TR EN

Dil Seçin

Ara

Kâinattan Haberler

Bilim adamları ve Flor

Bu öykünün kahramanı ot, et ne bulursa yiyen, saldırgan bir element. Doğada serbest halde bulamazsınız onu. Latince “akmak” fiilinden türetip flor demişler adına. Bu elementi keşfetmek çok insanın yaşamına mal olmuştur.

Serbest haldeki floru elde etmek için laboratuvarlarında can verenlerden bildiklerimiz İrlandalı Knox, Fransız Niklesse, Belçikalı Layette. Ağır biçimde yaralananlar ise Fransız Gay-Lussac ve Thenard, İngiliz Humprey Davy. Floru bileşiklerinden ayırmaya çalışırken daha kimlerin canı yandı, bilemiyoruz.

26 Haziran 1886’da Paris’te Bilim Akademisi’ne serbest, elementer floru bulduğunu müjdeleyen Henri Moisan’ın da bir gözünün üstü siyah bir bandajla örtülü idi. Çoğu kimyacının korktuğu bu madde ancak yirminci yüzyılda terbiye edildi ve insanlığın hizmetine sunuldu.

Fakat Flor yine rahat durmadı. Bu dirençli ve saldırgan elementin kloroflorocarbon (CFC) biçimleri, yer kabuğunun 20-25 km üstünde bolca bulunan ozon tabakasını deldi bu defa. Buradan çıkarılan sonuç şu: Kimyacı da olsanız, elementlerin kimyasıyla fazla oynamayın. Çünkü Büyük Kimyacı, elementlerin doğadaki halleriyle fazla oynanmasına razı olmuyor.

 

***

 

Göklerdeki Denge

“Güneş ve Ay bir hesapladır.”

— Rahman, 55:5

 

Âyette göklerin yaratılışında ve düzene konuşundaki dengeye dikkat çekiliyor. Bu denge, çekim kuvveti, elektromanyetik kuvvet, nükleer kuvvet, zayıf kuvvet başta olmak üzere pek çok etkileşmeyi içine alan ve son derece ince ve duyarlı bir hesap üzerine kurulmuştur. İşte insandan beklenen de, gerek kâinattaki kanunlara, gerekse dinin emir ve yasaklarına uygun hareket ederek âlemdeki bu dengeyi gözetmesi, yaratılışa ters düşmemesi.

(Bilime Yol Gösteren Âyetler, Ümit Şimşek)

 

***

 

Hüseyin Nasr’ın Modern Bilime Bakışı

İlk gençlik yıllarında, bilim aracılığıyla nesnelerin hakikatını keşfedeceğini varsayan Seyyid Hüseyin Nasr, bu konuda en iyi bilimsel eğitimi verdiğini düşündüğü Massachusette Institude of Technology’e gider. Orada ünlü fizikçilerle, büyük felsefecilerle tanışır. Bernard Russell gibi ünlü bilim adamlarının modern bilim üzerine verdiği konferansları dinleme imkânı bulur. Modern bilim görüşünün en önemli savunucularının bilimin görevinin “gerçekliğin doğasına ulaşmak olduğuna hiç inanmadıklarını” görür. Kendi ifadesiyle “Aradığım şeyin bu olmadığını ve modern bilimin sınırları dışında kalan konuların nedenlerini ve hatta nasıl olduklarını bile öğrenemeyeceğimi hissettim.”

“Modern bilimde olgular parametreler halinde sunulmasına rağmen, gerçekte matematiksel tanımlamalar dışında bu parametrelerin özüne inilmez. ‘Elektron nedir?’ diye sorsanız, bunun matematiksel formülünü yazarak çözebilirsiniz, ama felsefî anlamda ‘nedirlik’ [mahiyet] sorusu atlanır. Bu gerçeği fark ettikten sonra, ki o zamanlar henüz on sekiz yaşındaydım, eşyaların doğasını ve doğal dünyayı araştırmak için başka yollar olup olmadığıyla ilgilenmeye başladım.”

(Söyleşiler, İnsan Yayınları)

 

***

 

Beynin yeni düşmanı: Diyet

Tüm organlar içinde oksijene en fazla ihtiyacı olan beynimizdir. Dinlenirken bile dakikada yarım litre kana ve vücudun oksijen stoğunun %20’sine ihtiyaç duyar. Beyin hücrelerinin her saat 2 bin tanesi geri gelmemek üzere yok olur. Eğer spor, yürüyüş yapmayıp kalbinizi ve damar sisteminizi geliştirmemişseniz, aşırı kiloluysanız veya kanınızdaki yağ oranı sürekli yüksekse, hele bir de sigara içip içki yudumluyorsanız, beyninizdeki hücre ölüm sayısı saatte 4 bine yükselebilir.

Bunlar yetmiyormuş gibi yeni araştırmalar bir başka beyin düşmanını daha ortaya çıkardı. Bu düşmanın adı, zayıflama adı altında yapılan diyet uygulaması. Uzmanlar diyet yapan kişilerde beynin boz veya gri madde adı verilen kitlesinin normalin iki mislinden daha fazla eksildiğini tespit ettiler.

Şu halde diyet yerine, vücuda alınan besinlerin hareket ederek yakılması çok daha sağlıklı bir yol.

 

***

 

Dr. Mehmet Öz’den Sağlıklı Beslenme Önerisi

Türkiye’de yaşayan insanlar her şeyden önce bu coğrafyada bolca bulunan taze meyve ve sebze tüketmeli. Yemeklerden zeytinyağlı yemekleri tercih etmeli ve tam buğday unundan yapılmış ekmekleri tercih etmeli. Buna karşılık, beyaz ekmekten, marketlerde satılan basit şekerlerden ve margarinle birlikte tereyağından ise uzak durmalı.

 

***

 

Arılar notayla vızıldıyor!

Herhangi bir şey saniyede 16 kereden daha fazla titreştiğinde belirli bir perdeden bir ses çıkarır. Arı ve diğer böceklerin kanatlarının hareketleri için de bu geçerli. Bilim adamları bu sesi bir müzik notasıyla eşleştirerek, o böceğin saniyede kaç kere kanat çırptığını söyleyebilirler.

Örneğin, normal bir karasineğin vızıltısının fa notasına denk düştüğünü biliyor muydunuz? Karasinek kanatlarını saniyede 352 kere çırpar. Bu sayı bal arıları için eğer bal ile yüklü değillerse 440’tır. Bu sırada çıkarttıkları nota la’dır. Bal taşırlarken ise nota si’ye düşer; yani saniyede 330 kere kanat çırparlar.

Görüldüğü üzere masum vızıltılar bile bir notaya karşılık geliyor ve kâinat içindeki ahengi terennüm ediyor.