Dünya daha küçük olabilir miydi?
Daha küçük bir dünya, daha zayıf bir yerçekimine sahip olurdu. O zaman da, dünyayı çevreleyip atmosferi meydana getiren gazlar uzay boşluğuna kaçardı. Tabii ki, atmosfersiz bir dünyada da hayat olmazdı. Dünya şimdikinden daha büyük olsaydı, bu sefer de yerçekimi kuvveti daha da artardı. Bu da, zehirli gazların bile yeryüzünde kalmasına sebep olurdu. Demek ki dünyamız, hayata en elverişli büyüklükte yaratılmış.
***
Sinekler niçin yazın ortaya çıkar?
Sıcaklık değişikliklerine karşı çok hassas yaratılmış olan sinekler, ancak sıcak ortamlarda yaşayabilir. Güneşin önüne bulut geldiği zaman meydana sıcaklık düşüşünden bile hemen etkilenirler. İşte bu sebeple sinekler, kış günlerinde yaşayamaz. Soğukların başlamasıyla birlikte ortadan kaybolurlar. Ancak ölmeden önce yumurtalarını toprağa gömerler ya da başka uygun yerlere bırakırlar. Yumurta ve larvalar soğuktan etkilenmez. Havalar tekrar ısınana kadar bırakıldıkları yerde dururlar. Yaz sıcakları başlayınca yumurtalar çatlar ve kısa bir süre sonra sinekler tekrar etrafta uçmaya başlarlar.
***
Güneşte karpuz soğutulur mu?
Piknikte karpuz soğutmanın en iyi yolu, karpuzu ikiye kesip güneşe koymaktır. Çünkü karpuzun yüzeyindeki su tanecikleri buharlaşmak için karpuzdan ısı alır. Böylece mevcut ısısı azalan karpuz soğumuş olur. Tıpkı elimize döktüğümüz kolonyanın buharlaşırken bizi serinletmesi gibi. Tabii karpuzun üzerindeki su tanecikleri buharlaştıktan sonra karpuzu hâlâ güneşte bırakmaya devam edersek, karpuzun tekrar ısınmaya başladığını görürüz.
***
Akıl ile zekâ arasındaki fark nedir?
Akıl, doğru ile yanlışı ayırabilme, herhangi bir konuda düşünce yürütebilme ve görüş bildirme kabiliyetidir. İnsan olgunlaştıkça aklı gelişir. Zekâ ise bir olayı anlamayı, kavramayı, yargılamayı ve açıklayarak çözmeyi sağlar. Genel olarak on iki yaşına kadar hızlı olan zekâ gelişimi, yirmi yaşına kadar sürer ve sonra sabit kalır. Zekâ, insanın her türlü olay karşısında aynı yeteneği göstermesini sağlamayabilir. Mesela çok güzel şiir yazan bir insan, basit bir matematik problemini çözemeyebilir. Çünkü zekâ, ruhsal olaylara, algı ve hafıza yeteneğine, ilgilere ve eğilimlere göre farklılık gösterir.
***
Çevre sorunları ve Kur’an
Kur’an-ı Kerim deyince, yaş ve kuru ne varsa içinde olan bir kitaptan bahsediyoruz. “Peki çevre sorunları hakkında Kur’an ne diyor?” diye baktığımızda karşımıza Rum suresi 41. âyeti çıkıyor:
“İnsanların kendi elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat ortaya çıktı. Belki vazgeçerler diye, yaptıklarından bir kısmını Biz onlara tattırıyoruz.” (Rum, 41)
Bu âyet açık bir şekilde karada ve denizde meydana gelen çevre sorunlarına, insanın sebep olduğunu belirttiği gibi, Rabbimizin bunlara niçin izin verdiğini de izah ediyor: “Belki vazgeçerler diye!”
Gelgelelim, bugün dünyada en fazla çevre sorunlarına yol açan ABD, hâlâ olumlu bir başlangıç olabilecek Kyoto Protokolü’ne imza koymuş değil. Yani, hırstan gözü dönmüş olanlar, bile bile kendi mezarlarını kazdıklarını bile göremiyorlar. Görüyorlar da, iradelerini hırs ve kibirlerinin önüne koyamıyorlar.
***
Kimyager kelebekler
Kelebekler iyi bir kimyacı ünvanını fazlasıyla hak ediyor. Her cins kral kelebek kendine has 12 ila 59 çeşit kimyasal madde üretir. Afrika kral kelebekleri feromon bezlerinde alkoller, esterler ve ketonlar—bazıları doğada asla bulunamaz—dahil olmak üzere 200’den fazla kimyasal madde üretir. Birçok kelebeğin ayrıntılı bir kimyasal tanımlama sistemine ihtiyacı vardır, çünkü görünüşe güvenemezler: Yırtıcıları korkutmak için birçok kelebek, tadı kötü olan kelebek türlerinin görünüşlerini taklit ederler.
***
“Ve yakılmış denize” (Tur, 6)
Bu âyette, sobanın veya fırının yakılması için kullanılan bir fiil kullanılmıştır ki, okyanusların durumunu anlatmaktadır. Tabanlarında magma tabakasından ince bir kabukla ayrılmış bulunan okyanuslar, alttan ısıtılan dev bir kâseye benzetilebilir. Nitekim okyanus tabanlarında sıradağlar şeklinde uzanan volkanik kayalar denizaltı depremleri ve yanardağ patlamalarıyla meydana gelmiştir ki, bu faaliyetler devam etmekte, 1000 derecenin üzerindeki sıcaklıklarda magma sızıntılarının suları kaynatması gibi olaylar sık sık gözlenmektedir.
Âyette geçen sözcüğün “taşmak” şeklinde bir başka anlamı daha vardır ki, bu da diğer bir açıdan okyanusların durumunu tasvir etmektedir. Zira okyanuslarda depolanmış olan su miktarı karalara taşacak düzeyde olmasına rağmen, önemli miktarda su kutuplarda buzul halinde saklandığı için, bugünkü su seviyesi korunmaktadır. İklimdeki değişikliklerin yıllık 4-5 derece civarında bir ısınmaya yol açması halinde bu buzulların eriyeceği ve deniz seviyesinin yüz metre kadar yükselerek karalara taşacağı hesaplanmaktadır.
(Bilime Yol Gösteren Âyetler, Ümit Şimşek)