TR EN

Dil Seçin

Ara

Doktor Şifa

“Artık Dayanamıyorum!”

Selamun Aleyküm,

Ben Hollanda’da yaşayan bir gencim. 26 yaşındayım, bekarım. Ancak Hollanda’da çok mutsuzum. Birincisi, buradaki Müslüman toplumun kendisi bozuk. Meselâ namaz kılanlar az, düğünler utanmazca, kadın erkek karmakarışık. Sonra annelerin başı kapalı, ama kızlarınınki açık. Yani, asimile olmaya doğru gidiliyor. Ben bunu farkettim. Bizden sonraki nesiller ne hale gelir, Allah bilir.

İkincisi, akşam ve geceleri zikir çekiyorum, ibadetle uğraşıyorum ve içim gerçekten açılıyor. Bunları İhyayı Ulumiddin’den öğrendim. Bu kitap beni mutlu ediyor. Ancak okula filan gittiğim zaman, sosyal hayata katıldığım zaman yine çok huzursuz oluyorum. Çünkü hep inançsız dolu etrafım. Etrafımdaki gayri-İslâmî tavırlar beni hasta ediyor. Birden hicret etmek geldi aklıma. Ama nereye? Bilemiyorum. Acaba sizler güzel bir İslâm ülkesi biliyor musunuz? İslâm’ı güzel yaşayabileceğim bir yer?

Vallahi artık dayanamıyorum.

 

Cevao:

“Kendine Yakın Bulabileceğin İnsanlarla Tanışmalısın!”

Değerli genç arkadaşım,

Hakikaten halini çok iyi anlatmışsın. Hani bizde “gurbet elde garip kalmak” diye bir deyim vardır. Halin, tıpatıp buna uyuyor. Müslüman bir insanın küfrî bir çevre içinde sıkışıp kalması kadar hüzün verici ve güç bir durum olamaz. Ama merak ettiğim bir şey var: Çevrende ve ailende seni anlayan, senin gibi inançlı birileri yok mu? Böyle bir kişi bile olsa, insanın birliktelik ve paylaşma ihtiyacı kısmen de olsa diner.

Mesela “namaz kılanlar az” diyorsun. Peki senin o namaz kılanlarla hiç iletişimin, tanışıklığın yok mu? Bu soruları şunun için soruyorum: İnsan kötü bir çevrede yaşıyorsa, güvenebileceği, dayanabileceği ve anlaşabileceği birilerini arar. Bulunca da, onlarla sıkı ilişkiler kurar. Senin de buna benzer bir arkadaşlık, dostluk, hatta kardeşlik arayışı içinde olman gerekir diye düşünüyorum. Bir kişi bile olsa, bunun anlamı ve katkısı büyük olur.

“Açık saçıklık, kadın erkek karmakarışık, utanmazca düğünler”e gelince, sevgili kardeşim, inan ki, ben İstanbul’da yaşıyorum. Bizim hâlimiz de seninkinden çok farklı değil. Belki bizim tek avantajımız, arayan için bulacağı güzel mekânlar ve güzel insanlar da var. Ama genel manzara, oldukça karmaşık ve kaotik. Yani o anlamda biz de bir nevi gurbette yaşıyor gibiyiz.

Böyle kötü zamanlarda, iki şeyin önemi büyük olur. Birincisi, şahsi ibadet ve meşguliyetler. İkincisi, dar dairede birbirini anlayan arkadaşlar ve kardeşler. Anladığım kadarıyla, senin birincisi hakkında bir çaban var. Geceleri zikir çektiğini ve bunun seni rahatlattığını söylüyorsun. Buna devam etmelisin.

Ama yukarıda da değindiğim gibi, insan dar dairede bir sohbet ve dostluk halkasına da ihtiyaç duyuyor. Bu noktada, yeterince araştırma yapmadığını zannediyorum. Oysa, İhya-yı Ulumiddin’i yazan İmam Gazali, sayıları az da olsa, nurlu bir meclisin ve bu mecliste bulunmanın, kişiyi Allah rızasına kavuşturacağını söylüyor; meclisin, cemaatin önemine vurgu yapıyor.

Tabi, seninle ilgili bir diğer konu, evlilik. Acaba dinine diyanetine bağlı bir eş çıksa karşına, durum nasıl olurdu? Bana sorarsan, şimdikinden daha iyi olurdu. Hiç olmazsa, kendi evinizde istediğiniz bir hayatı şekillendirebilirdiniz. Ama şimdi bekar olduğun için bir yalnızlık çemberi içine sıkışıp kalmış olabilirsin. 26 yaşında bekar bir erkeğin, hele okulda dersleri de biraz kötüyse, ne derece zorluk çekeceğini bilebilecek biriyim.

Şu diyeceğim biraz sert gelebilir ama kendini bu mihenge vurman gerektiğini düşünüyorum: Acaba şu hicret fikrinde kişisel sıkıntılarının rolü ne derecede? Yani, bir Müslüman olarak dinini yaşayamadığın için mi hicret etmeyi düşünüyorsun, yoksa kişisel sıkıntı ve problemlerin yüzünden mi?

Eğer dinini iyi kötü yaşayabiliyorsan o zaman kişisel problemlerin seni böyle bir tercihe zorluyor demektir ki, sırf bu yüzden hicret etmeyi şahsen bir çözüm olarak görmem.

Çözüm nerede o zaman? Kişinin kendisini geliştirmesinde! Daha çok okumalı, dinini daha iyi öğrenmelisin. Nefsinin istek ve arzularına karşı daha dirayetli olmalısın. Dünyanın gidişatını bir derece takip etmeli, ama bu gidişatın sebebi sanki kendinmişsin gibi bunun yükünü kendi sırtına yüklememelisin.

Unutma ki, Allah dileseydi, tüm insanları tek bir ümmet yapar ve hepsine hidayet ederdi. Böyle yapmadığına göre, bir bildiği var. Kendi doğrularımızı Onun bildiğinin önüne koymak, ancak bizi üzecek sonuçlar doğurur.

Başkalarından ziyade kendi davranışlarımıza odaklanmak, her zaman daha sağlıklı sonuçlar üretir. Sana da bunu tavsiye ediyorum.