TR EN

Dil Seçin

Ara

Kâinattan Haberler

DÜNYANIN EN GÜÇLÜ TUTKALI

Yapılan araştırmalara göre “Caulobacter crescentus” adlı bakterinin salgıladığı yapışkan sıvının 6.5 santimetrede 5 ton’luk bir güce denk geldiği saptandı. Bir başka deyişle, bu bakterinin salgıladığı sıvı, üst üste konan üç veya dört otomobili taşıyacak güçte.

İndiana Üniversitesi biyoloji profesörü Dr. Yves Brun, yaptığı araştırmalar sonucu bakterinin salgısının endüstriyel amaçlı olarak üretilebileceğini, özellikle tıpta çok amaçlı olarak kullanılabileceğini belirtiyor.

Endüstriyel tutkalların üç katı daha güçlü olduğuna işaret ettiği raporunda Dr. Brun, bu salgının tuzlu suda dahi etkili olması sayesinde, tıbbi amaçlarla özellikle dişçilik ve ameliyat yaralarının kapatılmasında kullanılabileceğine işaret ediyor.

Şimdilik tek sorun, minicik yaratıklardan yüksek miktarda salgı üretmenin zorluğu. Tabii, bir diğer sorun da, bu üretim sırasında bu güçlü yapışkan sıvıyı etrafa bulaştırmadan üretebilmek.

Söz konusu bakteri özellikle ırmaklar, sulu ortamlar ve su borularında yaşıyor.

 

***

 

YARASANIN KANADI

Yarasaların gece karanlığındaki o esrarengiz uçuşları hepimiz için merak konusudur. Şimdi size yarasaların rotasını belirleyen etkenin kanatlarındaki incecik kıllar olduğunu söylesek ne dersiniz? Evet, yarasaların uçuşu esnasında hava, kanatlarda yer alan dokunmayı algılayıcı kabartmalardaki ince kılların arasından geçiyor. Kanat, uçuş sırasında belirli bir yönde kavislenmezse hava çalkalanıyor. Kanatlarda bulunan kıllar bu çalkalanmayı saptayarak bilgiyi yarasanın beynine aktarıyor. Böylece yarasa rotasını düzeltiyor ve zifiri karanlıkta dahi herhangi bir yere çarpmadan uçmayı sürdürüyor.

Sinirbilim profesörü John Zook yakın dönemde yarasaların bu özelliğini kanatların üzerindeki kılları temizleyerek test etti. Ve sonuç: Kılları temizlenen yarasalar düz bir çizgide uçabiliyor ama sert dönüşler yapmaya çalıştıklarında, bir anda alçalıp yükselmeye başlıyorlar. Kıllar yeniden çıktığında ise düzgün uçma yetilerini yeniden kazanıyorlar.

 

***

 

TÜKÜRÜK

Vücut sıvılarımızın her birinin bizim için çok önemli faydalarının özellikle de koruyucu etkilerinin olduğunu biliriz ama tükürük için bunu düşünenimiz pek olmaz. Fakat son bulgular, tükürüğün çok sayıdaki zararlı organizmaya karşı bizi savunan karmaşık bir madde olduğunu ortaya koyuyor. Meselâ tükürükte bulunan bazı proteinler yararlı bakterilerin diş ve diş etlerine tutunmasında önemli rol oynayarak şiddetli enfeksiyonları önlüyor; bazıları ise AIDS virüsünün bulaşmasına engel oluyor.

ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün hedefi ise çok daha şaşırtıcı: Tükürüğü vücuttaki hastalıklara ilişkin belirtileri bulmak üzere kullanmak. Eğer bu hedef başarılabilirse, bir süre sonra tahlil yaptırmak için kan yerine birkaç damla tükürüğümüz üzerinde yapılan tahlil yeterli olacak. Böylece sağlığımız hakkında pek çok bilgiye ulaşabileceğiz.

Ayrıca yanak içi hücrelerindeki DNA’lar tükürükte de bulunduğundan, bilim adamları yalanmış zarflar ve pullardaki tükürük kalıntılarını inceleyerek bazı önemli suçların açığa çıkarılabileceğini de belirtiyorlar.

 

***

 

ATOMLARDA ENERJİ TASARRUFU

Avusturyalı bilim adamları Leonardo Fallani ve Massimo Inguscio, normalde birbirlerini iten atomların çok düşük sıcaklıklarda birbirlerine tutunmayı tercih ettiklerini saptadı.

Fizikçi Fallani ve Inguscio, doğanın enerji tasarrufunu sevdiğini vurguluyorlar: “Bağımsız parçacıklar, serbest şekilde yapı oluştururken toplam enerjilerini azaltacak şekilde bir araya geliyor. Bir molekül, işte bu nedenle en az iki atomdan oluşuyor. Toplam enerji, atomlar birbirlerine yakınken uzakta olduğundan daha az olduğu için yapı istikrarını muhafaza edebiliyor.”

Birbirlerini itme eğilimindeki atomlar, bu ilke sayesinde birbirlerine yakınlaşıyor. Araştırmacılara göre, iki zıt parçacığın oluşturduğu çift, istikrarlı oluyor. Çünkü istikrar bozulursa, enerjinin korunumu için parçacıkların kendi enerjilerinin, toplam enerjiden çok daha büyük olması gerekiyor.

Innsbruck Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdüren Fallani ve Inguscio, bu araştırma için aşırı soğutulmuş rubidyum atomlarını ve lazer ışınlarını kullandı. Laboratuarda atomların bulunduğu ortamın manyetik alanıyla oynayan bilim adamları, atomlar arasındaki etkileşimi böylece kontrol altına alabildi. Aralarındaki itme gücü ortadan kaldırılınca atomların birliği de bozuldu ve belirsiz bir şekilde dolaşmaya başladılar. İtme gücü korunduğunda ise, birliğin çok uzun sürdüğü tespit edildi.

Araştırmacılar, atom çiftlerinin istikrarının, doğrudan doğruya çiftleri oluşturan parçacıkların birbirlerini itme gücünden kaynaklandığının böylece ortaya çıktığını vurguluyorlar.

 

***

 

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

Niagara Çağlayanı on bin yıl önceki oluşumundan bugüne kadar bulunduğu noktayı 15 kilometre içeri doğru aşındırmıştır. Aşınma bu hızla giderse jeologlar çağlayanın 22 bin yıl sonra tamamen ortadan kalkacağını düşünmektedirler.

Amazon Nehri Atlas Okyanusu’na her saniye 4.2 milyon m3 su boşaltmaktadır.

Dünya’nın %70’i sularla kaplıdır ama bu suyun ancak %1’i içilebilir niteliktedir.

Ses suda havada olduğundan üç, çelikte ise sudan beş kat hızlı hareket eder.

Çakan bir şimşek atmosferin ısısını 50.000 Fahrenheit’a kadar yükseltebilir.

Şimşeğin yere düşme gücü bazen 100.000.000 volta ulaşabilir.

Şimşekler toprağa her yıl 10.000.000 ton nitrojen aktarmaktadırlar.

Her an dünya atmosferinde yaklaşık 1800 fırtına kopmakta ve dünya yüzeyine her saniye yaklaşık 1000 yıldırım düşmektedir.

Dünyaya her gün 1000 ton meteor tozu yağmaktadır.

Nemli hava ısıyı kuru havadan daha iyi tutar, bu nedenle çöl geceleri tropik gecelerden çok daha soğuk geçer.