TR EN

Dil Seçin

Ara

Dünyaya Ramazan Geldi

İlkokul çağlarımızda sene sonu yaklaşırken bir ‘hatıra defteri’ furyası sarardı sınıfı. “Bana kalbin kadar temiz bu sayfayı ayırdığın için teşekkür ederim.” cümlesiyle başlayan birkaç sayfalık yazılar genellikle “Sana hayatın inişli çıkışlı yollarında başarılar dilerim.” ifadesiyle son bulurdu. Bunların çocukluk safiyetiyle ve aslına vakıf olmadan sarf ettiğimiz ezber sözler olduğunu, hayat yolunda yıllarca yürüdükten sonra daha iyi anlıyoruz.

Hayatla henüz yüzleşmemiş ana kuzularının hayatın inişli çıkışlı bir yolculuk olduğunu bilmeleri beklenemez elbette. Çocukluğa has saf ve duru bakışlarla hayatı henüz kıyısından seyretmekte olan bizler için önemli olan, beş yıl boyunca aynı sınıfta okuduğumuz arkadaşlarımız tarafından ileriki yıllarda da hatırlanacak olmamızdı. Hatıraların barınağı olan kalbi, temiz bir sayfaya benzetmek de çocukluk dünyasının bir başka güzelliği olsa gerekti. Bu gibi ifadeler daha çok ezberden kullanılır, hemen her sayfada da farklı öğrenciler tarafından aynen dile getirilirdi. Yine de o günler için bıkıp usanmadan okuyup durduğumuz ve her seferinde yüzümüzde hoş bir tebessüm bırakan cümlelerdi bunlar.

Fark edilmek, değerli hissedilmek, sevilmek ve hatırlanmak düşüncesi… Sadece çocuklar değil, her yaştaki insan için vazgeçilmez ihtiyaçlar. O döneme ait arkadaşlık ilişkileri ve yaşananlar belki de bu yüzden son derece önemsenir. Gelin görün ki hayat yolunda farklı güzergâhları tercih edip daha önceleri kıyısından seyrettiğimiz hayatın öznesi haline geldiğimizde, o vazgeçilmez ihtiyaçların en yakın bildiklerimizle dahi karşılanamayacağını fark ederiz. Bekaya olan iştiyak fani olanla nasıl giderilebilir ki? İşte bu noktada rahmeti sonsuz ve her şeye gücü yeten Rabbimizle yakınlığa vesileler arama gündemimize gelir oturur. Kuluna “şah damarından yakın” olduğunu bildiren Âlemlerin Rabbi’ne karşı, kendi adımıza yakınlığımız veya yakın olma gayretimiz ne konumdadır diye düşünürüz. Bu düşünce bizi O’nun rahmetinin tecellisi olan kutlu zaman dilimlerini gözlemeye sevk eder. Rahmet ve şefkat ikliminin kucağında ruhlarımızı dinlendirme sevincini yaşamak isteriz. Ramazan bunun için ne büyük bir imkândır.

Saint Exupery’nin o çok bilinen çocuk masalında öyle diyordu tilki, dostu Küçük Prens’e:

“…Her gün akşam dörtte gelirsen, saat üçte sevinmeye başlarım. Vakit geçtikçe, mutluluğum artar. Tam dörtte heyecanlanmaya, merak etmeye başlarım. Böylece mutluluğun değerini anlarım. Ancak her gün başka saatte gelirsen, seni karşılamak için, ne zaman ‘yüreğimi hazırlayacağımı’ bilemem…”

Kur’an’la insanlığın müşerref olduğu, karanlıklardan nura çıkarılma vesilesi olan vahiy sürecinin başladığı Ramazan ayındayız artık. Hayatın bütünlük algısına ket vuran miladi-hicri takvim anlayışının ikilikten kurtulduğu demlerdeyiz. Çünkü manevî iklime vurgu yapan, ruhumuza hitap eden adlarıyla mübarek üç aylar gündemimize girmiş durumda. Kullandığımız dil ve kavramlar da bu halden nasiplerini alıyorlar. Oruç, iftar, sahur, sadaka, zekat, infak, hatim, mukabele, teravih, emr-i bi’l maruf, nehy-i ani’l münker, itikaf, arefe, bayram muhabbetleri derken günlük hayatımız maddî ve manevî boyutuyla gözle görülür bir farklılık kazanıyor. Daha “insan” olma yolunda adım adım yol kat ettiğimizi hissediyoruz.

