TR EN

Dil Seçin

Ara

Bir Pazarlama Tekniği Olarak Hastalıklar / Toplum

Varoluşu Yaratıcının mülkünden koparan bir insan kendisini ontolojik açıdan güvensiz bir evrene hapseder. Kendi adına yaşamak için kör bir inat uğruna Yaratıcı ile bağlantılarını kesen bu narsizm kültüründe, her şey pazarlanabilir. Amaç insanın kendisini insanlar nezdinde önemli hissetmesini sağlamaktır.

Narsizm kültüründe iki türlü pazarlama tekniği dikkat çeker. Birincisi, olumlu görünen özelliklerin pazarlanması. Güzellik, yakışıklılık, bilgili olma, kuvvetli bedene sahip olma, beceriklilik, akıl, zeka, güç, iktidar, hâkimiyet gibi. İkinci pazarlama tekniği ise olumsuz özellikler üzerinden yürütülür. Bunlar da, çekilen acılar, sıkıntılar, hastalıklar, başa gelen musibetler ve benzerleridir.

Dolayısıyla, bugün artık bu hayatın sahibi benim diyen insan için meta haline dönüştürülen, sadece beden değildir. Alımlı bedenlerin narsizm pazarına sunulduğu kadar, acılar, sıkıntılar, yaşantılar da kişinin kendini pazarlaması için birer araç haline dönüştürülür ve narsizm pazarında pazarlanır. Kişinin kendi benliğini pazarlaması için her yol denenebilir.

Zamanımızda narsistleşmiş benlikler için beden tartışmasız olarak bir özel mülktür ve bunun bakımı sahibine kalan birşeydir. Artık bahçesinde biten yabanî otlar ya da bozulan fıskiyeler için kişinin suçlayabileceği hiç kimse yoktur. Bu durum insanı korkunç ve bütün tehlikelere açık bir duruma sokar. Kişi kontrolü elden bırakmamalıdır; fakat kontrol edilmesi gereken de kendisidir. Kişiler için bedenleri haz duyumlarının akıntısında yüzmeli ve kendisini varoluşun düşüncesiz hazlarına terketmeye hazırlamalıdır. Bunun için de, mutlak sağlık sağlanmalıdır. Çünkü hastalıklar haz almanın birinci dereceden düşmanıdır. Her an sağlıklı olmayı sağlamak için bedenin sahibi ve antrenörü, kendi kendisiyle ve bedeniyle meşguliyete hapsolur. Beden sürekli dinlemeye alınır. En ufak bir belirtiye karşı dikkat kesilir. En ufak belirtiler daha şiddetli algılanır. Hatta öyle ki, bedene karşı böylesi bir dikkat kesilme ağrı eşiğini düşürür ve kişiyi ağrıyı daha çok algılamaya ve hissetme noktasına vardırır.

Sağlıklı bedenler yeteri kadar dikkat çekmiyorsa, ya da hastalanmışsa, bu sefer de hastalıklar haddini bilmeyen benliklerin satış vitrini olur. Kendisini kendi adına önemseyen benlikler, dur durak bilmeden hastalıklarını anlatırlar. Baş ağrıları vardır. Boğazları iltihap olmuş”tur. Bir lokma birşey yiyemiyordur. Şikayetleri sanki zevkle anlatıyor gibidirler. Depresyona girmiş”tir. Ağzının tadı kaçmış”tır. Birşeyden zevk alamıyordur. Sanki, zevk alamamakla her şeyini kaybetmiş gibidirler. Sanki benlikleri şikayet edecek, memnun olmayacak birşeyi kollamaktadır. Kolunda bir ağrı vardır. “Öyle bir ağrı ki, iş yaparken zonk zonk zonklamaktadır. Hasta olmak, ağrı çekmek, ateşinin yükselmesi, nezleye yakalanmak, ishal olmak, nefes darlığı çekmek onlara yakışmaz. Kendilerinin farkına varmadıkları bir Ben nasıl olur da hastalıklara yakalanırım?inancı taşırlar. Hayatın faniliği, geçiciliği, insan bedeninin her an öldüğü, bozulmaya doğru gittiği gerçeği onları huzursuz eder. Bu yüzden, faniliği içlerinde bir nevi inkâr ederek, bu dünyada mükemmel bir sağlık, ağrısız sızısız mükemmel bir yaşantı hayal etmişlerdir. Demir gibi sağlam bir bedenleri olması gerektiğine dair kör inançları onları hastalıklar karşısında çok kırılgan hale getirir. Etten ve kemikten bedenlerin faniliğine şımarık benlikler isyan eder.

Bugün için hastalıklar narsizm kültürü içerisinde özellikle kadınlar arasındaki sohbetlerin bir numaralı konusu haline gelmiştir. Dikkat ederseniz, sohbetler insanların birbirini dinledikleri ortamlardan ziyade, insanların kendilerini önemsetmek için kendilerini anlattıkları ortamlara dönüşmüştür. Özellikle iki kadın bir araya gelse, kimin daha çok hasta olduğu yarışı başlar. Önce biri anlatmaya koyulur. Başı ağrıyordur. Diğeri geri kaldığını hisseder. Onun da göğsü ağrıyordur. Baş ağrısı birşey midir ki? Göğüs ağrısı çok daha önemlidir. Ciddi hastalıkların göstergesidir. Baş ağrısı göğüs ağrısı yanında birşey değildir. Bir hap alırsın, geçer. Ama ne hapı alınırsa alınsın, göğüs ağrısı geçmemektedir. Baş ağrısı çeken, buna bozulur. Kendi hastalığının hafif kaldığını düşünür ve çektiği ağrıya dair yeni izahlar geliştirir. Bu öyle bildik bir baş ağr