TR EN

Dil Seçin

Ara

Lisenin Bodrum Katı

Bodrum katları, korku ve gerilim sinemasının en gözde mekânlarındandır. Mutlu veya problemli ailelerin sıradan, gündelik yaşamlarını kâbusa çevirecek ifritler, canavarlar, hayaletler evlerin bodrum katlarında sıranın kendilerine geleceği ânı sabırla beklerler.

Bodrum katlarına açılan gıcırtılı kapıların ardındaki merdiven basamaklarından ağır ağır inen oyuncunun adımlarıyla uyumlu biçimde, seyircideki gerilim ve korku da yükselmeye başlar. Filmin içine girmeyi başarabilen seyirciler, oyuncunun bodrumdaki “şey”le yüz yüze geldiğinde yaşadığı travmayı karşılayan bir korkuyla sarsılırlar. Kapıldıkları korkunun büyüklüğü arttıkça, aldıkları haz da artar.

Gerekli konsantrasyonu sağlayamayan seyirci için bu karşılaşma ânı, saçma bir seyirlik olarak kalır. Bir korku filminin başarısı, seyircinin bilinçaltında yatan korkuları yüzeye taşıyacak unsurları hikâyeye tam uygun dozda ve sağlam bir kurguyla taşıyabilmesine bağlıdır. Aksi takdirde, atılan taş hiçbir kuşu ürkütmeyecektir.

Geçtiğimiz hafta, bir lisenin bodrum katının, Türkiye dediğimiz kocaman evin bodrum katına dönüştürüldüğüne şahit olduk. “Devlet lisesinde gizli mescit”, “Lisede namaz vakti”, “İstanbul’da şeriat mektebi” gibi iri puntolu gazete manşetleri ve namaz kılan öğrencilerin gizli kamerayla çekilmiş görüntüleri tüylerimizi diken diken etmediğine göre bir konsantrasyon sorunumuz olmalı. Bunun için yapımcılara özür borçluyuz.

Şu kadarını söyleyelim ki, “Okullarda mescit olmalı mı olmamalı mı?” “Öğrencilerin namaz kılması yasak mı değil mi?” tartışmasının tek başına bir anlamı yok. Koparılan bunca gürültüyü karşılayacak bir mesele değil önümüze çıkarılan. Olup bitenleri daha çok, görünürde siyaset zemininde sürdürülen bir iktidar mücadelesinin, siyaset dışı alana taşınmasına yönelik manevraların bir parçası olarak anlamamız gerekiyor.

Ama bu yapımlar korkutmaktan çok, canımızı sıkıyor. Acaba yapımcıların bundan haberi var mı?