İşte Recep ayı geride kaldı. Şaban’la birlikte yaklaşan Ramazan’ın adımları daha bir hissedilir oldu. “Üç aylar” sanki her sene ziyaretimize gelen Kutlu bir Dost’un gelişine “yüreğimizi hazırlamamız” için, her şeyi belli bir düzen içinde yaratan Âlemlerin Rabbi’nden bizlere takdim edilmiş bir hediye sanki. Değil mi ki Ramazan gelmektedir, yolunu gözleyen müminler peşinen sevinsinler, vakit geçtikçe heyecanları artsın, yüreklerini kutlu misafire hazırlasınlar ve Kutlu Ay geldiğinde de kavuşma mutluluğunu doyasıya yaşasınlar. Yaratan yarattığını bilmez mi? Rabbimiz Rahman, Rahim, Lâtif, Kerim! Her halimizden haberdar olan Zat bizi unutmaz ki, hem de çok sever. Bize değer verdiğini de, değerini bilmemizi istediği bu gibi kutlu zaman dilimleri vesilesiyle anlamamızı ister. O ne güzel dost, O ne güzel yardımcıdır.

Sadece şahsi hayatlarımızı değil, içinde yaşadığımız toplumu ve tüm yerküreyi sarıp sarmalayan bir rahmet ve şefkat iklimine girme fırsatıdır Ramazan. Ahir zaman fitnelerinin kol gezdiği dünyanın dört bir yanından kulağımıza hep yürek yakan haberler ulaşıyor. Doğal felaketler, savaşlar, sosyal ve ekonomik krizler… İnsanın fıtratına yabancılaştırıldığı bir tasavvur üzerine inşa edilen, dolayısıyla tatminsizlik ve mutsuzluk girdaplarını besleyen bir hayat düzeninin getirileri bunlar. “Küreselleşme” boyutuyla da tüm insanlığı etkisi altına alan bu dejenerasyon sürecinin açtığı yaralara şifa olacak semavî bir reçete var elimizde. İşte Ramazan, Kur’an’ı bu yönüyle gündemimize almamız ve bu ilâhî soluğu başkalarına taşıma gayretine soyunmamız için bir fırsat olarak değerlendirilebilir.

Bu ay hürmetine Müslümanların var olduğu dünyanın her bir noktasından Ramazan haberleri ulaşacak kulaklarımıza. Farklı coğrafyalarda, farklı kültürlerde yaşanan Ramazanlar. Ancak her birinde esas gaye, erişilen bu müstesna zaman diliminde Âlemlerin Rabbine daha güzel kulluk yapmak ve O’nun hoşnutluğunu kazanmak. Uzay boşluğunda Kudreti Sonsuz’un emir ve iradesi ile yol almakta olan yerkürenin insanları dalga dalga yaşanan Ramazan’a tanıklık edecekler bir kez daha. Gün doğumları ve batımları kulluk eksenli hayatların şahidi olacaklar. Diyar diyar Ramazan yaşanacak. Dünyamız Ramazanlaşacak. Farklı coğrafyalardan nazarlar göğe yönelecek, “Ramazan hilâli görüldü” haberi bir muştu gibi yayılacak gönüllerde. Yolu gözlenen Kutlu Dost’un nihayet kapımızı çaldığının müjdesi olacak bu. Hindistan’dan Japonya’ya, Çin’den Fas’a, Özbekistan’dan Malezya’ya Müslümanlar’ın birbirlerini tebrik etme zamanı gelmiştir artık. Mozambik ile Madagaskar adası arasında yer alan Comoros Adaları’nda Müslüman kardeşlerimiz ellerinde fenerlerle gece yarısına kadar davul çalarak sevinçlerini izhar edecekler. Burma’da ise hilâli bizzat görmek önemsendiğinden herkes yüksekçe bir yere çıkıp o sevinci doyasıya yaşamak gayretine girecek.

Tayland’da Ramazan’ın ilk gününe erişme nimetine şükür ifadesi olarak fakir aileler bile kurban kesmeye ve yakınları ile paylaşma güzelliğini yaşatacaklar bir kez daha. Yine yıl boyunca toplanan bağışlarla ve gönüllü çalışmalarla inşa edilen yeni camilerin açılışı yapılacak Ramazan boyunca. Bir başka coğrafyada Pakistanlı kardeşlerimiz Ramazan’ı umre yapmak için fırsat bilecekler. Kutlu beldelerin rahmet çağlayanı haline geldiği bu müstesna zamanları o diyarlarda geçirme bahtiyarlığına erecekler.

