TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

MÜSLÜMAN VE PARA

Adına ‘piyasa düzeni’ denen kapitalist sistemle müslümanların ilişkilerini en iyi belki de reklâmlar yansıtıyor. Yakın zamana kadar İslâmî değerler üzerinden mesajını aktaran ilginç reklâmlara tanık olduk. Çok uluslu bir şirket olan Coca Cola gibi ürünlerin Ramazan aylarında iftar sofrasını konu alan reklâmları, bu reklâmlarda dinî duygulara seslenen popüler vaizlerin yer alması, dindarlara seslenen beş yıldızlı tatil köyleri ve otel reklâmları gibi. Bunun son örneğini, hem manevî bir yolun ve hem de tasavvuf müziğinin önde gelen bir isminin bir boya reklâmında rol almasında gördük.

Murat Çiftkaya da, bu konuyu ele almış. Çiftkaya, Müslüman ve para ilişkisini ele alan yazısında, gerçekten önemli tespitlerde bulunmuş:

“Bir insanın ekonomik faaliyetlere girmesi ve kâr peşinde koşması, alın terini sömürmediği sürece elbette ki meşrû ve makbul bir şey. Gelgelelim, kapitalizmin kurallarının sadece bedenlere değil, gönüllere de hükmetmeye başladığı modern zamanlarda, Müslümanlar para ile çetin bir imtihana tutuluyorlar. Bir yandan mecburiyet ve “herkes öyle” gibi mazeretler üretilirken, bir yandan kazanılan şüpheli paralarla “dine hizmet” iddiası sınır tanımayan hırslara bahane edilebiliyor. Oysa, helâl rızık helâl duasını yapan her insanı bekliyor, zarurî olmayan ihtiyaçlar yani arzu ve keyif için talep edilen para ise izzet, kulluk gibi aslî duyguların rağmına kazanılıyor.

Piyasa şartlarını veya büyüme arzularını bahane ederek çalışanlarına hak ettiği ücreti vermeyen dindar bir işveren en başta mensup olduğu kutsal değerlere zarar vermiyor mu? Dindarların en fazla ekonomi ve para alanında takva ve fazilet yarışına girmesi sizce de elzem değil mi?

Kur’ân medeniyetini şahsında somutlaştırmaya çalışan mü’min, fazileti menfaatine tercih eder. Meselâ, tutamayacağı bir sözü yalan söyleyerek veremez. Doğruluğun kendisine kazandıracağı bereketin, yalan söyleyerek kazanacağı şüpheli paradan daha fazla kâr getireceğine inanır.

Öyleyse, kendimizden başlayarak sormak gerekiyor. Bugün, şahsımızda hangi medeniyeti somutlaştırıyoruz. Tavır ve hareketlerimiz hangi medeniyeti taşıyor başkalarının dünyasına?”

 

***

 

“İnsan paranın sahtesini yaptığı gibi, 

para da insanın sahtesini yapıyor.”

 

***

 

UTANÇ DUVARI ÜZERİNDE ÖZGÜRLÜK PIRILTILARI

Bu resimler için çok fazla şey söylemeye gerek yok aslında. Ne demek istediklerini o kadar güzel anlatıyorlar ki! Neredeyse beş insan boyu bir duvar seddi tarafından kuşatılmış bir insanın kalp özgürlüğünün onu buraya sıkıştırmış olanların ufuklarından ne kadar daha engin olduğunu haykırıyorlar. Öyle olmasaydı, katı, sert, yüksek bir duvarı aklının ve kalbinin rehberliğiyle bir özgürlük şarkısına fon yapabilir miydi o resimleri yapan Filistinli? Kuşkusuz hayır.

Aslında bu manzaradan Filistinliler kadar İsrailliler, İsrailliler kadar tüm insanlar da ders almalılar. Kralın en güçlü göründüğü anda küçük bir çocuğun “kral çıplak!” sözüyle kralın çıplaklığının ortaya çıkması gibi; düşmanın en güçlü göründüğü ve bir güç gösterisi kasdıyla yüksek duvarlar inşa ettiği bir anda, küçük birkaç fırça darbesi düşmanın düşük ruh hâlini onu gülünç kılacak kadar ortaya çıkarılabiliyor, âleme maskara edebiliyor.

