“Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları kovanlardan kendine evler edin! Sonra her türlü üründen ye de, Rabbinin sana müyesser kıldığı yollara çık. Karınlarından, çeşitli renklerde bir şerbet çıkar ki, onda insanlar için şifa bulunur. Düşünen bir topluluk için bunda bir âyet vardır.” (Nahl, 68-69)
Bal ile ilgili olarak Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Bal şerbetinden daha üstün bir ilâç bulunmaz.” (El-Menavî, Feyzül Kadir, V, 454)
“Böbrek sancısı, böbrekteki sinirdendir. Hareket ettiği zaman sahibini hasta eder. Bu hastalığı ılık su ve bal şerbeti ile tedavi ediniz.” (Hâkim, Müstedrek, Tıp IV. 405: Heysemi, Mecmau’z Zevâid, Beyrut 1982, V,87)
Enes bin Mâlik (ra) ise: “Peygamber (sav) hasta olduğu zaman, ağzına bir avuç çörekotu atar. Üzerine de su veya bal şerbeti içerdi.” demiştir. (İbnü’l Esirr en-Nihâye fi Garibi’l Hadis ve’l Eser, Mektebetü’l İslamiye. IV. 107; Mecmau’z Zevaid, V, 87)
“Her kim, her ay üç gün aç karnına bal şerbeti içerse; felç, cüzzam ve abraşlık gibi hastalıklardan korunmuş olur.” (Fethu’l Kadir, VI, 220)
Bu kadar çeşit gıdanın arasında hususi olarak Kur’an’da zikredilen gıdaların diğerlerine göre üstün özelliklere sahip olduğunu düşünmemek mümkün mü? İşte bunlardan biri de ‘bal’dır.
“Onda insanlar için şifa vardır.” beyanına mazhar olan bu değerli gıda maddesinin, önce hangi besin elementlerinden meydana geldiğini görelim:
Yapılan araştırma sonuçlarına göre balda, %17-20 su, %70 civarında invert şeker (fruktoz+glukoz), %5-10 sakkaroz (çay şekeri), %0,1-0,2 organik asitler ve %0,1-0,35 arasında da mineral madde bulunur. Bu değerler bal arılarının, nektarlarını aldığı çiçeklerin veya salgısını aldığı bitkilerin çeşidine göre az çok farklılıklar göstermektedir.
Balın bileşimi büyük oranda fruktoz, glukoz, sakkaroz ile sudan meydana gelir. Sindirimi gerektirmediği için kolayca kana geçer. Bu sebeple zayıf ve iştahsız kimselerin enerji ihtiyaçlarını karşılamada iyi bir gıdadır.
Balın 40-50 gramı müshildir. 100 gram bal, 300 gram su ile lavman tarzında kullanılabilir. Yağlar vücudun önemli enerji kaynağıdır. Normal şartlarda enerji üretmek için, yağ ve şekerler birlikte yakılır ve böyle daha verimli bir enerji meydana gelir. Şeker olmadığı zaman, yağlar daha verimsiz bir biçimde yakılır ve kolaylıkla yorgunluk meydana gelir. Bu sebeple yeterince tabii şeker de alınmalıdır. Glukoz ve fruktoz denen iki tabii şeker özellikle balda bolca bulunur.
Ayrıca araştırmacılar, balın zararlı bakterileri öldürücü tesire sahip olduğunu da keşfettiler. Baldaki ‘glukoz oksidaz’ enziminin bakteri öldürücü olduğu anlaşıldı. Arı sütü, penisilin ve klortetrasiklinin tesirine benzer etki gösterir. Bal tabii asittir. Bu durumuyla birçok bakteri için zararlıdır.
Bal, kalsiyum ve fosforca da zengindir. Kemik ve dişlerde sertliği sağlamakta faydalıdır. Büyüme çağında alınan kalsiyum ve fosfor yeterli değilse, kemik ve dişler sağlam olmayıp, ince, dayanıksız olurlar. Ve çocukların gelişmesi ve boy uzamasını da kötü yönde etkiler. Çok küçük parçacıklar şeklindeki kalsiyum, sinir sisteminin dengeli çalışmasını sağlar. Oysa kalsiyum eksikliğinde sinirler gergin ve aşırı hassastır. Yeteri kadar kalsiyum almayan yetişkinler, çabuk sinirlenir, çabucak yorulurlar ve rahat uyumada zorluk çekerler. Aynı zamanda, kaslarda kramplara da sebep olur. Kadınların aybaşı kanaması sırasında karın bölgesinde görülen kramplar da çoğu kez kalsiyum azalmasından dolayıdır. Kanın pıhtılaşması için kalsiyum gereklidir. Bütün bunların giderilmesinde, ihtiva ettiği besin elementleri bakımından balın önemli bir rolü vardır.
Kansızlığın önemli bir sebebi demir eksikliğidir. Balın, kansızlığın önlenmesindeki katkısı da bilinmektedir.
O küçücük hayvanı, bizim için çalıştırarak, bize hem gıda, hem de ilâç olan balı ikram eden Rabbimiz, Kur’an’da şöyle buyurmaktadır:
“Karınlarından, çeşitli renklerde bir şerbet çıkar ki, onda insanlar için şifa bulunur. Düşünen bir topluluk için bunda bir âyet vardır.” (Nahl, 69)
Arı özellikle değişik bitkilerden, ilâç değeri olan bir çok maddeleri alır ve bala intikal ettirir. Bu nedenle değişik yöre ballarında çeşitli hastalıklara iyi gelen ballar hazırlanır.
Bal, şerbet yapılarak ishale iyi gelir. Dörtte bir çay kaşığı (30 miliekivalan sodyum) tuz ile bir litre bal şerbeti karıştırılırsa en güzel netice elde edilir.
Ebu Saîdî’l-Hudri anlatıyor:
“Bir adam Rasulûllah’a (sav) gelerek:
“Kardeşim ishal oldu (ne yapayım?)” diye sordu.
Efendimiz:
“Ona bal (şerbeti) içir!” ferman buyurdu. Adam içirdi. Bilahare aynı şahıs tekrar gelip:
“Ben bal (şerbeti) içirdim. Ancak, bu onun ishalini artırmadan başka bir şeye yaramadı.” dedi. (Adamın bu gidip gelmeleri) üç kere tekrar etti. Sonunda Hz. Peygamber (sav) Efendimiz:
“Allah doğru söyledi kardeşinin karnı yalan söyledi (hata etti).” buyurdu. Sonra bir kere daha içirdi. Bu sefer kardeşi iyileşti.
Bal, hazmı gerektirmediği için kolayca kana geçer. Yapılan araştırma, bal şerbetinin sayılamayacak kadar faydası olduğunu göstermektedir.
ARI SÜTÜ
Arı sütünün araştırmacılar tarafından söylenilen faydaları şunlardır:
1. Antibiyotik özelliği olduğu ve bazı bakterileri öldürdüğü,
2. Bazı mikrobik hastalıklarda vücudu kuvvetlendirdiği,
3. Bazı kanser türlerinde iyileşme temin ettiği,
4. Şeker hastalarında faydalı olduğu.
5. Böcek türlerinde ömrü uzattığı.
6. Kandaki kolesterol miktarını düşürdüğü,
7. Unutkanlığı düzelttiği,
8. Romatizmal hastalıklarda istifade edilebileceği,
9. Mide ve oniki parmak bağırsağı ülserine iyi geldiği,
10. İştahsızlık ve kansızlık hallerinde faydalı olabileceğidir.