TR EN

Dil Seçin

Ara

Bizden Selam Söyleyin

Ümidimiz sizde. Götüreceğiniz selâmda, sözde. Daha iner inmez uçaktan, birden Medinenin o sımsıcak ama uhrevi havası yüzünüzü yalayacak, ruhunuzu okşayacak. Bir ömür boyu çektiğiniz hasret artık bitecek.

Ne mutlu size ey kutlu yolcular. Kalbim yanınızda. Selamım sizinle. Kalbinize aniden doğan o ilk ilhamla beraber Sevgilinin huzuruna vardığınızda lütfen iletin selamımızı. En Sevgiliye, Sevgilinin Sevgilisine iletin. Lütfen halimizi arz edin. Dilim diliniz olsun, duam dualarınız. Duygularım duygularınızın içinde akıp gitsin. Kalın, öylece kalın, hiç kımıldamayın. Unutmayın sakın, ne demişti Sevgilimiz (sav): Beni kabrimde kim ziyaret ederse sağlığımda ve hayatımda etmiş gibidir.” Bu mübarek sözü hatırlayın. Benim de selamımı iletin sevgili Nebiye ne olur.

Sayısız saplantılar, sıkıntılar ortasında belki de çatlamak derecesine gelen onca derdin kederin içinde kalbinizin nasıl da yıkanıp arındığını hayretle, ibretle seyredeceksiniz. Görüp yaşadıklarınıza tek tek şükredeceksiniz. Huzur budur... Her şey manasını burada bulur. Bu zevkten kendinizi hiç alamayacaksınız. Bundan önce hayat var mıydı? Yoksa ben yeniden mi yaratıldım?” diyeceksiniz.

Tekbir sesleriyle uğurlanırken daha evinizin eşiğinde, kapısında dualarla arkanızdan el sallanırken, ılık ılık gözyaşları yollarınıza seller sular gibi akıtılırken ruhumu da gönderiyorum sizinle. Ne yer ne de bilet istemez. Hafızanızın bir köşesi bana yeter. Selamımı gönderiyorum sizinle. O pek geniş ve merhametli kalbinizin içinde bütün müminlerin dualarının da olduğunu bilerek ve kendime de bir selâmlık yer bularak gönderiyorum binbir ümitle... Güzel başlayan güzel biter. İşte bu yolculuk da güzel başladı. İnşaallah öyle de gider.

Hiç uyanmak istemeyeceğiniz bir rüyanın eşiğindesiniz. Günlerce sürecek bu. Daha gitmeden nasıl ki günler öncesinden başladıysa, geldikten sonra da sürecek bu tatlı ama gerçek rüya. Rahat döşekler aramayacaksınız. Az şeyle mutluluğu tadacaksınız. Birçok faydasız ve lüzumsuz yükün ağırlığından kurtulacaksınız. Sadece ve sadece tek bir cümlenin tekrarından ve terennümünden zevk alacak dilleriniz: Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk. İnnelhamde, vennimete, leke velmülk lâ şerike lek...”

Kalpten gelen bir aşkla dolu dolu söyleyeceğiniz bu cümleler seyahatiniz gibi niyetinizi ve ibadetinizi de anlamlı kılacak. Rüyalarınız bile değişecek, güllerle süslenecek. Ruhunuz özlediği kokusuna, cennetine, özgürlüğüne kavuşacak. Her anınız, her davranışınız bir zafer işareti olacak. Her adımınız, cennetin bağ ve bahçelerinde güvenle atılmış bir adım olacak. Kim bilir hangi sahabe tutacak elinizden, yolunuzu aydınlatacak. Belki de Peygamberimizin torunları Hz. Hasan ya da Hüseyin, belki de babaları Hz. Ali, belki de anneleri Hz. Fatıma, belki de anneanneleri Hz. Hatice. Kim bilir, kim bilebilir ki Allahtan başka. Uhuddan geçerken şehitlerin kılıç seslerinin şakırtılarım duyacaksınız. Musab bin Umeyrin, şehitlerin efendisi Hz. Hamza’nın kokusunu alacaksınız, kim bilir. Sevgili Nebinin etrafında el pençe duran, her şeyinden vazgeçen belki de Hz. Nesibeyi yaşayacaksınız. Orada yaşanacak çok şey var. Hiçbir şey de imkânsız değil. Yağmursuz bir günde gözyaşlarınız o topraklara inci taneleri gibi düşecek. Ve sonra niçin bu topraklara az yağmurun yağdığını daha iyi anlayacaksınız. Bu kadar gözyaşının yağmur olup aktığı, rahmet olup yağdığı bir beldede yağmur bile hürmeten, saygıdan geride kalıyor. Yer açıyor mübarek gözyaşlarımıza, buyurundiyor. Siz cehennemin ateşini bile söndürecek kutsiyettesiniz diyor.