 

***

 

“Az ama yeten, çok olup oyalayandan daha hayırlıdır.”

— Sevgili Peygamberimizin bu sözü, hepsi için değil ama müslümanı oyalayan para için de düşünülebilir mi acaba?

 

***

 

GERÇEK DİYALOG

Diyalog kavramının gündemde olduğu şu günlerde, diyaloğu bir de Etkileyici Konuşma Sanatı’nın yazarı Baldur Kırchner’den dinleyelim:

“Sadece çevresindeki insanlara ilgi gösteren insanlar arasında yürütülür. Ruhunu, gücün ve kudretin zararlı etkilerinden soyutlamış olan kimseler dinlemeye ve cevap vermeye hazırdırlar. Aklı başında insanlar, başkalarının düşüncelerini özümseyebilen ve bunu yaparken de korkuya kapılmayıp savunma mekanizmalarını çalıştırmayan insanlardır. İnsanlara duyduğumuz hassasiyet arttıkça ve duygularımız geliştikçe yeni organlarımız gelişir. Karşımızdakini bunlarla algılar ve özümseriz. Yüksek sabır yalnızca egosunu unutmuş ve kendi içinden çıkmış insanlarda gelişir. Kendi sınırlarımızdan dışarıya çıktığımızda büyük bir şaşkınlığa uğrarız ki, bu, Plato’ya göre bütün felsefenin ve düşüncenin temelidir. Kendimizi ve çevremizdeki insanları kavramamız için uzun ve zorlu çalışmalardan geçerek belki de bilge oluruz.”

 

***

 

ŞÖHRET NEDİR Kİ...

Ün büyüklük değildir; alkış şöhret değildir; şan rütbe değildir. Sadece bir saatin adamı olan, hiç de bütün bir çağın adamı sayılamaz. İsimleri bilinmeyen, anılmayan, adlarına anıtlar dikilmeyen insanların dürüstlükleri, samimiyetleri insanlığa karşı duydukları sevgi ve bağlılıkları, bu uğurda yaptıkları fedakarlıkları olmasaydı, dünyamız çoktan yok olmuştu.

— John R. Sizoo, şöhretin kendi şaşaasından beslenen içi boş bir kavram olduğunu çarpıcı bir şekilde ifade ediyor.

 

***

 

İNTERNET KULLANMA KLAVUZU

Sevgili anne babalar, çocuğunuza bir bilgisayar aldınız. İnternet bağlantısını da kurdunuz. Onun için iyi bir şey yaptığınızı düşünüyorsunuz. Ama bir yandan da bilgisayar ve internetle ilgili duyduğunuz olumsuz haberler sizi endişelendiriyor. Bir şeyler yapmanız gerektiğini düşünüyorsunuz, ama ne yapmanız gerektiğini tam olarak kestiremiyorsunuz. İşte bu internet kullanma kılavuzu tam size göre: 

• Çocuğunuzun internet kullanımının okuldaki performansını, sağlığını, ailesiyle ve arkadaşlarıyla ilişkilerini etkileyip etkilemediğini gözden geçirin. Çocuklarınızın çevrimiçi ortamda ne kadar zaman geçirdiğini belirleyin.

• Kendi internet alışkanlıklarınızı gözden geçirin. Eğer internetle sizin ilişkiniz olması gerektiği gibi değilse, çocuğunuz sizi örnek alacağı için bundan olumsuz etkileneceğini aklınızdan çıkarmayın.

• İnternet kullanımını yasaklamayın. Çünkü çoğu çocuğun sosyal hayatının önemli bir parçasıdır. Bunun yerine, çocuklarınızın çevrimiçi olarak ziyaret edebileceği sitelere ve neler yapabileceklerine yönelik internet kullanımıyla ilgili ‘aile kuralları’ belirleyin ve bu kurallara uyulmasını sağlayın. Bu kurallar şunları içerebilir: her gün belirli bir süre çevrimiçi olma; ödevleri bitirinceye kadar İnternet’te gezinememe veya anlık iletileri kullanamama.