Sadece İslâm coğrafyasında değil, Müslümanların yaşadığı tüm coğrafyalarda bu coşku hali gözlemlenecek. Mesela Almanya’nın Berlin şehri ve Ruhr bölgesindeki sokakların iftar saatinde ıssızlığa bürünmesiyle insanlar âdeta bir İstanbul veya Kahire esintisi hissedecekler. Bir Avrupa ülkesi olan İsveç’te hilâlin gözlenmesi ve ilanı konusunda merkezî bir otorite olmaması nedeniyle gözler gönüller Mekke’ye yönelecek ve muştu oradan beklenecek. İslâm’ın Batılı ülkelerde gittikçe yükselen etkisi Ramazan’la birlikte daha da artacak şüphesiz. Ramazan orucunu sırf tecrübe etmek adına tutmaya çalışan ve iftar davetlerine katılan Batılılar belki de hidayete erip İslâm’la şereflenecekler. Her bir ihtida öyküsüyle biz de sevineceğiz inşallah.

Hayat yolunun iniş çıkışlarla dolu olduğunu tecrübe ederek yakînen öğrendiğimizi ifade etmiştik. Ancak ümitvar olmak lazım. Çünkü bu yolda sahipsiz ve pusulasız değiliz. “Yolun Sahibi”, “En Güzel Yolcu”yu bize kılavuz kılmış, kendisini örnek almamızı salık vermiş. Yolda yürüme adabını da O’ndan (sav) öğreniyoruz. Cabir (ra)’ın bildirdiğine göre âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (sav) aşağı doğru inerken “Subhanallah”diyerek Rabbini tesbih eder, yükseğe çıkarken de tekbir getirir “Allahuekber” dermiş. Bizler de hem maddî, hem manevî anlamda gün be gün yol almakta olan yolcular değil miyiz? Manevî dünyamızda yokuş aşağı inermişçesine rahat yürüdüğümüzü hissettiğimiz ve her şeyin çok düzgün gittiğini düşündüğümüz zamanlar olur. Bu halde bile acziyetimizi, fakrımızı, her dem O’na muhtaçlığımızı itiraf etmek durumunda olduğumuzu unutmamak gerekiyor.

Çünkü işlerin yolunda gidiyor görünmesi bizden kaynaklanan bir hal değil, Rahmeti Sonsuz’un lütuflarından bir lütuftur. O her türlü noksanlıktan münezzehtir. Bazen de yokuşlar tırmanmak durumundayızdır. “Hüzün yoldaşımdır” buyuran Nebi’nin hüznünden bir parçayı sanki yüreğimizde biriktirmekteyizdir. O demler de hakikaten “Büyük Olan”ı hatırlayıp, kalan her şeyin küçüklüğünü idrak ettiğimiz ve mukavemet kazanmayı öğrendiğimiz demlerdir. Her halimiz için de hamdlerimiz O’na mahsustur.

Ramazan… Bir ay boyunca birlikte yürüyeceğimiz ve yükümüzü hafifletecek bir yoldaş… Gönlümüze takılıp manevî iklimlere seyahati mümkün kılacak bir çift kanat… Yorgun gönüllerimizi sinesinde dünlendirecek emin bir dost…

Biz hâlâ yoldayız.

“Hoş geldin Kutlu Yâr!” sözü hemen dilimizin ucunda.

Yüreğimiz ise kıpır kıpır fısıldamakta:

Subhanallah! Elhamdülillah! Allahuekber!

 

 

Hindistan’da iftar yemeği

Hindistan’da halk, Şaban ayının son günü fetva heyetinin hilali görmesiyle Ramazan sevincini yaşamaya başlar. Ertesi gün, herkes akrabalarına, dostlarına telefon eder Ramazanlarını kutlamak için. Sonra teravih namazına gidilir. Ramazan’ın yirmi yedinci gecesi camiler dolup taşar. Hatimlerin biteceği günde de camiler tıklım tıklımdır. Hindistan’da Ramazan’a has âdetlerden biri de, son on gün camilerin genel bir temizliğe, bakıma tabi tutulmasıdır.

Hindistan’da Ramazan ayında fakirler için ‘ghangui’ adı verilen özel bir yemek hazırlanır. İçinde un, pirinç ve et dilimlerinin olduğu bir çorbadır bu. Gün boyu aç ve susuz kalmışlar için çok güzel bir iftar yemeğidir. Her camide sunulur. Ayrıca iftardan sonra ‘harir’ adında bir içecek de servis edilir.

