TR EN

Dil Seçin

Ara

Yol Düşünceleri

Yol Düşünceleri

Yoldayız diyoruz sohbet ederken, yolcuyuz… Bugün var yarın yokuz şu dünya sahnesinde… Nefesler sayılı, ne bir fazlası ne bir eksiği yok bunun… Vade bittiyse her şey bahane… Emaneti teslim edip toplanıp gidiyoruz dar-ı bekaya… Buna rağmen her ölümde unutuveriyoruz bu dediklerimizi… Bir şaşkınlık, bir hayret, bir inanamama… Yapılacaklar vardı, bitmemiş işler, planlar, programlar… Sanki her giden tüm işlerini halletmiş, bitirmiş ve artık tamam demiş gibi…

Yolda olmak, yolcu olmak…

Tatil dönemini fırsat bilip yapılan yolculuklardan bahsetmekti niyetim bu ay.  Dünya hayatının gerçekten bir yolculuk olduğunu hatırlattığı oranda güzelleşen ve anlamlı hale gelen yolculuklardan. Ne zamandır zihnimde hatıralar izlenimler dönüp duruyordu da satırlara dökmek nasip olmuyordu bir türlü. Yazmak yüreğin taşmasıdır derler ya. Hani yeterince dolmamışsa yürek harekete geçemezsiniz ama tek bir damla yeter taşmaya ve artık yazmadan olmayacağını anlarsınız. İşte aniden gelen ve bizi ister istemez çok şaşırtıp üzüntüye sevk eden Selim Gündüzalp büyüğümüzün Hakk’a yürüdüğü haberi o tek damla oldu sanki ve bu satırlar hayat bulmaya başladı. Başımız sağ olsun. Rabbim rahmetiyle muamele eylesin, kendisini razı olduğu kulları arasına katsın, cennetiyle cemaliyle müşerref kılsın, ailesine sevdiklerine sabr-ı cemil nasip etsin. 

Yolculuğa niyetlendiyse eğer öncelikle yol hazırlığı yapma telaşı sarar insanı.  Yolculukta gerekecek ne varsa onu almaya çalışır yanına. Boşuna yük olacak şeyler değil gerçekten gerekli olanlar hak eder yola eşlik etmeyi çünkü. Ahiret yurduna gidecek bir yolcu hükmündeki her insan için, bu yolculuk sırasında kendisine yük olacak onlarca şeyi biriktirmek yüklenmek yerine asıl yurdunda ebedi nimetler olarak karşısına çıkartılacak şeylere yönelmesi daha akıllıca değil midir? 

Bilinen bir istikamete yapılan yolculukta rahattır insan. İlk yolculuklar, bilinmeyene yapılan yolculuklar ise istikameti kaybetmeden en güzel şekilde menzile varabilme endişesi ve tedirginliğini getirir beraberinde. Bir bilene sorma, bir tabela ve işaretten yol iz takip etme kaçınılmazdır. Rastgele gidelim hele bir şekilde varırız nasılsa diyemez insan. Güvenilir bir rehber ve doğru yol işaretlerini bulma kaygısı en zor yolculuktan bile daha yorucudur. Bulana kadar çekilen sıkıntı zahmet sonrasında adım adım takip edeceğiniz rehberiniz ve işaretlerle yolculuk rahat ve güvenli hale geliverir. Ahiret yolcuları olan bizler de “ontolojik istikamet sorusu” ile boğuşmuyor muyuz akletme çağlarından itibaren? “Nereden gelip nereye gidiyoruz?” “Bu yolculukta kimin rehberliğine güvenebiliriz ve hangi işaret levhalarını takip etmemiz gerekir?” Bu soruların cevaplarını bulma süreci ne kadar da ıstıraplıdır. Sonunda Âlemlere Rahmet Peygamber Efendimizin (sav) rehberliğinde ve Kur’an’ın önümüze koyduğu işaret levhalarını takip ederek ancak hayat yolculuğumuzun anlamlı hale geleceğini öğrenmek bizi rahatlatıp güvene kavuşturmuyor mu? Bundan sonrası Hayatın Sahibi’ne sığınarak bu yolculuğu selametle tamamlamak gayretini kuşanmak oluyor zaten. 

Yolculuk yol arkadaşlarıyla güzel. Birbirini anlayan, zorlaştırmayan kolaylaştıran, yük olan değil yük paylaşan insanlarla en uzun yol kısalır, en zor yolculuk kolaylaşır. Birbirine muhabbet ve dua ile mukabelede bulunuluyorsa hele, yol arkadaşlığı burada kalmaz ötelere uzanan bir mahiyet kazanır. Dünya hayatı ile ilgili olarak “Allah’ım iyilerle karşılaştır, iyilerle beraber eyle” diye dua etmek de aslında hem dünyamızın hem ahiretimizin güzel olması niyazı değil midir? Bir şekilde yollarımızın kesiştiği veya birlikte yolculuk yapma imkânı bulduğumuz güzel insanlar için şükürler olsun. 

Hicri 1439 yılını karşılıyoruz. Hayatın akışını kendi medeniyet kodlarımızdan hareketle takip etmeyi bıraktığımızdan beridir, zaman tasavvurumuzun da anlam dünyamızın da nasıl farklı şekillendiğinin farkında olmuyoruz çoğu kez. Her sabah uyandığımızda gün başlıyor diye bir kabulümüz var mesela. Akşamları günün sonu gibi algılıyoruz bu nedenle. Oysa kadim medeniyetimiz “gün akşamdan başlar” demekte. Ölüm de genellikle ömür denen günün akşam vaktine benzetilir ve ömrün sonu gibi algılanır. Halbuki günün akşamla başlaması gibi “asıl” ömür de ölümle başlar diye bakmalı. Fani dünyada imtihan süresini tamamlayanların ebedi yurtlarına göçmelerinin ve asıl hayatlarına başlamalarının vesilesidir ölüm. Bizden önce göçenlerle takdir edilen yolculuk sürelerimizin farklı olmasından dolayı araya ayrılık ve özlem girmiş oluyor sadece. Burada görüşen, yol arkadaşlığı yapan ve birbirinden razı olanların ebediyet yurdunda tekrar buluşacaklarını ve nimetlendirileceklerini vaad eden Allah’ın biz kullarını tesellisi ne güzeldir. Hamd olsun. 

NOT/SÖZÜN SONU: Dua edenlerinizin olması dua edebilmekten daha büyük bir nimet gibi gelir bana. Güzel insanların dualarında yer almak nasip meselesidir, Allah’ın bir lütfudur. Zafer Dergisine gönderdiğim her yazı hem bir kez daha duygu ve düşüncelerimi paylaşma imkânı bulmuş olmak hem de Rahmet-i Rahman’a kavuşan Selim Gündüzalp büyüğümüzün dualarında yer almanın sevinç ve heyecanını yaşamak demekti. Ahirete irtihali ile yazmamız konusunda bizi her daim teşvik eden ve yüreklendiren bir dua kapısı kapanmış oldu adeta. Dua edeni çoktur muhakkak. Bundan sonra dualarımızda müstesna bir yeri olacak. Rabbim gani gani rahmet eylesin. Mekânı Cennet olsun.