Evet, onlar nasıl yaşadılarsa öyle öldüler. O topraklardasınız şimdi. Kalbiniz tekrar dirilecek inşallah. Hacer-ül esvedin hemen yanında bir kapı var, Kabe ya da hacet ve dua kapısı deniliyor ona. Oraya tutunup o eşikten edilen duaların asla geri çevrilmediği söyleniyor. Perdesiz vasıtasız kabul ediliyor bütün dilekleriniz. Hatırlayın 90 yaşını çoktan aşmış Abdülkadir Geylani (ra)’ı. O perdelere tutunup da Vallahi affetmezsen buradan dönmem, ayrılmam ya Rabbi” diye yakardığını duyar gibi olacaksınız. Oralara sinmiş çok hatıralar var. Ruhunuzun inceldiği nispette görecek, duyacak, hissedeceksiniz, işiteceksiniz. İç mekânda tavaf yaptığınız o taşların altında ise bir rivayete göre 43 peygamberin kabri var. Tavafınız peygamberlerin ruhu ile beraber olsun, mübarek olsun. Ne mutlu size. O altın sandukanın içinde ise Hz. Peygamberin ayak izlerine en çok benzeyen Hz. İbrahim’in ayak izleri var. Kuran bunlara işaret ediyor; orada işaretler var, belgeler var” diyor. Hacer-ül esved ise bir diğeri bu belgelerin. Zemzem ab-ı hayatımız. Ne maksatla içilirse onun içindir.” diyor Hz. Peygamberimiz. Bu işaretin en canlısı o. Ve Kabe, işte özlediğiniz, arzuladığınız, ilk defa rüyası sahte çıkmayan gerçeğin gerçeği bir tablo. Onu ilk defa görenin duaları reddedilmiyor. Allah’ım burada ve buradan sonra edeceğim duaları kabul et diye bir duamız var Kabeyi gördüğümüzde. Duanızın içinde, dualarınızda olsun unutmayınız. Cıvıl cıvıl kuş ve kırlangıç seslerinin, cihetsiz kuş seslerinin çevrelediği bir anda Hicaz akşamlarının o güzelim vakitlerini, akşam namazıyla beraber yaşayacaksınız. Hiç unutulmayacak bir andır o. Bir mahşer numunesi yaşayacaksınız daha ölmeden ve henüz dünyada iken.

Hayatın en önemli gerçeklerini ilk defa görecek ve seveceksiniz, yudum yudum iliklerinize kadar içeceksiniz orada. Gözlerinize, dilinize, elinize ve sözlerinize dikkat edin oralarda. Sevabı da çok fazla her hareketin, sorumluluğu da. Mekkede bir büyük mucizeyi yaşayacaksınız belki de.

Aah Mekke. Peygamberimin doğduğu diyar. 52 yaşına kadar misafir olduğu kutlu belde. Yüzlerce binlerce yanlış âdetin kaldırılıp toprağa gömüldüğü yer. Hele bir tanesi o kadar sevindirir ki beni. Mekkeli çocukların gözlerinde o sevinci gördüm hep. Diri diri kız çocuklarının topraklara gömülmesinin yasak edildiği günün sevincini gördüm o gözlerde. Dünya tarihi böyle bir devrimi ne yaşadı ne de yaşayacak. Bu belde tüm insanlığa rahmet ve şefkat prensiplerinin ayet ayet, sure sure indiği beldedir. Mübarek beldedir. Mekkeli bir kız çocuğunu gördüğünüzde başını okşayın, gözlerinin içine dalıp gidin. Belki aynı hatırayı siz de yaşarsınız kim bilir.

