TR EN

Dil Seçin

Ara

Kandinsky Ve Sanatta Manevilik Üzerine

Kandinsky 1886-1944 yılları arasında yaşamış bir Rus ressamdır. İyi bir hukuk eğitimi almış olmasına rağmen, otuz yaşından sonra resim sanatına merak sarıp, Almanya’ya Münih’e gidip sanat eğitimi almıştır. Demek ki eğitimin yaşı yok ve her yaşta içimizdeki yeteneği harekete geçirmek mümkün.

Kendisi kısa zamanda sanat camiasında yer edinmiş ve gerek soyut resim çalışmaları ve gerekse geliştirdiği modern sanat teorileriyle sanat dünyasında önemli bir sanatçı olarak kabul edilmiştir.

1904 yılında Tunus seyahatinde Afrika ve Arap sanatına hayranlık duymuş ve 1910 yılında Münih’te açılan İslam sanatları sergisini gezerek bundan çok etkilenmiştir.

1910 yılında yazdığı ‘Über Das Geistige In Der Kunst’ adlı sanat teorilerini içeren kitabı pekçok dillere çevrildi. Türkiye’de farklı dönemlerde Sanatta Manevilik Üzerine, Sanatta Tinsellik Üzerine, Sanatta Zihinsellik Üzerine, Sanatta Ruhsallık Üzerine, adlarıyla dört faklı tercümesi yapıldı. Ne yazık ki ülkemizde bilim ve sanat ithalat ve tercüme üzerine kurulu haldedir.

Kandinsky, kitabının pekçok yerinde ‘das geistige’ kavramını maddiyat, materyalizm vb. kavramların karşıtı olarak kullandığını belirtiyor. Bunu sanat camiasında tin, zihin veya ruhsallık olarak çevirmek tamamen Arapça kökenli kelime kullanmaktan kaçınma ve kelime uydurmaktan başka birşey değil. ‘Maddî olmayan’, ‘manevî’ kelimesinden başka hangi sözcük ile tanımlanabilir.

1914’te tekrar Rusya’ya dönen Kandinsky, 1917-1921 yılları arasında ülkesindeki sanat eğitimi kurumlarının düzenlenmesinde faal olarak çalıştı. Ancak komünizmin sanat üzerindeki baskısına dayanamayıp tekrar Almanya’ya döndü. 1922’den 1933’e kadar ünlü Bauhaus okulunda sanat eğitimciliği yaptı. Mimarlık gibi günlük kullanım eşyalarının da sanat ve estetik kaygı ile tasarlanmasını hedef alan bu okul, yüzyılın en önemli sanat dallarından birini, endüstriyel sanatlar ve tasarımını meyve verdi. Moda, reklamcılık, tanıtım fotoğrafçılığı, iç mimarlık, araba ve mobilya tasarımları… 20. yüzyılı bir tüketim asrına çeviren başdöndürücü teknoloji ve avangart çağı. Elektriğin ve petrolün yaygınlaşması, radyo, televizyon, telgraf, telefon, tren, uçak, otomobil, uzay çalışmaları ve bilgisayar… Kandinsky ve Paul Klee gibi ressamlar Bauhaus okulunda sanat dersleri verirken bir yandan da resim yaparak öğrencilerine örnek birer sanatçı modeli oluşturdular.

1875’te kurulan Tasavvuf Derneği (Societe Thesophie) ruh meselelerini araştırmak için doğu dinlerini incelemekteydi. Kurucuları aslında Yahudi olan bu cemiyetin Hindistan’da ilk kurulduğunda, Müslüman, Budist, Hindu ve Hıristiyan üyelerinin hedefi, din farkı gözetmeksizin mistisizm ve metafizik düşünceleri ön plana çıkan bir düşünce topluluğu oluşturmaktı. Logosu içinde altı köşeli yıldız ve gamalı haç olan bu cemiyetin Amerika ve Paris gibi büyük şehirlerde hemen birer şubesi açılmış ve Kandinsky gibi materyalizmin boğucu ruh darlığına düşmüş sanat ve düşünce insanlarının arayışlarında önemli bir durak olmuştu. Kandinsky bunu şöyle özetlemiş: “Tasavvufta (mistisizmde) insanları karanlıklardan çıkaracak ve ümitsiz kalplere seslenecek manevî bir maya vardır.”

 

Kandinsky’nin ‘Sanatta Manevilik Üzerine’ kitabının, Ahmet Necati Bigalı tercümesinden sanat ve maneviyatla ilgili birkaç özlü sözü

“Uzun bir materyalizm döneminden sonra, boşlukta kaybolmaya yüz tutmuş ruhumuz, ümitsizlik ve inançsızlık tohumlarıyla doludur. Hayatı boş ve anlamsız olarak takdim eden maddeci doktrinlerin ezici baskısı halen dağılmış değildir.”

“Sanatın geçmiş çağlarla ilişkisi iki türlüdür: Birisi biçim ve inşa noktasında yarını olmayan bir benzerlik. İkincisi içe dönük; geleceğin tohumunu taşıyan öz ve maneviyat noktasında bir benzerlik. Bu ikinci benzerlik görünüşte mağlup olduğu devirden sonra materyalist eğilimi kapı dışarı edecek ve kavga ve acıyla incelmiş ruh meydana çıkacaktır.”

“Ruh halleri bütün sanat türleri için birer besleyicidirler.”

“İnsanın kalbinin derinliklerine ışık tutmak; işte sanatın eğilimi.” 

“İnsan; gayesiz bir sanat anlayışı içerisinde, kendi öz hayatının gayesini görmeyi reddeden ve gözü daha yüksekte olan bir sanattan uzaklaşır.” 

“Manevî hayat; esrarlı bir bakış açısına sahip Allah vergisi bir sanat gücü bahşeder.”

“Eğer sanatçı sanatını manevî susuzluğunu gidermek için kullanmazsa, kendisi ile beraber kendisine inananları da batırır.”

“Manevî dünyada ışık veren gıdaları insanlara hiç kimsenin vermediği boş zamanlar vardır, bunlar düşüş zamanlarıdır.”

“Musa dağdan iner, altın dana etrafındaki tapınmayı görür. Fakat herşeye rağmen insanlara onlar için getirdiği bilgelik formülünü verir. Yani sanatçı toplumun maddeci ve gerçeği görmeyen gözüne rağmen, sanatın yüksek manevi ürünlerini onlara göstermeye devam etmelidir.”

“Manevi dönemeçte ne kadar yükseğe çıkılırsa, korkunun kenarları o kadar keskin olur.”

“Önceki günün gerçeği, dünün gerçeği tarafından; dünün gerçeği de bugünün gerçeği tarafından devrildiğine göre, bugünün gerçeği de yarınınki tarafından devrilmeyecek mi?..”