Umarım soruma bir cevap verirsiniz. Aslında nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Bir genç olarak bir karasızlık içindeyim. Nerede nasıl davranacağımı bilemiyorum. Arkadaş çevresinde başka, evde başka birisi gibi davranıyorum. Böyle davrandığımın farkındayım aslında. Ama kendime engel olamıyorum. Kendim olamadığımı hissediyorum. Bu halim beni çok rahatsız ediyor. Bana yardımcı olur musunuz lütfen?
Cevap:
“KENDİNE KARŞI HOŞGÖRÜLÜ OL!”
Sevgili genç kardeşim,
Gençlik yıllarında bu tarz kararsızlıkların, gelgitlerin yaşanması doğaldır. Zamanla kişiliğin oturdukça, bu konuda daha bir istikrar yakalayacağını sana şimdiden müjdelemek isterim. Zaten yaşadıklarından rahatsızlık hissediyor olman, şahsiyet noktasında bir istikrar arayışı içine girdiğinin bir alâmeti. Her tohum kendini çatlatırken sancı yaşar.
Şimdilik bu sancının ne işe yaradığını göremeyip kızıyorsun. Ama o vicdanî ses, esasında kendin olmak yolunda sana en büyük yardımı yapacak bir rehberdir. Düşünsene, eğer insanlar içinde bulunduğu halden rahatsızlık duymasalardı, kendilerini değiştirmeye ihtiyaç hissederler miydi?
Ayrıca bu zamanda kendin olabilmenin hakikaten çok zor olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Baskıcı bir toplum içinde yaşıyoruz. Herkes, seni kendisine benzetmek istiyor. Farklı olana tahammül, az bulunur bir fazilet oldu. Bu şartlarda bir hareket yaparken, kendi iç dünyana kulak vermek yerine, etrafa kulak kesilmek zorunda kalıyorsun. Evde “babana göre” okulda “öğretmene göre” sokakta “arkadaşa göre” hareketlerini ayarlıyorsun. Zamanla bu o raddeye varıyor ki, “Ben bu hayatın neresindeyim?” “Ben kimim?” sorusunu sormak zorunda kalıyorsun. Bir tür kaybolma duygusu nefesini kesiyor ve kalbini bunaltıyor.
Her şeye rağmen, bu kuşatmayı kaldırmak senin elinde. Sen ortaya “şahsiyetini” koyabilirsen, etraftan yönelen baskıları belli bir mesafeye itebilirsin. Çünkü karşı tarafta bir saygı uyandırırsın. Yani sorun, bir “şahsiyet sorunu.” Ne demek bu?
İnsanlar senin hakkında belli kanaatlere sahip olmalı. Onlara bu kanaati verecek bir istikrar sergilemelisin. Diyebilmeliler ki, Ahmet dürüst biridir, ne kadar zor koşullarda olsa da yalan söylemez. Ahmet, izzetli birisidir; küçük bir menfaat için kimseye yaltaklanmaz. Ahmet’in kendi prensipleri vardır, onlardan kolay kolay ödün vermez. Ahmet, sorumluluklarını bilir; başka birisinin ona sorumluluklarını hatırlatmasına ihtiyaç yoktur. Ahmet akıllı birisidir; onu kandırmak hiç de kolay değildir. Ahmet yardımseverdir; gerektiğinde kendi işini bırakır sana yardımcı olur; vs.
İşte böyle bir şahsiyet profili ortaya koyabildiğin anda, etrafındaki kişilerin senin üzerinde baskıları azalacak ve sana olan saygıları artacaktır. Böylece sen onlara göre hareket etmek yerine, belki de onlar sana göre hareket etmeye başlayacaktır. En azından, senin varlığın ve tercihlerini hesaba almaya başlayacaklardır.
Eğer iç dünyanda anlamlı ve istikrarlı bir yapı kuramazsan, dış dünyada esen rüzgârlar seni biçimlendirmeye devam eder ve daha kötüsü, bunu yapmaya kendilerinde hak bulurlar. Çünkü karşılarında, kendi iradesiyle hayatına bir düzen getirememiş birisi durmaktadır.
İç dünyanın inşasına gelince, aslında hayat boyu süren bir çabadan söz ediyoruz. Ama yine de, binanın temelleri gençlik yıllarında atılır. Tüm mesele şu: Nefsinin istek ve arzuları peşinden mi gideceksin; yoksa kalbinin ihtiyaçlarını rehber edinip ve kendini bir parça zorlayıp ahlâkî faziletleri (yukarıda altını çizdiğim şahsiyet özelliklerini hatırla!) nefsine benimsetmeye mi çalışacaksın?
Bana göre şahsiyetin yolu, ikincisinden geçiyor. Ve bu yolu tercih edersen, zaman ve mekânı aşan saygıdeğer bir şahsiyet sahibi olursun diye düşünüyorum.
Tabi bir de, “Ben kendim olamıyorum.” derken, kullandığın cümleye dikkatini çekerim. Bir “ben” ve bir “kendim”den bahsediyorsun. Yani, kendini gözleyen ve değerlendiren bir ben’in var. O gözleyici ve şuurlu ben, “kendim” dediğin şeyden memnun değil. Tüm sorun da burada. O zaman şu soruyu sormak icap ediyor: “Sen” nasıl bir “kendin” olmak istiyorsun? Başka bir ifadeyle, şu dünyada nasıl biri olmak istiyorsun? Ne yaparsan, hayatının anlam kazanacağını düşünüyorsun?
Şahsiyeti oluşturan önemli bir unsur da işte bu sorulara vereceğin cevaplarla ortaya çıkacak. Meselâ kendine kimi örnek alıyorsun? Bu soruya vereceğin cevap çok önemli. Yanlış kişiyi örnek alırsan, hiçbir zaman seni mutlu edecek bir şahsiyet oluşturamayabilirsin. Yanlış örnek, yanlış bir hayata mal olabilir çünkü.
Doğru örnek ise, uğruna hayatını adayabileceğin sağlam bir hedef anlamına gelir. Böyle bir hedef, şahsiyetini toparladığı gibi enerjini doğru yerde harcamanı sağlar.
Ama bir insanın kendi olabilmesinde en yüksek makam, hiç şüphesiz, Allah’a layıkınca abd olmuş bir insandır. Düşünüş ve davranışında kişinin, ancak Allah’a hesap verme gibi bir yüksekliğe erişmesi ve O’ndan başka mutlak otorite tanımaması, esas “kendin olma”nın yolunu açar. Gerçek şahsiyetin kapı eşiği de bu noktadır.
Sana kendin olabildiğin bir hayat diliyorum.