TR EN

Dil Seçin

Ara

Hastalıkların Ana Sebebi: Şişmanlık

Hastalıkların Ana Sebebi: Şişmanlık

Bilindiği gibi vücudumuz belli bir yaşa kadar gelişip büyümekte, belli bir yaştan sonra da, İlahî takdir üzere gelişme durmaktadır. Meselâ boy, dolayısıyla kemik gelişmesi 21-22 yaşlarında durmaktadır. Sonuçta 25 yaşından sonra vücudun besinlere olan ihtiyacı artmamakta, aksine azalmaktadır. Üstelik yaş ilerledikçe vücudun hareketliliği de azalmaktadır. Bu sebeplerden dolayı, 25 yaşından sonra vücudun gıdalara olan ihtiyacı her yıl %1 nisbetinde düşer. Buna rağmen, şahıs gençlik yıllarındaki gibi, aynı miktar gıda almaya devam edecek olursa, vücudun bu fazla gelen gıdayı yağ şeklinde depolayacağı açıktır. Özellikle erkeklerde görülen göbeklilik bunun belirtisidir.

Şişmanlığın vücut için hiç de faydalı bir şey olmadığını hepimiz biliyoruz. Şişmanlık, birçok hastalığı peşi sıra getirir. Kalbe ağır bir yük biner. Kalb ve damar hastalıkları, tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı, belde ve dizlerde ağrılar, safra kesesi taşları gibi birçok problemler şişmanlarda görülmektedir.

Türkiye Sağlık Araştırmasına göre: vücut kitle indeks değerleri incelendiğinde, bireylerin %34,8'i fazla kilolu; %44,2'si normal kilolu; %3,9'u ise düşük kiloludur. Cinsiyet ayrımında bakıldığında ise; kadınların %20,9'unun obez ve %30,4'ünün fazla kilolu olduğu görülmektedir. Erkeklerde ise bu oranların sırasıyla %13,7 ve %39 olduğu gözlenmiştir.1

 

Şişmanlık hastalığı

Şişmanlığın yol açabileceği zararları şöylece özetlemek mümkündür:2

  1. Fazla yağ kalbi bozar, yağlandırır.
  2. Damar sertliği, şişmanlarda daha çabuk ortaya çıkar.
  3. Tansiyon daha genç yaşlarda ortaya çıkar ve daha yüksektir.
  4. Pankreas bezi (karın tükürük bezi) daha kolay bozulur, şeker hastalığına sebep olur.
  5. Şişmanların çoğu, dizlerindeki, bellerindeki ağrılardan acı çekerler.
  6. Safra kesesi taşları şişmanlarda normale göre altı misli daha çok görülür.
  7. Damla hastalığı (nikris veya gut) şişmanlarda daha çok ortaya çıkar. Gut, kanda fazla miktarda ürik asidin birikmesi ile meydana gelen metabolik bir hastalıktır. Nöbetler halinde eklem iltihabı atakları görülebilir.
  8. İstatistiklere göre, şişman kadınlarda adet bozuklukları ve kısırlık, şişman erkeklerde iktidarsızlık ve erkek yumurta hücresi (sperm) bozukluklarına daha sık olarak rastlanmaktadır.
  9. Çok şişman şahıslarda akciğerlerdeki havanın normalden az olması, diyafragma (göğüs ve karın boşluklarını ayıran zar) ve göğüs hareketleri sınırlandırılmış olduğundan, nefes almada azalma, oksijen azlığı ve kalb yetmezliği husule gelir.

 

Sonuç olarak

İslâm âlimleri de Resûlullah'ın sünnetindeki tavsiyelerden ilhamla, ittifak ederek çok yemek yemenin zararlarına dikkat çekerler. Mesela İbn-i Sina; ''Bütün hastalıklar yenilen içilen şeylerden ileri gelir.'' der. İmam-ı Gazali; ''Karın, dertlerin ve afetlerin neşv-ü nema bulduğu (çıkıp büyüdüğü) yerdir.'' der. Âlimlerimiz, Kur'an-ı Kerîm'de geçen; ''Yeyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz.'' (A'raf Suresi, 31) âyetini kast ederek; ''Cenab-ı Hakk (cc) tıbbı yarım âyette özetlemiştir.'' demişlerdir.