Bazen birden bazen yavaş yavaş çıkar gerçekler insanın karşısına. Ne kadar sebepsiz, izahsız halleriniz olacak bir çocuk saflığı içinde. Asabi halleriniz geride kalmıştır artık. Karanlık, kötülük, dalalet, melanet, kir, is, pis, ne varsa geride artık. Ruhumuzu aşağıların aşağısına çeken ne varsa burada bu boyutta yok. Rabbim hepimize bu manevi boyutta yaşamayı nasip etsin. Rüzgârın, akşamın, güneşin ve sabahın getirdiği mesajları dinleyin. Gerçeğin de gerçeği bir harikalar ve mucizeler diyarındasınız. Gördüm, yaşadım, inandım diyeceksiniz. Boş bir tıkırtı ya da lakırdı yok orada. Oraya varış, orda oluş nedeninizi hiç ama hiç unutmayın. Sadece kendi selamınızı değil bizden de bir emanet, bir selam götürüyorsunuz. Telaşa hiç gerek yok. Peygamberimizin Umre ve haccımı bana kolaylaştır Ya Rabbi.” duasını unutmayalım. Bir incelik var burada. Demek ki çok müşkülat, çok imtihanla karşılaşacağız. Hepsine karşı tek silahımız abdestimiz, inancımız ve sabrımız olacak. Affedeceğiz ki affedilelim. Görmezden geleceğiz ki görülmeyelim. Biz oraya kusur bulmaya değil ayıp aramaya hiç değil, kaybettiğimiz cenneti bulmaya geldik. Boş sözlere, boş laflara, boş konuşmalara kulak vermeyeceğiz. Biz Allah’ın misafiriyiz. İzzet ve şerefimiz ondandır. Bu şeref yeter bizim için.

Erken ya da geç gitmişim ne fark eder. Her olan şey tam anında ve zamanındadır. İnceldikçe incelecek elinizdeki bir zemzemi bile içemeyeceksiniz. Bir hurmayı ağzınıza atıp yiyemeyeceksiniz bir başkasına vermeden, bir başkasını gözetmeden tadamayacaksınız hiçbirini. Mide ve damak zevki ne kadar da gerilerde artık. Ruhun o çok geniş olan hayat dairesine gireceksiniz. Gözyaşlarınızın arkasından tüllenmiş perdelerle bakacaksınız ilk defa. Pişmanlık mı deseniz, tövbe mi, geç kalış mı, boşuna oyalanış mı, her ne ise. Olan olmuş. O altın damlalar bitti deseniz de her defasında göz pınarlarınızdan oluk oluk akacak. Kalbiniz imanın neşesiyle zevkiyle dolacak. Ellerinizi bile çok defa kaldıramayacaksınız. Belki duaya da açamayacaksınız. Her haliniz dua olacak. Gönlünüzün kapılarının perde perde açıldığını hissedeceksiniz. Dudağınız susacak kalbiniz konuşacak. Elleriniz değil gönlünüz açılacak.

Ruhunuzun cennet misal bir âleme girdiğini görecek ve ancak o zaman sakinleşeceksiniz. Ey hızlı hızlı çarpan yüreğim, ey yaşlı kalbim, ey kalbimi taşıyan bedenim, sakinleş biraz. Heyecanına ses veren yolcularla berabersin, şimdi oradasın.

Medine aşkına, Mekke aşkına, Resulullah aşkına, sahabe aşkına, bu aşkın yaktığı kalpler aşkına binler rahmet olsun, binler selam ve rahmet insin oralara, o beldelere, oranın hatırasını taşıyan karış karış her yere. Başta Peygamberime, Hz. Ebu Bekire, Hz. Aişeye, Ömer’e, Osmana, Aliye, Haticeye, Fatımaya, Hz. Hasan ve Hüseyine, Hz. Hamzaya, Zeynel Abidine, Muhammed Bakıra, Cafer-i Sadıka, Mevlanaya, Şah’ı Nakşibende, İmam-ı Rabbaniye. O yolun günümüzdeki temsilcilerine, hepsine selam, hepsinden selamla ve rahmet dualarıyla şefaat talepleriyle. İzninizle selamımı selamlarınızın arasına katıp gönderiyorum bu kutlu yolcularla. Allah’ım sevgilinin hürmetine bu garipten, bu fakirden de dinleyeni okuyanıyla beraber gönül iklimine birer fatiha ulaşsın tüm sevdiklerimize. Unuttuklarımızı hafızamızla beraber Sana emanet ediyoruz. Sen hiçbir şey unutmayan Hafizsin, ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ım. Günahlarımızı affeyle. Haclarımızı, umrelerimizi mebrur ve makbul eyle. Gönderilen selamları da sahiplerinin ruhlarına tek tek ulaştır Allah’ım. Bu beldede bu diyarda kan, ter, göz ve gönül damlaları akıtmışlara da gönderiyorum bir bir.

