Beslenme bilimi ve tıbbın son verileri “Acıkmadan sofraya oturmayın, doymadan sofradan kalkın”. hadisini doğrulamaktadır. 15 asır önceden bildirilen bu kutsal tavsiyeye uyan gerçekten sağlıklı yaşar, şişmanlıktan ve buna bağlı hastalıklardan korunmuş olur.
…
Şişmanlık günümüzün önemli bir sağlık problemi. Sadece dış görünüşü bozmuyor, aynı zamanda dengesiz, sağlıksız ve düzensiz bir hayatı da gösteriyor. Araştırmalar, insanlar bu şekilde yaşamaya ve beslenmeye devam ettiği takdirde 2030 yılı itibariyle dünya nüfusunun %57.8’inin obez veya aşırı kilolu olacağını gösteriyor.
Geçtiğimiz günlerde bir kongre vesilesiyle Türkiye’yi ziyaret eden Amerikalı Profesör John Foreyt bu araştırmaları yapan bilim adamlarından biri. Kendisinin yeme bozuklukları, dengeli beslenme ve obezite üzerine yazdığı 17 kitap ve 300’den fazla makalesi var. İnsanları istedikleri şeyleri yemekten mahrum eden ağır diyetlerin, vücuda ciddi zararlar verdiğini söyleyen Foreyt’e göre yapılması gereken en önemli şey, çeşitli ve değişik gıdaların içinde bulunduğu dengeli bir diyet yapmak…
Açlık fizyolojik, yeme arzusu psikolojik
Foreyt’e göre; obezite ve fazla kilolara sebep olan şey şeker değil, aşırı yemeye bağlı kalorilerdir. Yani insanlar çok yemek yemekten ve egzersiz yapmamaktan şişmanlamaktadır. Sağlıklı bir diyetin en önemli şartı; hiçbir gıdayı bırakmamak ve her türlü besini kararında yemeyi bilmektir.
Foreyt şunları ekliyor:
“İnsanların bir şeyi yemek istemesi alışkanlıklarıyla doğru orantılı bir tutumdur. Çocukken ne yemeye alıştıysak büyüdüğümüzde canımız onu istiyor. Dolayısıyla canımızın istediği her şey bizim için faydalı demek değil. Bir şeyi yemeyi çok istemenin nedeni çoğu zaman psikolojiktir.
“Gergin, kaygılı, depresif, sıkıntılı olduğumuzda bir şeyler yemek isteriz. Yani bu vücudumuzun içten gelen bir isteği olmaktan ziyade, duygusal bir durumun göstergesidir.
“Ne yiyeceğimize sağlığımızı düşünerek karar vermemiz gerekiyor. Açlık fizyolojik bir duygudur ama yeme arzusu tamamen psikolojiktir. Ancak kendimizi bir şeyden mahrum bırakmak da o şeyin bizim için daha ilgi çekici hale gelmesine ve diyeti bıraktıktan sonra bu gıdaları daha çok tüketmemize yol açar. Bu tarz diyetler uzun vadede yarardan çok zarar getirir.”
Sağlıklı diyetin püf noktaları
Foreyt’in tavsiye ettiği diyetin üç önemli noktası var:
Gıdalarda dengelilik ve çeşitlilik ile fiziksel aktivite. Akdeniz tipi beslenme, yani Türkiye’de de var olan beslenme tipi, dünyanın en sağlıklı diyetidir. Meyve, sebze, doğal ekmek, tahıllar, zeytinyağı gibi sağlıklı yağlar, biraz et sağlıklı bir beslenmenin olmazsa olmazlarıdır.
Foreyt sözünün şöyle tamamlıyor:
“Ama dikkat etmemiz gereken şey gıdaları kararında tüketmek ve yememize hâkim olmak. Her istediğimizi yiyeceğiz, kendimizi hiçbir şeyden mahrum bırakmayacağız, ama yeteri kadar yiyeceğiz.”
Foreyt’e, “Doyduğumuzu, yediğimiz şeyin bize yetip yetmediğini nereden anlayacağız peki?” şeklinde soru yöneltildiğinde şöyle cevaplıyor:
“Doygunluk önemli bir konu. İnsanların çoğu yediklerine bakmıyor. Vücudumuzu dinlemeyi öğrenmemiz lâzım. Ne zaman açız, ne zaman doyuyoruz bunu fark etmeliyiz. İlk adım bu. Masanın üzerinde pek çok yemek varsa insanlar nedense bitene kadar yemeye devam ediyorlar. Mesela çocuklara bakın, çocuklar açken yerler, doydukları zaman bir lokma daha almazlar. Bizim hatamız, doyunca da yemeye devam etmemiz. Çünkü çoğu zaman açlıktan çok başka sebeplerle yeriz.”
…
Rabbimiz bizler için sayısız nimeti yaratıp sunmaktadır. Her gıdanın da bildiğimiz ya da bilmediğimiz pek çok faydası vardır. Helâl olan her türlü besinden yemeli ancak fazlaya kaçmamalıdır.
Beslenme bilimi ve tıbbın son verileri “Acıkmadan sofraya oturmayın, doymadan sofradan kalkın” hadisini doğrulamaktadır. Allah’ın Elçisi Hz. Muhammed’in bu mükemmel tavsiyesine uyan gerçekten sağlıklı yaşar, şişmanlıktan ve buna bağlı hastalıklardan korunmuş olur.