• Örnek olması adına, ara sıra bilgisayarın başına çocuğunuzla beraber oturun. Bilgisayarda amaca ulaştıktan sonra başından kalkılabileceğini ona somut olarak gösterin.

• Bilgisayarı açıkta tutun. Bilgisayarı çocuğunuzun odasına değil, evin ortak kullanım alanlarından birine kurun.

• Bir denge kurmaya çalışın. Çocuğunuzun diğer etkinliklere katılmasını destekleyin ve teşvik edin. Özellikle de diğer çocuklarla zaman geçirmesine özen gösterin.

• Çocuğunuzun çevrimdışında sosyalleşmesine yardımcı olun. Çocuğunuz yaşıtlarına karşı utangaç veya çekingense, onu sosyal beceriler konusunda cesaretlendirin.

• Çocuklarınızı izleyin. Sakıncalı internet sitelerini kısıtlayan filtreleme yazılımlarından yararlanın.

  • Alternatifler sunun. Özellikle ev içinde çocuğunuza huzurlu ve zevkli bir aile ortamı sunmaya çalışın. Çocuğunuzun oynadığı bilgisayar oyunundan aldığı zevk kadar, aile ortamını zevkli kılmaya gayret edin.

 

***

 

“Çocukları sevmek ateşe karşı bir kalkandır. Onlara iyilik etmek kişiyi sırattan geçirir. Onlarla beraber oturup yemek, cehennemden uzaklaştırır.”

— HZ. MUHAMMED (sav)

 

***

 

FİYAT VE DEĞER

Bir gün Avrupa’nın ünlü sanat merkezi kentlerinden birinde gezen çocuğun biri bir vitrinde çok hoş bir tablo görür. Tablo bedeli oldukça pahalıdır. Çocuk bu tabloyu bir sonraki sene abisinin doğum gününe almayı ister ve bir iş bulup kıt kanaat geçinerek biriktirdiği tüm para ile mağazaya gider.

Şanslıdır tablo hala satılmamıştır. İçeri girer ve tabloyu bir süre yakından izledikten sonra resmi yapan sanatçıyı bulur ve ‘Abimin doğum günü için bu resmi satın almak istiyorum, tüm param da bu kadar.’ der. Ressam bir süre düşündükten sonra resmi paketler ve satar. Çocuk paketini alır ve teşekkür ederek çıkar. Mağazada adamın arkadaşları da vardır ve şaşkın şaşkın sorarlar: ‘Sen ne yaptın o resmin değeri milyonlar ederdi. Neden bu kadar cüzi bir rakama sattın?”

Adam cevap verir: “Evet ben bu resme milyonlarını verecek bir sürü insan bulabilirdim, ancak tüm servetini bu resme verecek kaç kişi bulabilirdim?…”

 

***

 

“Günümüzde insanlar her şeyin fiyatını biliyor, fakat hiçbir şeyin değerini bilmiyorlar.”

— Oscar Wilde

 

***

 

İÇ HUZUR NASIL KAZANILIR?

Bize huzur ve iç rahatlığını ne mal mülk, ne de makam ve mevki sağlar. Bunları ancak özümsediğimiz büyük davalar, büyük idealler ve o doğruca yaptığımız işler kazandırır bize. Biz kusursuzluk arayışımızın yönlendirdiği ve olabileceğimizin en iyisini olmamızı sağladığı zaman; başkalarına yardım ve hizmet etmeyi dilimizden çıkarıp davranışımıza aktardığımız zaman; bizi istediklerimize bağlayan bağlar sağlam ve güçlü olduğu zaman, içinde bulunduğumuz şartlar ne kadar kısıtlı olursa olsun işte ancak o zaman mutlu oluruz.

— Roger Porter, iç huzuru ve mutluluğun haritasını sunuyor bize.