TR EN

Dil Seçin

Ara

Kâinattan Haberler

HİÇBİR HAYVAN VAZİFESİZ DEĞİL, DENİZANALARI BİLE!

Biz insanlar, bazen kendi yetersiz aklımızla sadece bize arada bir sıkıntı çıkarıyor diye tabiatta gördüğümüz bazı canlıları, “lüzumsuz” addederiz. Denizanaları da maalesef bu kategoriye sıklıkla giren mahluklardan biri.

Ancak Kanada mahreçli La Rebubblica gazetesinde yayımlanan bir habere göre, Victoria Üniversitesinde görev yapan bilim adamları, denizanalarının hareket ettiklerinde suyu pompaladıklarını ve bu şekilde suyun karışmasında akıntılarınkine benzer bir rol oynadıklarını ortaya çıkarmış.

Nature dergisinde yayımlanan araştırmanın ekibinde yer alan Kakani Katjia, “Denizanaları yüzdüklerinde suyu iterek önlerinde yüksek basınç alanı oluşturuyorlar. Arkalarında da alçak basınç alanı oluşuyor. Su, bu alanı doldurmak için hızlı bir şekilde geriye doğru hareket ediyor ve bunun sonucunda da sürekli bir sirkülasyon oluşuyor.” demiş.

“E, suyu karıştırıyorsa n’olmuş yani? Karıştırmasa ne olurdu ki?” diyenler için de, şu açıklamayı yine aynı gazeteden yapalım.

Denizlerin hareketi ve karışması çok önemli. Çünkü suların karışmaması durumunda yüzeyde besin unsurları eksikliği çekilebilir. Ayrıca denizin dibinde de, oksijenlenme gerçekleşmez veya çok sınırlı oranda gerçekleşir. Bunların olması durumunda ne tür fatura karşımıza çıkacağını ise, şu an için hesaplamaktan aciziz. Ama şu kadarından emin olabiliriz ki, biz bu faturayı asla karşılayamazdık.

O yüzden, iyisi mi siz siz olun, bir işe yaramadıklarını düşünerek denizanalarına haksızlık etmeyin. Ve tabi, onlara herhangi bir zarar vermeyin.

 

***

 

ORUÇ SAĞLIĞA FAYDALIDIR!

Ramazan kendisini uzaktan bile hissettirse, gazete ve internet sitelerinde bolca “oruçla birlikte sağlığınızdan olmayın!” yollu haberlerin ardı arkası kesilmez ne yazık ki. Sanki oruç, sağlığın düşmanıymış gibi.

Neymiş? Gün boyu aç kalınıyormuş. Kan şekeri düşüyormuş. Hele bir de yanlış bir yeme rejimi olursa, aşırı kilo almak mukaddermiş.

Tamam, bu söylenenlerde, kimileri için, gündüz açlığının acısını çıkarmak için iftardan sonra nefisini aşırı körletenler için doğruluk payı var (ki bu, tutulan oruca bir nevi saygısızlıktır aslında). Ama oruç, özünde, sağlığa ancak fayda getirir, zarar değil. Bir yıl boyunca aralıksız çalışan sindirim sistemi, oruç sayesinde birazcık dinlenme fırsatı bulur. İftar ve sahur kararında yapılırsa, oruç tutan, değil kilo almak, bir güzel zayıflar da. Ve asıl önemlisi, açlık sayesinde, nefis büzüşür ve ruhun pencereleri bir nebze hava almaya başlar. Maneviyat ve ruh kuvvetlenir, zindeleşir.

İnsanı sadece fizikî göstergelerle değerlendirince bu tür hatalı yorumlar yapmak kaçınılmaz olmaktadır.

 

***

 

YERÇEKİMSİZ ORTAMDA SU İÇİLEBİLİR Mİ?

Yerçekimsiz ortamda cisimler, serbest bırakıldıklarında hareketsiz kalır. Durum böyle olmasına rağmen, yer çekimsiz bir ortam olan uzayda su içilebilmektedir. Yani uzayda içtikleri su, astronotların yemek borularında ilerleyebilir. Çünkü yediklerimiz de içtiklerimiz de yemek borumuzda kasılma hareketleriyle ilerler. Bu yaratılış sayesinde, yatarken dahi su içebilmek mümkündür. Bu bilgi, bize şunu da tekrar hatırlatıyor elbette. Yaratan, hiçbir şeyimizi ihtimal ve tesadüfe bırakmamış. Ağzımıza koyduğumuz lokma, öyle tesadüfî bir şekilde bir borudan aşağı yuvarlanıyor gibi yuvarlanmıyor. Yemek borumuz, âdeta sanki bir eli varmış gibi, lokmaları tuta tuta midemize teslim ediyor. Ne büyük bir nimet değil mi?

 

***

 

DOMUZ GRİBİNİN GİZLİ TARİHİ

Sahneye yeni çıkmış gibi algılanan domuz gribi virüsü aslında 20 milyon insanın katili durumunda...

Çok yaygın olan grip 1918’de büyük bir salgın hâline gelerek 20 milyondan fazla insanın ölümüne sebep olmuştu.

Andrew Nikiforok’un “Mahşerin Dördüncü Atlısı” isimli eserinde bu salgın anlatılır. Iowa, ABD’nin en önemli domuz üretim merkezlerinden birisiydi. 1918 Eylül’ünde domuzlarda gizemli bir hastalık görüldü. Milyonlarca domuz hastalanırken, binlercesi öldü. Domuz üreticileri de bu salgından etkilenmişti. 1918 sonbaharında grip ABD şehirlerinde çok hızlı yayılarak, kamu işlerini yapacak insan bırakmadı. Ölüler günlerce ortalıkta kaldı. Hastalık, Amerika’dan Hindistan’a, beri yandan Japonya’dan İspanya’ya birçok ülkeye yayıldı.

1919 Nisan’ında salgın sona erdiğinde sadece ABD’de 550 bin can almıştı. ABD bu hastalık yüzünden savaştakinden on misli daha fazla kayıp verdi.

Ama domuzla irtibatlı ulusların imtihanı orada bitmedi. Bugün de, domuz yasağına itibar etmemeleri yüzünden bu defa tüm insanlık tehdit altında.

 

***

 

KİRPİKLER: ESTETİK KORUMA KALKANI

Göz kapağı sınırından çıkan yaklaşık 200 tane kirpik, toz ve benzeri faktörlere karşı refleks olarak gözü korurlar. Kirpikler ne saç kadar uzayıp gözlerimizin önüne düşüp görüşümüzü engellerler ne de göze girerek hayati önem taşıyan gözlerimize zarar verirler. Uzunlukları hep sabit kalır. Yanma ve benzeri bir kaza sonucu kirpiklerimiz kısalsalar da, yeniden eski ideal boya gelinceye kadar uzarlar, sonra dururlar. Üç ayda bir dökülürler. Fakat yerlerine yenisi hep çıkar.

Kirpikler düzgün, yumuşak ve yukarı doğru hafifçe kıvrıktırlar. Bu şekil, estetik olmanın yanı sıra son derece kullanışlıdır. Zeis adlı bezlerin salgıladıkları yağlı bir salgı ile kirpikler yağlanır, kavisli elastik bir yapı kazanırlar. Eğer bu detay var olmasaydı, kirpikler son derece sert olacak, her göz kırpmada yoğun rahatsızlık veren bir karışma ve takılma hissedilecekti.