“Annem ile babam kavga ediyor!”
Merhaba Doktor Bey;
Benim sorum anne baba üzerine olacak. Anne baba hakkının dindeki mahiyetini biliyoruz. Buna rağmen tartışmalar oluyor. Genelde anlaşmazlık anne baba arasında oluyor. Geçtiğimiz günlerde yine böyle bir mesele oldu. Haksızlığı daha çok babam anneme yaptığı için (ayrıca şiddete başvurduğu için) ona karşı tavır ve davranışlarımız değişiyor. Savunma haline geçiyoruz. Daha sonra ise vicdan muhasebesi yapıyor, Allah’ın rızasından çıktığım için vicdan azabı çekiyorum. Bu durumda ne yapmamız lâzım. Cevap yazarsanız, memnun olurum.
Allah’a emanet olunuz.
Cevap:
“Çektiğiniz vicdan azabı çok değerli, ama ana babanızın size bunu yapmaya hakları yok!”
Değerli genç arkadaşım;
Önce içinde bulunduğunuz durumu iyi anlamanız gerekiyor. Siz anne babanız arasındaki çatışma ve kavgaya maruz kalıyorsunuz. Yani, sebep olmadığınız bir olaya istemediğiniz halde şahid oluyor, hatta bununla da kalmayıp içine çekiliyorsunuz.
Normalde böyle bir olayın hiç yaşanmaması gerekirdi. Ama anne babanız aralarında yaşanan problemler nedeniyle bu şekilde arzu edilmeyen bir ortama sebebiyet vermiş oluyorlar. Ve onlar yüzünden, asimetrik bir durum ortaya çıkıyor.
Şöyle ki, normalde kavga eden iki kişiyi onlardan daha büyük, bilgili ve saygı duyulan birinin ayırması gerekir. Mesela, bir aile büyüğü gibi. Gelgelelim, geniş aile dağıldığından beri bu ihtimal epeyce azaldı. Dolayısıyla çiftler arasındaki çatışmalar eğer kendileri ağırbaşlı bir şekilde hareket edemezlerse, kolay kolay dinmiyor, hatta giderek şiddetleniyor.
Bu şartlar altında, olan çocuklara oluyor. Çünkü onlar ‘arabulucu’ konumunda kalıyorlar. Ama bu çocukların üstesinden gelebilecekleri bir iş değil! Hem annelerinin hem babalarının haklı ve hatalı noktalarını aynı anda görüp onlara kapsamlı bir bakış açısıyla yaklaşabilecek bir ‘olgunluğu’ çocuklardan hiç kimse bekleyemez.
Dolayısıyla, çocuklar böyle bir durumda, ancak ‘taraf’ oluyorlar. Tabii, bunda özellikle annenin çocuklarını kendi tarafına çekebilmek için uyguladığı duygusal ajitasyonların da önemli bir rolü oluyor.
Genellikle çocuklar meselenin sadece fiziksel şiddet boyutuna dikkat kesildikleri için, tartışmayı doğuran gerçek sebepleri göremiyor ve değerlendiremiyorlar. Bu da annenin işine yarıyor tabii. (Ancak fiziksel şiddet elbette hiçbir şartta savunusu yapılamayacak bir harekettir, o ayrı konu.)
Buraya kadar anlatılan tablo veya yaşanılan gerçek ile dinimizin bize öğrettiği ‘ana-babaya saygı’ prensibi arasında büyük bir çatışma var ki, sizin çektiğiniz vicdan azabı da bununla ilgili.
Hakikaten, dinimize göre ana-baba o kadar değerli bir konumdadır ki, cennetin anahtarları bile onların ellerinde. Onlara ’Öf!’ bile demeyeceksin. Yaşlandıklarında bakacaksın. Kazandığından onlar için harcayacaksın. Yine Allah’a ve peygamberine itaatten sonra onlara itaatin gelmesi, ana-babanın dinimizde ne kadar önemli olduğunu ve yüksek derecesini gösteriyor.
Gelgelelim sen onlara ‘Öf’ bile diyemezken, onlar birbirlerine demediklerini bırakmadıklarında, ortaya çözümü zor bir sorun çıkıyor.
Oysa, çocuklar nasıl ana-babalarına öf bile demeyecekse, anne ile babanın da birbirlerine anlayışla yaklaşmaları ve güzelce geçinmeleri gerekirdi. Ama onlar kendilerinden beklenen rolü yerine getiremeyince, siz de sizden beklenen ideal rolü yerine getirmekte son derece zorlanıyorsunuz.
Samimi olmak gerekirse, ‘ideal’ ile ‘gerçeğin’ çatıştığı bu tip durumlarda ben hep bir büyüğümün dikkat çektiği bir sözü hatırlarım. O şöyle derdi:
“Borç yiğidin kamçısıdır derler. Evet doğrudur. Ama adam yiğit olursa, bu böyledir. Yoksa, borç adamı batırır!”
Aynı mantıkla biz de diyebiliriz ki, ana-babaya öf bile denmemeli. El hak, doğrudur. Ama onlar da birazcık ana-babalığın hakkını vermeli! Çocuklarının gözü önünde sürekli kavga eden, tartışan, gerilimli bir ev ortamının oluşmasına sebep olan veya çocuklarına kötü davranan bir anne baba, ana-babalığın hakkını yeterince veremiyor, anne baba olamıyorlar demektir. O zaman, anne baba olmaktan gelen hakları da, hak ettikleri saygı da, kendi yaptıkları sebebiyle tehlikeye düşerse, bundan da hiç kimseyi sorumlu tutmaya hakları olmaz.
Hem psikolojik ve eğitsel açıdan da, böyle bir aile ortamında büyüyen çocuklar, ana-babalarından çatışmayı, sesini yükseltmeyi, kavga etmeyi bir iletişim biçimi olarak öğrendikleri için, bu öğrendiklerini yeri geldiğinde kendi ana-babalarına karşı uygulamaktan çekinmeyeceklerdir.
Ana-babaların bu şekilde kulaklarını çektikten sonra gelelim yine biz evlat olarak görevimize.
Her şeye rağmen, onlar bizi büyütüp bugüne getirdiler. Ana-baba olmanın en temel şartlarını her anne baba az çok yerine getirmiştir. Öyleyse, biz yine elimizden geldiğince, onlara saygıda kusur etmeyelim. Hem yaşımız ilerledikçe onları daha iyi anlayacak ve değerlendireceğiz. Onların yetişme ortamlarını, sıkıntılarını öğrendikçe, yaptıklarını onaylamasak bile anlama noktasına geleceğiz ki, bu içimizde onlara karşı beslediğimiz keskin duyguları, zamanla törpüleyecek ve daha mutedil bir çizgiye çekecektir.
Onun için sabredelim ve onlara en güzel şekilde davranmaya çalışalım. Onlar bunu kendi aralarında beceremeseler bile!