 

Peygamberimizi (asm) Örnek Alalım, Şişmanlıktan Kurtulalım

Hz. Resûlullah herşeyde olduğu gibi şüphesiz yeme içmede de bize en iyi örnektir.

Resûlullah’ın sünnetine göre yeme içme nasıl olmalıdır? Peygamberimizin saygıdeğer hanımı Hz. Aişe (ra) diyor ki: “Allah’ın Resûlü üç gün peşpeşe karnını doyurmamışlardır. İsteseydi doyururdu. Lâkin o, yoksulları doyurup kendisi aç kalmayı tercih ederdi.”3

Ebû Kerime (ra) şöyle rivayet etmiştir: “Peygamberden işittim. Buyurdu ki: Âdemoğlu karnından daha fena bir kap doldurmamıştır. Belini doğrultacak kadar birkaç lokma nesine yetmez. Behemehal fazla yemek mecburiyetinde ise, karnının üçte birini yemeğe, üçte birini içeceği suya ve üçte birini de nefesine ayırmalıdır.”4

Görüleceği üzere Resûlullah Efendimiz (asm) az yemeyi tavsiye etmiş ve kendisi de az yemekle iktifa etmiştir. Hz. Resûlullah’ın (asm) biri sabah, diğeri akşam olmak üzere günde iki sefer yemek yediği, yemek yediğinde de, iyice doymadan sofradan kalktığı rivayetlerde belirtilmiştir.5

Hz. Resûlullah’ın (asm) yaşayışına, sünnetine uygun olan beslenme tarzı şöylece özetlenebilir:

  1. Hakiki açlık hissedilmeden, yani iyice acıkmadan yemek yememeli.
  2. Henüz iştah varken, yani tıka basa doymadan sofradan kalkmak.

Meşhur İbn-i Sina, “Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A’raf Sûresi, 31) meâlindeki âyeti yalnız tıp noktasında şöylece tefsir etmiş, demiş ki: “Tıp ilmini iki satırla topluyorum. Sözün güzelliği kısalığındadır. Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört, beş saat kadar yemek yeme. Şifa hazımdadır. Yani kolayca hazmedeceğin miktarı ye. Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, yemek üstüne yemek yemektir.” Yani vücuda en muzır, dört beş saat fasıla vermeden yemek yemek veyahut telezzüz için yani lezzet hatırı için mütenevvi (çeşit çeşit) yemekleri birbiri üstüne mideye doldurmaktır.6

Bütün bu anlattıklarımıza göre, şayet Hz. Resûlullah’ın yemek yeme tarzına elden geldiği kadar kendimizi alıştırsak, şişmanlık ve şişmanlığın getireceği problemlerle karşılaşmayız.

Ancak şu hadis-i şerifi de nakletmek zorundayız. Peygamberimiz (asm) şöyle buyuruyor: “Üç şeyden dolayı kul hesaba çekilmez:

  1. Sahurda yeyip içtiklerinden,
  2. İftarda yediği nimetlerden ve
  3. Din kardeşleri ile beraber yediklerinden.”7

 

 

Kaynaklar:

1. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu), 2012.

2. Kumar V, Cotran RS, Robbins SL: Basic Pathology (Temel Patoloji) Tercüme Kitap, s. 258, 5. Baskı, Yüce Yay., İstanbul, 1994.

3. İbni Mace, Et’ime, 48.

4. İbni Mace, Et’ime, 50.

5. Canan, İbrahim, Hz. Peygamber’in Sünnetinde Terbiye, s. 218-220, Cihan Yay., İstanbul, 1982.

6. Nursî S. B. Ramazan, İktisat ve Şükür Risaleleri, s.40, Envar Yay., İstanbul, 2000.

7. Umdetü’l Kân, 10:302.