparak gövdesinin üzerindeki sivri dikenleri ortaya çıkarır. Bu da böcekleri kaçırmak için yeterlidir. Bitkideki bu hareketi gerçekleştiren mekanizma elektrik akımlarıyla başlar. Bu akım aynı insan vücudundaki sinirlerden geçen akım gibidir. Bitkinin reaksiyonları bizde olduğu kadar hızlı değildir. Bununla birlikte bitki özünü taşıyan kanallar aracılığıyla, iletilen elektrik sinyalleri 30 santimetrelik mesafeyi bir-iki saniye içinde geçer. Isı ne kadar yüksek olursa, reaksiyon o kadar hızlı olur. Her bir yaprağın dibi (yaprağın sapıyla birleştiği yerde), oldukça şişkindir. Buradaki hücreler sıvıyla doludur. Uyarı buraya ulaştığı zaman, yaprağın dibindeki şişkinliğin alt yarısı aniden suyunu boşaltır ve aynı anda diğer üst yarı, bu suyu kendi bünyesine alır. Ve yaprak aşağıya doğru düşer. Böylece uyarı saplar boyunca ilerlerken, yapraklar domino taşları gibi teker teker, ardı ardına kapanır. Bu şekilde bir savunma hareketinden sonra, bitkinin tekrar hücrelerini doldurup, yapraklarını açabilmesi için 20 dakika gereklidir.