Medine, sevgili Medine. Sevgilinin şehri, çeşmelerinden zemzem akan şehir, mübarek Mekke. Sevgilimin doğduğu diyar. Peygamber olduğu diyar. Sevgili Hira. Ey aziz hatıra, unutur muyum sizde yaşananları unutur muyum hiç. Ey sevgili yolcu. İşte şimdi bu topraklardasın. İmkânsız ne varsa burada hepsi mümkündür artık. Bir tek bu beldede mutsuz ve umutsuz olamazsınız. Gönlü dolduran, ruhu baştan sona kaplayan bunca ümit bunca hızlı hızlı üşüşen meleklerin taşıdığı ümit dolu ilhamlar varken artık burada kaygıya acıya kedere endişeye yer bulamazsınız. Ne mutlu sizlere.

Ey sevgili yolcular. Hac sevgidir. Hz. Ademin cennet arkadaşı sevgilisine annemiz Hz. Havvaya kavuştuğu andır arafattaki buluşma. Ruhunuzda yaşattığınız bir damlacık sevgi bile orada o ummana kavuşan bir damla olmayı bekliyor şimdi. İnşaallah hacı olacaksınız. Bir damla iken umman olacaksınız. Beş farz ibadetlerin en son farz kılınanı olan haccı, bu son ve güzel gayeyi temsil ediyorsunuz şimdi orada. Dünyanın dört bir yanından koşup gelen kardeşlerinizle berabersiniz. Dilleriniz farklı olsa da halleriniz o kadar bir ki o ayrılık gayrılık getirmiyor. Mahşer yerinin, hesap gününün bir benzerini yaşayacaksınız Arafatta. Topyekün Rabbinizin emirlerini kayıtsız ve şartsız yerine getireceğinize dair söz vereceksiniz. Toplu halde ant içeceksiniz. Vasıtasız, aracısız olarak Allahla temasa geçen Peygamberler gibi doğrudan doğruya Rabbine Allah’ına hitap etmek, emrine amade olmak ve hizmetine hazır olduğunu lebbeyk” “emret hazırım” nidasıyla yerine getireceksiniz. Büyük bir ordunun başkumandanının verdiği tekmil gibi siz iman ordusu güzel bir yürüyüşle Minaya doğru harekete geçeceksiniz. İslâm’ın şan ve şerifini temsil için yapılan bu gösteri yürüyüşü aynı zamanda buna katılan bütün inananları ve sizi örnek diye insanlığa takdim edilmesi manasını da taşıyacak. Bu manzara karşısında göklerde ise bir dua ve alkış tufanı kopacak. Mekândan ve maddeden münezzeh olan Allah’ım, Senin şanına yakışır dualar okuyarak yalnız Senin adını anarak ağır ağır yol alan bir sel gibi akan bu insanları affeyle, mağfiret eyle. Akacaksınız bir sel gibi akacaksınız ve:

Siz Arafattan taşıp da hürmete layık alametin (müzdelifenin) yanına aktığınız zaman Allah’ı anın.” (Bakara - 198) ayetini en canlı şekilde yaşayacaksınız.

Yüz binlerce insanın hep aynı tarafa, hep aynı yöne ağır başlı ama sağlam adımlarla yürüdüğünü seyretmek size apayrı bir heyecan verecek.

