TR EN

Dil Seçin

Ara

Kâinattan Haberler

Fenerbalığı

Fenerbalığı (Myctophidae sp.) adı verilen bir balığın alnının üzerinde madenci baretlerindeki lambaya benzer, parlayan bir ışık vardır ve bu ışık derin sularda yüzen balığa yol gösterir. Bu ışık o kadar parlaktır ki, önündeki 60 cm’lik bir alanı aydınlatabilir. Yapılan deneylerde odadaki bir akvaryuma konan fenerbalığının yanında oturan bir insanın gazete okuyabileceği kadar ışık yayabildiği gözlenmiştir.

 

***

 

Karıncalar birbirini uyarıyor! 

“Firavun karıncaları, türdeşlerinin, yiyecek olmayan bir yere boş yere gitmesini engelleyebiliyor.”

 

Firavun karıncalarının su ya da yiyecek bulma konusunda “olumlu” feromonlarla (bir böcek türünün, kendi bireyleri arasında haberleşmelerinde kullandıkları koku) iletişim kurdukları yapılan araştırmalarla ortaya çıkmıştı. Konu üzerindeki çalışmalarına devam eden bilim adamları bu karıncaların, türdeşlerinin gereksiz bir yola girmelerini engellemek için ise “olumsuz” feromonlar yaydıklarını farkettiler.

Sheffield Üniversitesi’nden Elva Robinson başkanlığındaki araştırmacılar, ortalama 3 milimetre boyundaki firavun karıncalarının, türdeşlerinin gereksiz bir yola girerek boş yere yorulmamaları için, birçok yöne ayrılan yol ağızları gibi bazı kritik noktalara koku bıraktıklarını belirlediler.

Araştırmacılara göre, havayla yayılan koku, insanlar için sapaklardan önce yol kenarına yerleştirilen levhalar gibi karıncaların önceden birbirlerini uyarmalarını sağlıyor.

Karıncalar arasındaki bu dayanışma işareti, insanlara örnek olacak derecede dikkate değer, değil mi?

 

***

 

Beyin Hakkında Birkaç Soru

İnsan beyni nasıl düşünür ve sorunları nasıl çözer?

Pek çok kişi düşünceyi beynin aktif ya da bilinçli faaliyeti olarak niteler. Yani sinyallerin farkında olduğumuzu zanneder, ancak kimse kasları ya da kalp atışlarını kontrol eden beyin sinyallerinin bilinçsizce yollanmasını açıklayamaz.

Sorunları çözmenin ise iki yolu vardır. Bu ya düşünerek ya da hesap-kitap yapılarak ulaşılan bir sonuçtur. Hafızadan bir deneyimi çekip çıkarmak, yeni bilgileri süzgeçten geçirmek, bunların tümünü birbirine bağlamak ve ilişkili tüm alternatifleri değerlendirmek düşünmenin bir parçasıdır. Bazen de tıpkı reflekste olduğu gibi, kararları beynin duygusal bölgesi alır.

 

Hatıralar insan beyninde nasıl depolanıyor?

Durum, yetenekler veya olaylarla ilgili birkaç çeşit hafıza vardır. Beynin pek çok bölgesi, bu deneyimlere ayrılmıştır. Nöron düzeyinde, anılar bir sinyalin belli bir yolda ilerlemesini kolaylaştırır veya yollanan sinyalin yoğunluğunu ve gücünü artırır. Daha sonra bağlantılar fiziksel olarak daha çok ve daha büyük verilerle bütünleşir. Böylece daha fazla dal ortaya çıkar. Bütün bunların gerçekleşmesi için genler aktif hale gelir ve temel değişimlere şekil vermek üzere malzeme üretir. Dolayısıyla anıların depolandığı bir yer yoktur. Daima değişirler ve aktif hale gelirler.

 

Beynimizin küçük bir kısmını kullandığımız doğru mu?

Doğru. Bu kimine göre %10, kimine göre %1’lik bir bölüm. Ancak şu da bir gerçek: Beynin, kullanılsın ya da kullanılmasın, tüm bölümlerinin kendine ait bir görevi var. Bu da “beynimizin tamamını kullanabilseydik, daha zeki olurduk” anlamına gelmez. Aksine, bu durum bir faciayla sonuçlanır, epilepsi krizinin kat be kat fazlası yaşanırdı. Şurası açıktır ki, beyin faaliyetleriyle zekâ arasında bilinen bir ilişki yoktur. Üretici olan insanlarda, olmayanlara kıyasla daha düşük düzeyde beyin dalgalarının bulunması bunun göstergesidir.

 

Rüyalarla beynin ilişkisi nedir?

Rüyalar, uyku sırasında ya da eşiğinde gözlenen beyin faaliyetleridir. Çoğu rüya REM (rapid eye movement - hızlı göz hareketi) denen uyku safhasında görülür. Rüya görülen zaman diliminde kişinin beynindeki duygusal, görsel ve duyusal bölgeler daha aktiftir. Bazı bilim adamlarına göre, rüya görmek beynin spor yapması, boş zamanlarını değerlendirme uğraşısı yani dinlenme zamanıdır.

 

***

 

Sabahları Yorgun mu Kalkıyorsunuz?

Yedi sekiz saat uyumanıza rağmen sabah yorgun mu kalkıyorsunuz? Bu durumun zihninizi bir konuyla fazlaca meşgul edip uyku kalitesini düşürmenizle ilgisi olduğu kadar, yedikleriniz ve yeme rejiminizle ilgisi var. Çünkü siz uyurken vücudunuz, midenize indirdiğiniz uyumsuz yiyecekleri sindirmek için fazla mesai yapmaktadır. Birçok kimse, başka hiçbir şeye harcamadığı kadar enerjisini sindirim için harcar. Uygun olmayan yiyecek bileşimi yendiğinde bunların sindirimi 8, 10, 12, 14 saat, hatta daha fazla sürebilir. Uygun yiyecekler alındığında ise vücut bunları etkin bir şekilde sindirir ve sindirim ortalama 3-4 saatte biter. Böylece sindirim için enerjinizi boşa harcamamış olursunuz.

Peki nedir bu uygun/uygun olmayan yiyecek bileşimi?

Bazı yiyeceklerin diğerleriyle birlikte yenmesi uygun olmayan yiyecek bileşimini ortaya çıkarır. Değişik tipte yiyecekler, değişik tipte sindirici sıvılar gerektirir ve sindirici sıvıların hepsi birbiriyle uyumlu değildir. Örneğin, patates ile et, peynir ile ekmek, süt ile tahıl, balık ile pirinç.. birbirleriyle uyumlu yiyecekler değildir. Bu bileşimler sizin iç sisteminizde enerjinizin yok olmasına neden olur. Çünkü iki zıt karakterli madde, ‘alkali’ ve ‘asit’ bir ortamda aynı zamanda çalışmazlar. Birbirlerinin etkilerini nötr hale getirirler. Proteinle birlikte nişasta yerseniz, sindirim zayıflar ya da gerçekleşmez. Sindirilmeyen yiyecekler ‘mayalanma’ ve ayrışan bakterilerin üremesi için uygun ortamı oluştururlar. Böylece sindirim bozukluğu ve gaz artar. Bu problemin çözümü her yemekte tek ‘yoğun’ gıda almaktır. Mesela biftek yoğun, karpuz ise suca zengin bir gıdadır.

Unutmayın, hayatımızın ve uykumuzun kalitesi, hücrelerimizin kalitesine bağlıdır. Bunun için gıdalarımızı dikkatli seçmeli ve düzenlemeliyiz.