 

***

 

Tayland’da sılaya dönüş

Tayland’da Müslümanlar Ramazan ayında yapılan gösterişli kutlamalar sebebiyle sayılarının iki katına çıktığını hissederler. Bunda denizaşırı yerlerden Ramazan ayını geçirmek üzere ülkelerine dönenlerin de payı büyüktür. Yurt dışındaki öğrenciler ve işçiler, bu ayı aileleriyle birlikte geçirmeyi tercih ederler. Her Ramazan’da mutlaka her köy ve şehirde yeni bir cami hizmete açılır. Tüm ay boyunca yeni camiler yapılması için para toplanır. Bu camilerin yapımında da Taylandlı Müslümanlar bizzat çalışırlar. Tayland’da Kur’an’ın bu ayda ezberlenmesi de önemli bir faaliyettir. Gençler buna teşvik edilir.

 

***

 

Fas’ta özel bir lezzet

Fas’ta Ramazan’ın lezzeti bir başkadır. Devlet memurları “Allahuekber” sesini duydukları anda camiye giderler. Bu ayda insanlar birbirlerine karşı çok daha nazik ve merhametli hareket ederler. Kadir gecesinde her baba, erkek çocuklarını da yanlarına alarak tesbih ve teravih namazını kılmak için caminin yolunu tutar. Kız çocuklar ise evde anneleriyle birlikte komşularla bir araya gelirler. Baba eve döndüğündeyse aile hep beraber neş’e içinde şehrin manzaralı yerlerini gezmeye çıkar.

 

***

 

Çin’de teravih duası

Çin’de Ramazan’ın yaklaşmasıyla cami imamları, halka Kur’an ve sünnet bilgilerini yeniden hatırlatıyor, onlara bu ayın kudsiyetini öğretiyorlar. Çinli Müslümanlar İslâm itikadı ve ibadetlerine sıkı sıkıya bağlılar. Teravih namazı ikişer rekat kılınıyor, arada “Kalbimizi ve basiretimizi dönüştüren Sensin Sen, geceyi gündüzü yaratan, hakikat yolunda imanımızı kuvvetlendiren Sensin.” duası okunuyor.

Teravihten önce mukabele okunması, Kadir gecesinin ihya edilmesi de Çinli Müslümanların dikkat ettiği Ramazan ibadetleri. Ayrıca çay, şekerleme ve hurma da bu mübarek ayın kendine has güzelliklerinden.

 

***

 

İsveç’te hilali arıyor gözler

İsveç’te Müslümanlar Ramazan ayında hilali görememe sorunu yaşıyorlar. Bölük pörçük değişik yerlerde yaşandığı için ortak bir karar alınamıyor bu konuda. İsveç medyası ise bu hususta bir hizmet vermiyor maalesef. İsveçli Müslümanlar da Mekke’yi kendilerine rehber alarak Ramazan’a giriyor ve bayramı kutluyorlar.

Avrupa’nın diğer ülkelerine göre İsveç’te az sayıda Müslüman yaşıyor. Belki de bu nedenle Ramazan’ın gelişi uzaktaki sevgiliye kavuşmak gibi özlem ve sevinçle karşılanıyor. Camisi olan yerlerde camilerde, olmayan yerlerde mescitlerde huşu ile teravih namazları kılınıyor.

 

***

 

Amerika’da Ramazan başka

Ramazan ayı, Amerikalı Müslümanlar arasında da büyük bir öneme sahiptir. Birçok gayrimüslim, Müslüman arkadaşları ile birlikte bu ziyafete katılıyor ve gördüğü bunca sadelik ve maneviyat karşısında şaşkınlığını gizleyemiyor. Amerika’da İslâm dinine yönelen birçok Amerikalı, Ramazan ayının azamet ve haşmetinden etkilendiğini belirtiyor. Amerika’da Müslüman nüfusu 6 milyon olarak kaydediliyor. Müslümanlar 1500 cami ve İslâmî merkezde Ramazan ile ilgili özel törenlerini yerine getiriyor. Bu ayda farklı etnik gruplardan gelen Müslümanlar camileri dolduruyor. Bu mesele söz konusu gruplar arasındaki vahdet ve birliği pekiştirmeye katkı sağlıyor. Bilindiği üzere Amerika toplumu ırk ayrımından dolayı en çok acı çeken ülkelerin başında geliyor. Amerika’nın İslâmî merkezleri Ramazan ayında iftar merasimi düzenliyor ve halk da bu tür merasimlere katkıda bulunuyor, öyle ki bazen infak edenlerin sayısı hiç beklenmedik seviyede yüksek oluyor.