BİTKİLER KONUŞUYOR
Ağaçların böcek tehlikesine karşı birbirlerini uyardığını biliyor muydunuz? Böceklere karşı ağaçların ilk korunma silahı, yapraklarında ürettikleri yeni kimyasal maddelerle kendilerini böcekler için daha az lezzetli hâle getirmektir. Ancak kimi zaman da savunma amacı ile yapraklarının kimyasını değiştiren iki komşu ağaçtan biri, böceklerin hücumuna uğrarken diğerine hiç böcek gitmiyor. Nasıl oluyor bu?
Bilim adamları böcek hücumuna uğrayan ağacın hava ile taşınan bir kimyasal maddeyi etrafa yayarak öbür ağaçların savunma mekanizmalarını harekete geçirdiğini saptadılar. Ne güzel bir iletişim değil mi? Kavak, söğüt ve patates üzerinde yapılan araştırmalar bu savunma mekanizmasının varlığını ortaya koydu. Yabani patateslerin böceklere karşı ürettiği firomon adlı kimyasal madde, böcekler tarafından hemen bir ‘tehlike’ olarak algılanıyor ve böcekler yabani patatesten uzak duruyorlar. Firomon üretmeyen kültür patateslerine ise tam beş kat fazla böcek hücum ediyor.
Bitkiler tehlikeye karşı haberleşiyorlar, savunmak için iletişim kuruyorlar, araç olarak da kendi ürettikleri bir kimyasal maddeyi kullanıyorlar. Bütün bu özelliklerini düşününce, insan bitkilerin de bir şahsiyetleri olduğunu düşünmeden edemiyor.
***
GRİP HAKKINDA NE BİLİYORUZ?
Kış aylarının hava sıcaklıklarında görülen değişimler nedeniyle vücut direncinin azalmasına bağlı olarak ortaya çıkan bir hastalık, grip. Hastalığın ortaya çıkmasındaki asıl sebep ise, hava sıcaklığındaki değişimin virüslerin yayılımını kolaylaştırması.
Özellikle yarı yıl tatili sonrasında klasik grip ve soğuk algınlığı tablolarında artış gözleniyor. Okulların da açılmasıyla çocuklar arasında gribin görülme sıklığı daha da artıyor. Grip, özellikle okul gibi kalabalık ve yakın temas içinde olunan ortamlarda bulaşarak geçiyor.
Bu hastalığın bir başkasına en kolay geçme yolu ise, el teması. O yüzden, el temasının olduğu araçların ortak kullanımı konusunda hassas olunması gerekiyor. Ellerin sık sık sabunlu suyla yıkanmasına özellikle dikkat edilmeli. Salgın zamanlarında üç insandan biri grip virüsünü kapıyor.
İnsanların bu virüsten korunmak için yapabilecekleri başka şeyler de var: Hava şartlarına uygun giysiler seçmeleri, bol sebze, meyve tüketmeleri, vücut direncini düşüren aşırı yorgunluk, alkol, sigara, az ve düzensiz uyku, düzensiz ve tek yönlü beslenme gibi etkenlerden uzak durmaları.
Grip hakkında insanların sahip olduğu en yanlış algılama, bu hastalığın ancak antibiyotik ile tedavi edilebileceği düşüncesi. Halbuki antibiyotiklerin gribin tedavisinde önemli bir etkisi yok. Üstelik bu ilaçları gereksiz yere kullanmanın yan etkileri olduğu gibi, ekonomik açıdan da büyük bir kayıp oluşturuyor.
Normal şartlarda grip bir hafta içinde iyileşir. Ancak vücut direnci zayıf olan kronik hastalarda, kalp-akciğer hastalığı olanlarda, yaşlılarda ve şeker hastalarında hastalık ağır seyredebilir. Bu nedenle bu kişilerin mutlaka doktor kontrolünden geçmesi gerekir.
Halk arasında grip ile soğuk algınlığı birbirine karıştırılır. Soğuk algınlığı ya da diğer adıyla nezle, vücutta çok fazla kırgınlık ve yüksek ateş yapmaz. Gripte ise ciddi eklem ve kas ağrıları, yüksek ateş, öksürük ve hapşırma görülür. Eğer bu belirtiler görülmeye başlamışsa gribi önlemek zorlaşır.
Grip olan hastaların vitamin almalarının tedavi açısından etkisi de sanıldığı gibi büyük değildir. Vitamin, sadece, gerçekten beslenme bozukluğu olan kişilerdeki eksikliği giderebilir. Doğru beslenen kişiler vitamin takviyesine ihtiyaç hissetmezler. Vücuda vitamin depolamanın tedavide ya da gribi önlemede sağladığı bir avantaj yoktur.
Grip sırasında alınması gereken tedbirler ise şunlardır: Bol sıvı almak, bol sebze meyve yemek. Bunları yapmadaki neden, vücudun hastalıkla mücadele ederken kalori harcamasıdır. Bu sebeple hastalar mümkün olduğunca kalorisi fazla gıdaları tercih etmelidir.
***
DİYET BEYNİN YENİ DÜŞMANI
Tüm organlar içinde oksijene en fazla ihtiyacı olan beynimizdir. Dinlenirken bile dakikada yarım litre kana ve vücudun oksijen stoğunun % 20’sine ihtiyaç duyar. Beyin hücrelerinin her saat 2 bin tanesi geri gelmemek üzere yok olur. Eğer spor, yürüyüş yapmayıp kalbinizi ve damar sisteminizi geliştirmemişseniz, aşırı kiloluysanız veya kanınızdaki yağ oranı sürekli yüksekse, hele bir de sigara ve içki içiyorsanız, beyninizdeki hücre ölüm sayısı saatte 4 bine yükselebilir.
Bunlar yetmiyormuş gibi yeni araştırmalar bir başka beyin düşmanını daha ortaya çıkardı. Bu düşmanın adı, zayıflama adı altında yapılan diyet uygulaması. Uzmanlar diyet yapan kişilerde beynin boz veya gri madde adı verilen kitlesinin normalin iki mislinden daha fazla eksildiğini tespit ettiler.
***
BİR NEHİR OKYANUSA DOĞRU NASIL AKAR?
Bir nehir okyanusa parça parça ve verimli bir şekilde akar. Denize doğru giderken enerji tasarrufu yapmak için küçük ve daha küçük akarsulara ayrılır.
Nehir yataklarının enerji tasarrufu yaptıklarının bilinmesi, bilim adamlarını tabiattaki diğer tasarruf örneklerini keşfetmeye itiyor. Meselâ, deprem sırasında bölgesel tektonik levhalar yerküre baskısını azaltmaya mı çalışıyor? Ya da ağaçlar dallarını yaprakları güneş ışığını en iyi alabilecek şekilde mi ayarlıyor? Yaratılış eserlerine bir de bu gözle bakmak, son derece ilgi çekici. Sizce de öyle değil mi?