Ey mukaddes beldenin kutlu yolcuları. Ne mutlu size. Hac boyunca kefene benzeyen ve ihram denilen dikişsiz bir elbise giymeniz boşuna değil. Bu size ölmüş ve dünya ile bütün alakanızı kesmiş olduğunuzu hatırlatacak. Sonunda Arafattan tekbirlerle ve günahlarınızdan arınmış ve affedilmiş olarak müzdelifeye geleceksiniz. Bayram gecesini orda geçirdikten sonra bayram günü de şeytan taşlamak ve kurban kesmek üzere Minaya geleceksiniz. Şeytan taşlamak, pis ve habis ruhlara şeytanî vesveselere karşı olan nefretinizin bir işareti, bir yansımasından başka nedir ki. Artık kötülüklerden nefret ettiğinizi ve onlarla daima mücadele edeceğinizi ve kötülüklerin sembolü olan şeytanı yine sembolik olarak taşladıktan sonra siz Allah yolunda canlarını vermeye hazır olduğunuzu göstermek için bir de kurban keseceksiniz. Evet bir dava hak da olsa onun uğrunda seve seve can verebilecek bağlılarından mahrum olduğu müddetçe asla üstün gelemez. İşte kurban kesilmesi kendi canımızın da bir gün Allah yolunda feda edilmesi manasını taşır. Kabeyi tavaf ise dünya ve kâinat düzeninden alınmış bir ibadettir. Her şey döner. Güneş, gezegenler, elektronlar, çekirdekler, kelebekler her şey döner. Böyle bir merkez etrafında dönmek ona aşk ve gönülden bağlılık manasına gelir. Bu bakımdan Kabenin etrafında dönmemiz demek imanın sembolü olan Kabeye yani kalp Kabenizle bağlanıp, gönül verip, her şeyi göze alarak din için, hizmet aşkıyla kendinden geçmek demektir. Bu hareketin ve ibadetin toplum hayatına yansıması ve daha derin bir manası ise topluluktan ve inançlı insanların oluşturduğu birlikten asla ayrılmamak ve bu birliği canı pahasına korumaya çalışmak demektir. İnsanın özel hayatına ait tavafın manasını ise, rahmetli Ali Şeriatinin HACC kitabına havale ediyorum, lütfen okuyunuz, çok istifade edeceksiniz.

Ey kutlu yolcular. Gökler yedi kattır, insandaki nefis de yedi tanedir, yedi mertebedir. Ayrıca yedi rakamı mecazen çokluk için kullanılır. Kabenin etrafında 7 defa dönmek yüzlerce defa dönmek gibidir. Her dönüşte bir merhale kat edilir, bir menzil aşılır, ta 7 kat göklerin üstüne kadar çıkılır. Bu madde dünyasının üstüne yükselmek ve kendinden geçmek manasına da gelir. Onun için Kabenin etrafındaki her bir dönüş (şalk) kendi iç dünyamızın engellerinden bizi aşağıya doğru çeken prangalarından bir kurtuluş hamlesini yapmak manasını da taşır. Bir zamanlar Hz. İbrahim dindar ve mücahid kuşaklar yetiştirmek için birçok zahmete katlanmış ve bu beldelerde Allaha dua etmişti. Sevgili Peygamberimiz ilk mücadelesine burada başlamıştı. İlk Müslümanlar Hz. Sümeyye, Hz. Bilal ilk işkencelere burada maruz kalmışlardı. Şimdi tek ve münezzeh olan Allah gücünü ve iktidarını kabul ettirmek için girişilen o en eski mücadelenin en yeni, yepyeni, canlı ve heyecanlı, en taze hatıralarıyla dolu olarak Hacdan vatanınıza bu kristal örneklerle dönmenizi sağlayacak sizin.

Dünya ve ahiret hayatının ne olduğu artık tamamıyla anlaşılmış olacaktır ilk defa bu kadar derinden, hakkalyakin bir şekilde. Artık hacda temsili bir şekilde de olsa ahiret hayatını yaşayan bir insanın dünya hayatının hiçliğini herkesten daha çok anlamış ve kendini büyük bir davaya herkesten daha fazla vermiş olması gerekir. Bu yoldasınız ne mutlu size.

Ey sevgili yolcular Haccın bir de Allaha karşı bir sözü vardır. Kendi aralarında Müslümanların bir kardeşlik anlaşması vardır. Bunu da düşününce haccın farz kılınmasındaki hikmet anlaşılmış oluyor. Hac, dünyanın çeşitli yerlerinden tüm inananların bir araya gelip görüştükleri, dertlerini paylaştıkları, konuştukları bir kongreden başka nedir ki? Gönül ve fikir alışverişi burada en üst düzeyde Allah’ın rızasına en uygun şekilde gerçekleşir üstelik Allah’ın rızasına uygun olarak. Her dilden her ırktan nice insan burada Rabbimize boyun eğip emirlerini dinlediğini görünce Onu bizden daha fazla sevenler de varmış diye anlarız. Kibirden gururdan sıyrılırız. Hatırlayalım, amerikalı zenci müslüman lider Malcolm Xin ırkçılık damarları Hacda çözülmüştü, yiyeceğini kendisi ile paylaşan beyaz tenli insanların arasında dışlanmadığını görünce hayretler içinde kalmıştı. Şeytanın insanoğlunun içine attığı ırkçılık felaketi ve mikrobu burada bitmişti. Dünya tarihinde yaşanan oyunların farkına varmıştı birden. Hac, daha nice binlerce sırrı taşıyor içinde. Çarşıyı tavaf etmek illetine yakalanıp da Allah’ın evini tavaf etmeye fırsat bulamayanlara bir küçük hatırlatmanın sırası geldi sanırım. Alacaklarınızı son güne saklayın. Ömrünüzün belki de son ve en muhteşem günlerini karşılıklı birbirinizi azdırarak güzel havanızı bozmayın, ibadet şevkinizi kaybetmeyin lütfen. Vatanınızda geride kalan sevdikleriniz sizden inanın hiçbir şey beklemiyorlar. Nefsiniz sizi aldatmasın. Onlar için dua etmenizden daha büyük daha güzel hangi hediye olabilir ki. Ben dahil hepimizin yürekten selamlarımızı o beldelerin sevgililerine tek tek götürmeniz, ulaştırmanızdan başka hiçbir şey beklemiyoruz sizden.

