TR EN

Dil Seçin

Ara

Gençler Soruyor: “Kendimi Aşık Olma Arzusundan Alıkoyamıyorum”

Doktor Şifa

“İyi günler. Ben lise ikinci sınıf öğrencisiyim. Sorunumu nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum. Aileme ve öğrendiğim ahlâk kurallarına göre bir kıza aşık olmamalıyım gibi geliyor. Derslerimle ilgilenmeli ve gelecek için iyi bir iş kurmaya çalışmalıyım. Ama yapamıyorum. Arkadaş olduğum bir kız var ve içimden ona sırılsıklam aşık olmak geliyor. Kendimi çatışmanın ortasında kalmış gibi hissediyorum. İçimden farklı farklı sesler yükseliyor. Hangisine uyacağımı bilemiyorum. Lütfen bana yardımcı olur musunuz? Teşekkür ederim.”

 

Cevap:

“Helal-haram çizgisine dikkat!”

Sevgili genç arkadaşım,

İçinde bulunduğun hâli çok iyi özetlemişsin. Gerçekten bu tarz bir ikilemi, senin yaşlarda olan bütün gençlerin yaşadığını düşünüyorum.

Bir yanda içten gelen duyguların sesi; öbür yanda büyüklerin ve aklın uyarıları. Ve böyle bir çelişkide her zaman Susanna Tomaro’nun dediği gibi insan “yüreğinin götürdüğü yere” gidemiyor. İki arada bir derede kalıyor.

Gel istersen, seninle konuya biraz farklı bir açıdan yaklaşalım. Sence acaba neden gençlik yıllarında, özellikle de gençliğe ilk adım atıldığı dönemlerde duygularda bu kadar büyük bir coşku meydana geliyor? Bunu sadece hormonal değişiklikler şeklinde ifade edip bırakmak yeterli mi? Bana göre değil. Çünkü daha derin anlamları olmalı.

Mesela, bu coşkunluğun kişi benliğinin kendi iç bütünlüğünü kurmasında önemli bir rolü var. Nasıl mı? Şöyle ki, insan çocukluk yıllarında farklı ilgi ve alâkalar geliştirir. Ama yine de, asıl dayanak noktaları, anne ve babasıdır. Onların ahlâkını ve inancını yaşar, taklit eder.

İleriki yıllarda ise gençlerin iç dünyalarına kendilerinin bir şekil vermesi gerekmektedir. Fakat eğer duygular cılız, ilgi  ve alâkalar dağınık olursa, bir gencin kendi iç dünyasında bir “merkez” oluşturması mümkün olamaz. Hatta dikkatin farklı farklı alanlara kayması, dağınıklığı hızlandıracağı gibi, en sonunda çözülmeyi bile netice verebilir. Ve o zaman da, dinî terminolojide “afakta boğulmak” denilen şey gerçekleşir. Sonu depresyon ve benlik parçalanmasına kadar varır.

İşte, dış dünyanın çokluğu içinde boğulmamamız için Allah, hemen gençlik yıllarının başında duygularımıza coşkunluk ve keskinlik katıyor ki, iç dünyamızda belli bir yoğunlaşma meydana gelsin, benlik bütünlüğü korunsun.

Bu ise, ister istemez, gencin kendi dışında, nesneler arasında kaybolmadan, tek bir varlığa “bağlanma ve adanma provası” yapmasını gerektirmektedir. Bu işi yapacak olan bir kalp olduğuna göre, bu provaya en uygun olan şey de, bir başka kalptir. Ve tabi karşı cinsten.

İlâhî veçhesini de dikkate alarak söylersek, bu provanın nihaî amacı, aslında gencin tecrübe ettiği karşı cinse adanmışlık ve bağlılığı, daha sonra ona asıl layık olan Allah’a yükseltmesidir. Zaten son tahlilde dünya üzerinde hiçbir şey yoktur ki, kendisine sonsuzcasına adanma ve bağlanmaya layık olsun. Bu da bir öğrenme sürecidir neticede.

Tabi, meselenin başka boyutları da var. Söz gelimi, bir 30 yıl öncesinde gençlik döneminde yaşanan bu coşkunluk, bir meslek öğrenimiyle beraber yürür ve dahi bir ev geçindirebilme olgunluğuna erişilmesiyle evlilikle neticelenirdi.

Ne var ki, günümüzde gençlerin ruhî değişimlerine mutabık yürüyen bir sosyal ortam bulunmadığı için, daha doğrusu evliliklerin önüne çok maniler dizildiği ve evlilik yaşı ötelendiği için sözünü ettiğimiz duygusal ve ruhî çalkantılar gençlik döneminde karşılığını layıkınca bulamamaktadır.

Tüm bunlardan sonra, “E Doktor Bey, ben ne yapacağım şimdi? Bana ne öneriyorsunuz?” dediğini duyar gibiyim.

Sana şunu söylemek isterim. Her genç gibi, senin durumun da zor. Bir kere en başta bunu kabul etmek zorundayız. Bu süreci tamamen sorunsuz ve sıkıntısız atlatabilme şansın olduğunu söyleyemem. “İçindeki sen” ile “dışarıda olman istenen sen” arasındaki uçurum; başka bir ifadeyle, ruhî ihtiyaçların ile sosyal çevre arasındaki uyuşmazlık seni ciddi problemlerle yüz yüze getirecek. Çoğu zaman içinden gelen duyguları frenlemen gerekecek, belki de şimdiye kadar yapmış olduğun gibi.

Ama bu sıkıntıları ağır ya da hafif atlatmak, yine de senin tutumuna bağlı. Bir kere iki şeyi birbirinden ayırmamız lazım. Evet, insan genç yaşlarda aşık olmak istiyor, ama bu duygunun altında kalınca bir cinsellik arzusu da yatmıyor değil.

Hatta bu cinsellik kısmı olmasa, gençler maddiyatın çok fazla ön plana geçtiği bu zamanda aşık olma kısmından da vazgeçerler zannediyorum.

Sen de kendini bir yokla bakalım. Vicdanının sesi ne diyor? Eğer böyle bir şeyse, nefsinin gayrimeşru isteklerini görev ve sorumluluklarını yerine getirmemenin bir bahanesi kılmamanı öneririm.

Hem dindar bir genç için, madem meşru cinsellik daha sonra yaşanacak, şimdi sabretme zamanıdır, o zaman sen de sabret ve gençliğini helal çizgisi içinde kalarak yaşa.

Zaman, ahirzamandır. Bu öyle bir zaman ki, tek başına “geri durmak” kârlı bir ticaret hükmüne geçiyor.