TR EN

Dil Seçin

Ara

Yeni Bir Organımız Keşfedildi / İnsan Mikrobiyotası

Yeni Bir Organımız Keşfedildi / İnsan Mikrobiyotası

Günümüzde vücudumuzun içinde ve üzerinde 100 trilyon civarında bakteri, mantar, parazit vb mikrop, katrilyonlarca virüs taşıdığımızı bilmekteyiz. Daha önceleri buna flora denilirken, şimdi bu mikropların ve virüslerin tümüne “mikrobiyota” denilmektedir. Bağırsak, cilt, solunum sistemi, kadın üriner sistem mikrobiyotası gibi farklı bölümleri vardır.

 

Bebekler anne karnında mikropsuz bir ortamda yaratılır ve ilk mikropları dünyaya gelirken annenin doğum kanalından, derisinden, süt emerken ve soluduğu havadan alır. Sezaryenle doğumlarda doğum kanalında olacak olan bu faydalı bulaşma eksik kalır.

Cilt, ağız içi, bağırsak iç yüzü, vajen ve idrar yollarının iç yüzünde kendine has özel flora bakterileri vazifelidir; her yerin bakterisi ayrıdır. Bunlar vücudun özel güvenlik görevlileridir.

...

Araştırmalarla anlaşıldı ki, meğer “Bağırsak mikrobiyotası” adı verilen yeni bir organımız varmış. Bu yeni keşfettiğimiz organın özelliği ve diğer organlardan en önemli farkı anne karnında iken bu organa ait tek bir hücrenin bile bulunmaması ve dünyaya geldikten sonra gelişmeye başlaması. Bu, öyle ufak tefek bir organ da değil hani; karaciğer, kalp, böbrek ve dalak gibi bir organ, trilyonlarca hücreden oluşuyor, ağırlığı ise 1,5-2 kilogramı buluyor.

...

Beyin ile bağırsaklar arasındaki iletişim iki yönlü olarak beyin sapından çıkan ve bağırsaklara gelen Vagus isimli bir çift sinir tarafından sağlanır. Mide-bağırsaklar ve diğer karın içi organlarının yönetimi bu sinirle düzenlenir. Bilgi akışının %80’i bağırsaktan beyine doğrudur. Beyin ile sindirim sistemi arasındaki iletişimi sağlamak için 100 ile 200 milyon sinir hücresi görevlendirilmiştir.

...

Bağırsaklardaki mikropların %80-85’i iyi huyludur, geri kalanlar ise hastalık yapan bakterilerdir. Mesela Candida, bağırsakta hastalık yapan kötü huylu bir mantardır. İnsanların bağırsak mikrobiyotasının üçte biri insanların çoğunda aynıdır, üçte ikisi ise insandan insana çevreye ve diyete göre farklılık gösterir. Bağırsak mikrobiyotası, tıpkı parmak izi veya retina gibi kişilere özgü bir kimlik kartı olarak da görülebilir.

...

Bağırsak bakterileri, organize sanayi bölgesinde kurulmuş farklı üretimler yapan bir sürü fabrikalar gibi yaratılmıştır. En başta alınan gıdaları en ufak parçalarına kadar ayrıştırarak onların sindirimini sağlarlar. Hastalıklara karşı bizi koruyan bağışıklık hücrelerinin %70 ile 85'i de bağırsaklarda üretiliyor. B1, B3, B6, B12, K2, biyotin, pantetoik asit ve folik asit gibi bazı vitaminler, kısa zincirli yağ asitleri, Serotonin (mutluluk hormonu) dahil olmak üzere beyinde üretilen bazı maddeler bağırsaklarda hazırlanır. Serotoninin %80’i bağırsaklarda üretilir. Ayrıca sinir hücrelerinin iletişiminde görevli 30’dan fazla nörotransmitter denilen kimyasallar da burada üretilir.

Bağırsak dokularının yapısı, yani florası bozulursa hastalık yapan mikroplar buradan içeriye girer, bağışıklık sistemi aşırı uyarılır bu sefer de kendi vücut hücrelerine karşı düşman vaziyeti alır “otoimmün hastalıklar” ve başka bazı hastalıklar ortaya çıkar. Mesela aşırı şişmanlık, tip II diyabet, astım, inflamatuar bağırsak hastalıkları, (IBS), nörodejeneratif ve, psoriazis (sedef), bazı kanser türleri, metabolik sendrom ve kardiyovasküler hastalıklar vb pek çok kronik hastalığın mikrobiyotayla ilişkili olduğu bilinmektedir.

Aman dikkat edin! Yanlış beslenme ve gereksiz antibiyotik kullanarak bu harika organınızı bozmayın!