Ey kutlu ve mutlu yolcular, hacda içtiğiniz and orada verdiğiniz söz, bir defa hacı olmak yetiyor dinimizde. Hacı olmak kolay olabilir ama gerçekten zor olan hacı kalmak. Rabbim, olduktan sonra hacı kalmamızı da hepimize nasip etsin. Tüm günahlarımızı da bağışlasın, affeylesin. Amin.

Hac Mekkenin fethinden sonra hicretin 9. senesinde farz kılınmıştır. Peygamber efendimiz de bir defa hacca gitmiştir. Bu hacca veda haccı” denilmesinin sebebi Hz. Peygamberin hacdan döndükten 3 ay sonra ahirete teşrif etmiş olmasındandır. Ey sevgili Nebi, bütün ibadetlerin inceliklerini Senden öğrendik. Sana salatu selam olsun. Rabbim bir defacık olsun senin adını ananları bile şefaatine nail eylesin.

Ey sevgili yolcular. İnancınızı ve heyecanınızı yüzlerinizde okuyor, dillerinizde duyuyoruz. Yolunuz açık olsun. Ömrünüz ibadetiniz bol ve bereketli olsun. Şimdiden haccınız makbul ve mebrur olsun. Rabbim her türlü sıkıntılardan dertlerden sizleri korusun. Zekâtla, fedakârlık duyguları ile gelişen bünyeniz, namazla ruhen yüklesen haliniz, oruçla kötü arzulardan kurtulan ruhunuz, şimdi kulluğunuzun en yüce yerinde ve doruğundadır. Bütün beş farz ibadetlerin en son farz kılınanı ve dinimizin en son gayesini, hedefini temsil eden haccın içindesiniz.

Ey Allah’ım binbir hacetimizle kapına geldik. Yoksulluk, fakirlik ve çaresizlik içinde kapındayız. Senin sonsuz bağış ve rahmetine güveniyoruz. Senden başka kimseden bize bir hayır ulaşmadı. Senden başka kimse de bir kötülüğü bizden uzaklaştıramadı. Sevgili Allah’ım Senden hidayet istiyorum. Senden yardım talep ediyorum. Senden benim ve bütün müminlerin dertlerine derman, her haline şifalar vermeni istiyorum. Geçmiş günahlarımdan dolayı Senden af dileniyorum. Her halim Senin malumundur. Tövbe, merhamet, şefkat ve geniş rızık kapılarını yüzümüze açık tut ya Rabbi. Biz sana yönelenlerdeniz. Haccımızı, umremizi ve Senin rızanı kazanmadaki her amelimizi katında kabul eyle. Amin.

Ey alemlerin Rabbi olan Allah’ım. Peygamberim Hz. Muhammede, onun temiz ve pak ehli beytine özel rahmetinle rahmet et ve sonsuza dek selam ona ve onların üzerine olsun. Haccımızı tavafımızı umremizi sadakamızı hayrımızı şehadetimizi bütün zamanlardaki bütün bu beldelere gelmiş bu duayı etmişlerle beraber gelemeyip de gönülden bu yolcuları uğurlamışlarla onların gönderdikleri arasına dua ve selamlarıyla katılanlarla beraber kabul et Allah’ım. Gidemeyenlerin en kısa zamanda huzuruna varması için her türlü maddi manevi imkân, sıhhat ve afiyeti cümlemize nasip eyle. Amin. Sana sonsuz hamdüsenalar olsun Rabbim.