TR EN

Dil Seçin

Ara

Kâinattan Haberler

KANAT ÇOK ŞEYDİR!

Kanat derken ‘bir şey’den söz etmiyoruz aslında. Kanat, ‘çok şey’dir. Örneğin, kuş kanadı yüzlerce telekten ve her bir teleğe bitiştirilmiş sayısız tüyden oluşan kalabalık bir topluluktur. Tüy ve teleklerin tutuşturulduğu özel kas ve kemik takımı, topluluğun diğer üyelerini oluşturur. Hiçbir kanat bu kalabalıklığına rağmen yalnız kalmak istemez. Mutlaka ‘çift’tir; ‘tek kanatla uçulmaz!’

Kanatlar çok çeşitlidir de. Rüzgâra binmenin zarif üslubu olan kuş kanatları, böceklere doğru geldikçe küçülür, küçüldükçe değişik renklere, değişik biçimlere bürünür, değişik görevler alır. Örneğin kelebek dediğimiz böceğin çoğu kanattır; kanat yoksa, kelebek de yoktur. Sanki kelebek iki kanadı göstermek ve sergilemek için dans ediyordur çiçekler arasında.

Sinekler ve arılar ise kanatlarını gizlemek ister gibidir; kelebeğe kıyasla oldukça küçük olduğu yetmiyormuş gibi, şeffaftır kanatları. Bu yüzden, önemsizliğin simgesi gibi zikredilirler çoğu kez. “Sinek kanadı kadar kıymeti olsa” gibi ifadelerde, insanın sinek kanadını hafife alma alışkanlığına gönderme vardır. Oysa hiçbir kanat ‘kendi hafifliğine inat’ hafife alınası değildir.

 

***

 

“Pencereye bakarsanız tozları, sinek izlerini, cama çarpan topun yol açtığı çatlağı görürsünüz.

Pencereden bakarsanız, ardındaki dünya gözlerinizin önüne serilir.”

— Frederick Buechner

 

***

 

İNSAN ELİ’NDE GÖZDEN KAÇANLAR

İnsan eli, bilim dünyasının hâlâ daha kavramakta ve anlatmakta zorlandığı bir estetik ve hareketlilik anıtıdır. Estetiğin çoğu zaman hareketlilik aleyhine geliştiği, hareketliliğin ise estetikten mahrumiyetle gerçekleştiği hatırlanırsa, insanı elinde estetik ve hareketliliğin birlikte ve birbirine engel olmadan tamamlandığını görebiliriz. El, ne estetik adına hareketten alıkonmuştur, ne de hareketlilik adına estetikten mahrum edilmiştir.

El, insanın eşya ile olan ilişkisinin temas noktalarını oluşturan, dokunmak, kavramak, tutmak, yakalamak, fırlatmak, avuçlamak, okşamak, sıkmak, itmek, çekmek, yoğurmak gibi sayısız eyleme göre ayarlanmıştır. Öyle ki, el hiçbir eşya ile temas biçiminde acemilik çekmez; herkes için ve her şey için hazırlıklıdır, her yabancıya göre hazırladığı bir tutuşu ve kavrayışı vardır.

İnsan eli, toplam 27 kemiğe giydirilmiş onlarca kas ve onlarca eklem üzerinde biçimlendirilmiştir. Bedene en uzak yerde parmak uçları yer alır, daha sonra parmaklar ve avuç, ve nihayet el bileği. Elin tüm hayatımızı biçimlendiren ve hayatımıza renkler düşüren öyküsü burada başlar, ama burada bitmez; belki hiçbir yerde bitmez. Elimiz, senaryosu baştan belli olmayan bir büyük serüvende her role hazır, eli her işe yatan, elinden geleni yapan, ele avuca sığmaz bir başrol oyuncusudur.

 

***

 

BALIKLAR NASIL İŞİTİR?

Hayvanlar arasında sese hayli duyarlı olanlar olduğu gibi pek kulak asmayanlar da vardır. Mesela balıkların sese yöneltecekleri bir kulakları yoktur; çünkü buna ihtiyaçları yoktur. Balıkların gövdelerinde ‘lateral çizgi sistemi’ vardır; balık bedeni su kadar yoğun olduğu için suda meydana gelen tüm titreşimler balığın gövdesinin bir ucundan diğerine geçer. Balığın sese kulak vermek yerine bu titreşimleri yeterince hassas biçimde algılaması ‘işitme’ ihtiyacını karşılar.

 

***

 

SUYUN KAVİSLERİNDE SIRLAR

İncecik sırlar dolanır suyun kavislerinde. Su, denizlerin yüzünde dalgalanırken, toprağın derinliklerinde kıvrılırken, derelerin incecik kıvrımlarında girdaplanırken, yüksek çağlayanların başında kavislenirken, yüreğine hayat taşır, her zerresine can devşirir. Suyun kıvrımlı hareketi, dalgalardaki zarif görünümünün ve doyumsuz sesinin yanı sıra, hayatî bir fonksiyon da taşır. Bu hareketler sırasında su oksijenlenir, temizlenir, saflaşır ve su altına oksijen taşınır. Hatta kaynak sularının yeraltında kıvrılarak akması, taşa ve toprağa dokunarak kavislenmesi, kaynak sularına özgü tarifsiz tadın nedenidir. Coşmadan ve düz akan şehir suları bu tadı kaybeder; insanı dirilten ‘ab-ı hayat’ özelliğini yitirir.

 

***

 

HORMONSUZ GIDA NASIL ANLAŞILIR?

Yaz meyvelerinin tezgâha çıktığı şu günlerde sebze ve meyvelerin dış görünüşüne aldanmayın. Tazeliği tamam da hormonlusu nasıl anlaşılır diyorsanız, işte ipuçları.

DOMATES: Domates kesildiğinde içi fazlaca boşsa, meyvenin ucunda sivri çıkıntılar varsa ve yuvarlak yapısından farklı bir şekle sahipse, hormonlu olduğundan şüphelenebilirsiniz. Ayrıca hormonlu domateslerde, dik kesildiğinde ortasında beyaz ve sert bir tabaka görülür.

SALATALIK: Şekilsiz, bir ucu kalın, bir ucu ince veya yan yana yapışık meyvelere dikkat edin. İçleri adeta sünger gibi, çekirdek evi de kof bir yapıya sahiptir. Tatlarında farklılıklar ve lezzetsizlik vardır.

BİBER: Aşırı büyük ve etli bir görünüme sahiptir. Çekirdek etrafı boş, etli kısımda domatesteki gibi beyaz ve sert bir doku görülür.

PATLICAN: Şekli bozuktur. Kenarında şişlikler görülür. Yan yana yapışıktır. Etli kısmı sünger gibi kof olur.

PATATES: Şekilsiz ve yumruları birbirine yapışıktır. Patateste aşırı gübre ve hormon kullanılırsa içinde kararmalar görülür.

ÇİLEK: Aşırı büyük, çift yapışık ve içleri boştur.

KARPUZ: Hormonlu karpuzların çekirdek evleri boştur. Yendiği zaman aşırı nişasta kokusu verir.