Bilim adamı ile sanatçı
Bilim adamı Richard Feynman’ın sanatçı bir arkadaşı vardı. Feynman’a sık sık “Ben bir sanatçı olarak, daldaki çiçeğin güzelliğini görüyorum. Sen ise bir bilim adamı olarak çiçeği kopartıp solmasına neden oluyorsun” dermiş. Feynman ise, sanatçı arkadaşına cevabını yazdığı bir kitaba saklayarak ona şöyle yanıt vermiş:
“Çiçeklerin içindeki hücreleri tasavvur edebiliyorum ve onlar da çok güzel. Sadece gördüğümüz şeylerde değil, tasavvur edebildiğimiz şeylerde de güzellikler var. Hücrelerde karmaşık etkinlikler ve değişik süreçler yaşanıyor. Örneğin, çiçeklerin renkli olmasının nedeni, böceklerin polenleri dağıtması. Ve çiçeklerin bu amaçla böcekleri kendisine çekmesi çok ilginç. Demek ki, böcekler renkleri ayırt edebiliyor. Bu tespit, beraberinde akla yeni bir soru getiriyor: ‘Bitkilerde de bizim sahip olduğumuza benzer bir estetik duygusu var mı?’ İşte, bilim bize bu tür çok ilginç soruları sormamıza imkân verir. Yani bilim, çiçeğin gizemini, içimizde oluşturduğu heyecanı ve saygıyla karışık korkuyu artırır.”
Feynman’ın sanatçı arkadaşına verdiği bu cevap, aslında ilâhî bir sergi olan dünyamızı bilim yoluyla nasıl daha iyi kavradığımıza ve bu özelliğiyle bizi yaratılmış eserler karşısında nasıl haşyet duygusuyla doldurduğuna güzel bir açıklama getiriyor.
***
Hidrojen ve Oksijen’in aşkı
Kâinatta, aslında yan yana durmaları bile mümkün olmayan nesneler arasında ilginç buluşmalar gerçekleşiyor. İşte onlardan biri de, hidrojen ve oksijen. Suyu oluşturan bu iki elementin özelliklerine bir bakalım. Hidrojen yanıcı, oksijen ise yakıcı.
Yanıcı ve yakıcı olan bu iki element, her nasılsa, yaşamamız için vazgeçilmez olan suyu oluşturuyorlar. Normal şartlar altında birbirlerini yok edecek olan bu iki element, belki de aşkın kerametiyle mükemmel bir üst birlikte buluşuyorlar. Yani, ‘su’ da!
Böylece, yakıp kül eden bir yangın bir suyla söndürülür.
H2 ve O.
Sen, ben ve O.
***
Irmaktan yükselen nağmeler
Siz, hiç güneşli bir öğleden sonra çimenlere uzanıp yanınızda akıp giden ırmağın nağmelerine kulak verdiniz mi? Birçok sanatçıya ilham veren bu ses, kalbi en çok huzurla dolduran ve yaratışın en güzel zikirlerinden birisidir.
Peki, ırmaklar niye böyle bir ses çıkarıyor? Bu sese, sıkışmış hava kabarcıklarının hacimlerinde meydana gelen değişim neden olur. Akan sudaki hava kabarcıkları titreşerek yüksek ses dalgaları oluştururlar.
***
Çilek parfümü
Çilek kokusu, toplam ağırlığı 10-12 g olan 96 tane birbirinden oldukça farklı kokunun çok karmaşık bir karışımıdır. En deneyimli parfümcüler bile, doğada böyle şahane bir çilek parfümünün yaratılışını hayranlıkla izliyor. Ancak ellerinden bu nitelikte bir ürün çıkmıyor. Değme parfümcüler bile, bir tek çilek kokusuna karşı ilân-ı acz etmiş durumdalar.
***
Kırılan kemik nasıl iyileşir?
Kemikler çok sert bir yapıya sahip olmalarına rağmen, güçlü bir darbeye maruz kaldıklarında kırılabilir. Doktorlar da kırılan kemiğin yönünü düzeltip, kemiği alçı içine alırlar. Bu sırada kemiğe verilen bir yaratılış özelliği olarak, kemiğin kendini tamir mekanizması hemen devreye girer. Öncelikle kırılan kemiğin etrafındaki kan pıhtılaşır. Tabii bu, çok büyük bir pıhtıdır. Sonra kemik yapıcı hücrelerden salgılanan minerallerle bu dev pıhtı sert bir kemiğe dönüşür. Ve eskisi gibi sapasağlam olur.
***
“Ey insanlar!
Size bir misal getirildi, şimdi onu dinleyin.
Sizin Allah’tan başka dua ettiklerinizin hepsi toplansa bir sineği yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa onu da geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de.”
— Hacc, 73
***
Toprağa bulaşmak, mutluluğu artırıyor
Toza toprağa bulaşmak insanların mutluluk duygularını artırıyor. İngiltere’de Bristol Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre toprak, insanların mutluluk hissine olumlu etkide bulunuyor. Ayrıca bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Yapılan araştırma, toprakta bulunan dost bir bakterinin akciğer kanseri olan insanların yaşam kalitesini önemli ölçüde artırdığını da ortaya koyuyor. Kendilerine aynı bakteri verilen farelerde de, beyin, mutluluk hissini artıran kimyasal “serotinin” maddesini daha fazla üretmeye başlıyor.