TR EN

Dil Seçin

Ara

Kâinattan Haberler

Durgun suların narin kuşları: kuğular

İki metre çapında 80 cm yüksekliğindeki kamış veya sazdan yapılmış yuvada, anne kuğu beş ila sekiz yumurtayı koruyup ilginç bir sükûnetle yavruların yumurtadan çıkmasını bekliyor. Dişi kuğu müstakbel baba adayına gözü kapalı güvenebiliyor. Çünkü kuğu çifti, uzun zamandır birbirlerini tanıyor. Kuğular en sadık hayvanlar arasında ilk sıralarda gelenlerden. Aile bağları da bunu yansıtıyor. Yavrular uzun süre anne ve baba kuğunun yanından ayrılmıyor. Kendilerine özgü sesleriyle birbirlerine duydukları sevgiyi terennüm ediyorlar.

36 günlük kuluçka devresinden sonra yaklaşık 300 g. ağırlığındaki yavrular yumurtadan çıkıyorlar. Son derece asil ve sakin olan baba kuğu, o anda tam bir ‘Rambo’ya dönüşüyor. Hiç kimsenin yuvaya yaklaşmasına izin vermiyor. Tüm yavrular yumurtadan çıktığında ise, kuğu ailesi ilk gezisine çıkmaya artık hazır.

Anne kuğu önderlik edip yavrularına yol gösterirken baba kuğu onları arkadan takip edip korumaya çalışıyor. Minik yavrular yaratılışları gereği yüzmeyi biliyor ama kısacık bacakları ile kulaç atmak, onları yine de yoruyor.

3000 m. yükseklikten uçabiliyorlar. Bir kuğu 1,5 m. kadar büyüyebiliyor. Tam 25 bin adet de tüyü oluyor. Uçabilmek için en az 60 m. suyun yüzeyinde yol alıp ardından boynunu fazla yüklenmiş bir jumbo jet gibi öne eğip kalkışa geçmeliler.

 

***

 

Köklerin parmak izleri

Köklerdeki emici tüylerin katı maddeler üzerindeki etkisi çok şaşırtıcıdır. Bir mermer levha üzerine hafifçe toprak serip buraya fasulye veya bezelye ekecek olsak, çimlenen tohumların kökünün mermere ulaşınca daha aşağı geçemeyip mermer üzerinde yürümeye başladığını gözlemleriz. Bu sırada mermer levhaya hiçbir şey olmadığını sananlar aldanmıştır. Bir ay kadar sonra mermer levha çıkarılıp bakılırsa, köklerin geçtikleri yerleri nasıl çukurlaştırdıkları görülecektir. Kök, mermere parmak izini bırakmıştır! Bu ize dikkat edenler onda Yaratıcının hikmet ve kudret mührünü okuyabilirler. Toprağın içinde karşılaştıkları sert kayaları, çıkardıkları güçlü asitlerle parçalayarak ilerleyen incecik, nazik kökler, muhakkak ki, bizim etrafı velveleye veren matkaplarımızdan daha üstün bir mühendislik eseridirler.

 

***

 

“Böyle nerede başlayıp, nerede bittiğine dair en ufacık bir işaret bulunmayan, akıl almayacak kadar zengin bir kâinat karşısında nasıl ezilip kalmıyoruz!..”

— Jean Perrin, Nobel ödüllü Fransız fizikçi

 

***

 

Dünya büyüme rekortmeni: GÜNEŞ BALIĞI

Allah’ın yaratışında şaşırtıcı noktalardan birisi de, küçücük bir şeyden kocaman hatta dev sayılabilecek canlılar yaratmasıdır. Örneğin, ağzını açtığında bir insanı yutabilecek bir timsah ile akvaryumdaki timsah yavrusu arasında neredeyse hiçbir irtibat yok gibidir. Minik bir eniği andıran aslan yavrusunu sevip okşayanların sayısı, nedense yavru büyüdüğünde bir elin parmakları sayısınca azalır. Fakat doğduktan sonra büyüme konusunda rekor, Mola denilen dev Güneş Balığı’na aittir.

Yaşamına 2,5 cm.’nin onda biri uzunluğunda bir larva olarak başlayan Güneş Balığı, üç metre uzunluğa ve 2,5 ton ağırlığa ulaşana dek büyür. Yani, doğumundan yetişkinliğe kadar 60 milyon kat büyümüş olur. Güneş Balığı’nın larva halindeki büyüklüğünü bir kayığa benzetirsek, yetişkinlik dönemindeki halini altmış transatlantik gemisiyle ifade edebiliriz.

 

***

 

Yağ yakmak için yağa ihtiyacımız var!

Evet yanlış okumadınız, kilo vermek veya korumak için yağa da ihtiyacımız var! İki tür yağ var: Sağlık sorunlarına yol açan yağlar ve iyileştirici yağlar. Bu iyileştirici yağlara zorunlu yağ asitleri deniyor. Vücudumuz bu yağları üretemiyor, tek yol yiyeceklerle almak. Yeterince alınmadıkları zaman hastalıklar baş gösteriyor. Kimya dilinde isimleri; Omega 3 ve Omega 6.

Omega 3’ten zengin yiyecekler, yağlı balıklar ve keten tohumu. Omega 6’dan zengin yiyecekler ise bazı tohumlar ve yağları. Özellikle ay çiçeği, balkabağı çekirdekleri, kenevir tohumu, susam, fındık, soya fasulyesi ve mısır, omega 6 bakımından zengin bitkilerdir.

Bu iki yağ çeşidinden en üst düzeyde yararlanabilmek için yalnızca yeterli miktarda almak yetmiyor, birbirlerine oranları da çok önemli. Oran iki birim omega 3’e, bir birim omega 6 şeklinde olursa ve günlük kalori alımının %12-15’ini oluşturursa, vücudun metabolik hızını artırıyorlar. Metabolik hız artınca da hücreler daha hızlı enerji üretmeye, yiyeceklerle alınan kaloriler daha hızlı yakılmaya başlanıyor. Yani bu iyileştirici yağları yiyerek yağ yakabiliyor, kilo verebiliyorsunuz.

Temel yağ asitleri enerjiyi artırıyor, kişiyi daha çok harekete geçiriyor. Bu da rahat kilo vermeyi sağlayan başka bir yol. Yağ ve selüliti önlemek için temel yağ asitlerine ihtiyaç var. Vücuttaki tüm hücreler, korunmak için yağlı bir tabakayla çevrilidir. Bu yağlı tabaka aynı zamanda toksinlerin dışarı atılmasını, besinlerin içeriye alınmasını da sağlar. Ve bu tabaka temel yağ asitlerinden yapılmıştır. Eksikliklerinde hücre duvarı sertleşir, depoladığı yağı, toksinleri zor salar, hücre içindeki yağlar yoğunlaşır ve zamanla bırakılmaları daha da güçleşir.

 

***

 

“Göklerde ve yerde nice âyetler vardır ki, 

insanlar onlara sırt çevirir de yanlarından geçer, giderler.”

— Yusuf Suresi, 105