TR EN

Dil Seçin

Ara

Vücudun Dengesi Bozulunca

Nasrettin Hoca fıkralarında anlatılır. Hoca’ya, “İnsanların bir kısmı sağa giderken; diğer bir kısmı sola gidiyor, herkesin yönü farklı, neden herkes aynı tarafa gitmiyor?” diye sorarlar. Hoca, o ince zekâsı ve mizahı ile “Herkes bir tarafa giderse; o tarafa ağırlık toplanır ve dünyanın dengesi bozulur, onun için herkes farklı tarafa gidiyor.” diye cevap verir.

Aynı bunun gibi canlılardaki atomlar da Cenab-ı Hakk’ın ilmi ve kanunu ile görevleri nerede ise oraya düzenli ve muntazam bir şekilde gidiyorlar ve gönderildikleri yerlerde mükemmel bir şekilde çalışıp, ince ve hassas hizmetlerde bulunuyorlar. Bazen bu görev doku, hücre, organel olduğu gibi, bazen de cm’nin milyonda biri büyüklüğündeki bir enzim veya bir protein molekülü olabiliyor.

Besinlerle canlı bedenine alınan atomların, canlılarda mükemmel bir şekilde dağıtılıp çalıştırılması; Kudret-i Rabbaniye ve İlm-i İlahiyenin her şeyi kuşattığını gösterdiği gibi, aynı zamanda bir yerde lüzumsuz toplanmamaları ve bulundukları yerlerde atık madde bırakmadan hareketleri de Alîm-i Mutlak ve Rahîm-i Mutlak’ın lütfunu göstermektedir. Çünkü bazı arızalarla vücudumuzun değişik bölgelerinde toplanan küçük kütleler; hayatımızın zindan olmasına sebep olabiliyor ve bize sağlığın ne kadar büyük bir nimet ve rahmet olduğunu gösteriyor.

Mesela; insandaki bütün hücreler son derece hassas ve şaşmaz ölçülerle çalışır. Ama hücre çekirdeği veya hücre zarının oksidan maddelerle bozulduğu durumlarda; hücrelerden, yok olmamak için imdat sesleri yükselir. Bu imdat seslerini duyan karaciğer, kan yolu ile bu hücrelere çok miktarda besin gönderir. Bu besinleri alan hücreler, aşırı çoğalarak tümör oluşturur. Belirli bir süre sonra bu tümör; bulunduğu organı, daha sonra komşu organları ve vücudu istila eder. Kanser hastalığının temelini oluşturan bu tümör, insanın sonunu hazırlamaya sebep olabilir.

Yine bu şaşmaz dengenin bir gereği olarak yağlı besinleri sindirmek için, insanın ince bağırsaklarından kolesistokinin hormonu salgılanır. Bu hormon, kan yolu ile karaciğere giderek, karaciğeri safra asidi salgılaması için uyarır. Bu uyarı ile karaciğerden safra asidi salgılanarak, safra kesesine gönderilir. Safra kesesinde bu asitler, glisin ve taurin tuzlarına çevrilir. Daha sonra bu tuzlar, safra kanalı ile ince bağırsaklara gönderilir. Sağlıklı bir insanda bu sistem, bir ömür boyunca mükemmel bir şekilde işler. Fakat safra tuzlarının fazla yapımı veya safra kanalı bozuklukları gibi özel durumlarda, bu tuzlar safra kesesinde birikir ve safra taşı oluşumuna sebep olur. Safra taşları da; bulantı, kusma ve karın ağrısı gibi sıkıntılarla insanın hayatının zehir olmasına sebep olabilirler.

Yine aynı düzen böbrek için de geçerlidir. Normal bir insanda yaklaşık 5 litre kan bulunur ve bu kanın tümü böbrekler tarafından her 15 dakikada bir süzülür ve vücuttaki fazla azot bu yolla üre şeklinde idrarla dışarı atılır. Bu işlemle bir gün boyunca 500 litre yani yarım tondan fazla kan, böbrekler tarafından süzülür. Bu süzme işlemi, ömrümüz boyunca kesintisiz ve mükemmel bir şekilde devam eder. Böbreklerde herhangi bir arıza olduğunda; böbreklerden atılacak atık maddelerin bir kısmı tuzlar şeklinde böbrekte birikir. Bu birikmeler sonucunda böbrek taşları oluşur ve 3-5 mm çapındaki çok küçük taşlar insana çok büyük sıkıntı verebilirler ve insanı doğduğuna pişman edecek ağrılara sebep olabilirler.

Kan dolaşımına baktığımızda da, yine bir mucizevi düzen ve dakik bir sistemi açıkça görebiliyoruz. İnsan vücudunda, kalp atar damarları vasıtasıyla litrelerce kan vücuttaki damarlara pompalanır. Bu kan, büyük dolaşım vasıtasıyla metrelerce uzunluktaki ana damarları ve kilometrelerce uzunluktaki kılcal damarları dolaşarak akciğerlerde temizlendikten sonra toplar damar vasıtasıyla tekrar kalbe döner. Kan dolaşımı sırasında damarlarda hiçbir çökelek, kalıntı ve artık bırakılmaz. Bazı rahatsızlıklarda ise pıhtı denilen küçük bir hücre topluluğu beyin damarlarında toplanır ve beyin kanaması ve felç gibi hastalıklara sebep olur. Bu rahatsızlıklar sonucunda; hastanın ya bir tarafı tutmaz ya tamamen komaya girer ya da ölümle sonuçlanan krizler geçirebilirler. Sağlıklı iken insana Cenab-ı Hakk’ın izniyle hayat dağıtan kan, ufak bir pıhtı ile insanın bütün umutlarını söndürebilir ve başına dert açabilir.

Hayatımızda bu örnekleri çoğaltabiliriz. Vücudumuz tıkır tıkır işlerken anlayamadığımız ve düşünme ihtiyacını hissetmediğimiz şeyleri, sağlığımız bozulunca düzeltmek için veya vücuttan atmak için ne kadar uğraşırız ve sıkıntı çekeriz.

Kudret-i İlahiyenin genel kanunlarında hiçbir yerde bir kirlilik ve nezafetsizlik görülmediği halde, bazı özel durumlarda bu birikme ve toplanmaların görülmesi; bu işlerin bir Kudret tarafından, insanların ibreti, manevi temizliği ve bilemediğimiz çok hikmetler için verildiğini bize ihtar ediyor. Bunlardan ibret alabilen ve bu ihtarlar doğrultusunda hayatına yön verebilenlere ne mutlu…