TR EN

Dil Seçin

Ara

Gençler Soruyor: “Allah Neden Dualarımıza Cevap Vermiyor?”

Doktor Şifa

Merhaba. Ben lise birinci sınıftayım. Aklıma takılan bazı sorularım vardı. Bu sorularıma cevap bulamıyorum. Çünkü çevremde bu konularla ilgilenen pek kimse yok. Bunu arkadaşıma söylediğimde size e-mail atabileceğimi söyledi. Dediğim gibi, aklıma birçok soru takılıyor ama bunlardan beni en çok bunaltan Allah neden dualarımıza cevap vermiyor sorusu... Madem bizi çok seviyor, neden bizim istediğimiz olmuyor? Ya da kabul etmemesi bizi sevmediğini mi gösterir? Lütfen, bu sorularıma cevap verin; bunları kitaplarda da bulabilirim belki ama bana siz yardımcı olursanız çok sevinirim. Şimdiden teşekkürler.

 

Cevap: “Cevapsız Bırakılan Dua Yoktur.”

Sevgili genç arkadaşım,

Bu sorularının cevaplarını bazı kitaplarda bulabilirsin. Ama senin de tercih ettiğin gibi, “interaktif” yani karşılıklı bir iletişim içinde olmamız, çok daha değerli. Ben senin orada olduğunu ve senin zihnini meşgul eden soruyu biliyorum. Sen ise, benim burada sana ne cevap verdiğimi biliyorsun. Gerekirse bundan sonra da görüşebilecek olmamız, kurduğumuz iletişimi çok daha değerli kılıyor. Öyle değil mi?

Şimdi gelelim sorularına... “Allah dualarımıza neden cevap vermiyor? Madem bizi çok seviyor, neden bizim istediğimiz olmuyor?”

Bu sorular, neredeyse her dönemde insanların zihinlerini meşgul eden sorular. Bana öyle geliyor ki, temelinde insanların Allah’ın kendilerini sevdiğinden emin olmak istemeleri yatıyor. Tabii ya, kim Rabbi tarafından sevilmek istemez ki?

Ve sağlam bir sebep aranmaya başlanıyor. Anne-çocuk arasındaki ilişkiden elde edilen tecrübeden hareketle bir sonuca varılıyor. Deniyor ki, “Annem kendisinden bir şey istediğimde bana veriyor, çünkü beni seviyor.” O halde, “Allah beni seviyorsa, istediklerimi yerine getirmelidir.”

Bu mantığa göre, Allah’ın her istediğimizi yerine getirmesi gerekiyor bizi sevdiğini ispatlaması için. Fakat göz ardı ettiğimiz bir nokta var: Acaba bizim her istediğimiz şey, bizim için hayırlı mı? Yani sonucu itibariyle, bize faydalı mıdır? Bazen her birimiz öyle isteklere sahip oluyoruz ki, eğer o isteğimiz gerçek olsa, sonumuz felaket olabilir.

Mesela, biri çok parası olsun istiyor. Allah’a dua ediyor. Ama çok parası olsa, örneğin, piyangoda kendisine büyük ikramiye vursa, kişilik dengesi allak bullak olacak. En yakın çevresiyle hatta ailesiyle ve çocuklarıyla arası bozulacak. Nitekim bu tür gerçek olaylara gazetelerde sıklıkla rastlıyoruz. Hatta eski yaşantısını kaybettiği ve bunalıma girdiği için intihar edenler bile var.

Buradan herhalde şöyle bir ders çıkarabiliriz: Bizim olayları kavrayışımız sınırlı, Allah ise sonsuz ilmiyle bizim görüş alanımız içine girmeyen pek çok şeyi biliyor. Dolayısıyla sonucu itibariyle bize zarar verebilecek bir isteği, bize rağmen, kabul etmiyor. İyi ki de kabul etmiyor. Hz. Ali boşuna dememiş: “Allah’ın varlığını dualarımın kabul olmamasıyla da bildim.”

Bir başka nokta: Allah bizim bazı isteklerimizi kabul eder, bazılarını kabul etmez. Ama tüm isteklerimizi Semi (İşiten) olduğu için işitir. Başka bir ifadeyle, Allah bizim tüm isteklerimizi değerlendirir, ama bazen kabul eder, bazen erteler, bazen de kabul etmez. O’nun tarafından sevilen bir kul, bunların hepsiyle yine O’nun tarafından korunmuş olur.

O’nun tarafından sevilmeyen bir kul ise, bunların hepsiyle de huzur-u ilahiden uzaklaştırılmış olur.

Mesela, Allah Kur’an’da kafirlerin dünya hayatında mallarını çoğaltarak onlara kötü bir son hazırladığını çeşitli ayetlerde buyuruyor. İhtimal ki, o kafirler daha çok malları olsun diye Allah’a dua etmişlerdi. Ama o mallar ve çocukları, sadece onların bu dünyadan ayrılırken çok daha zorlu bir ayrılış yaşamalarına ve kendilerine bahşedilen zenginliklere karşı şükürsüz oldukları için cehenneme girmelerine sebep olacak. Şimdi, bu insanların isteklerinin kabul olması, haklarında hayırlı olmuştur diyebilir miyiz?

Dolayısıyla, iyi bir kul olarak Allah ile ilişkimizin sağlaması olarak görmemeliyiz dualarımızın kabul olup olmamasını. İyi bir kul isek, her durum ve şartta Allah’a güvenmeliyiz. Ve Ona güvenmemiz ve Onu sevmemiz için o kadar çok sebebimiz var ki.

Daha hayata ilk gözlerimizi açtığımızda, bütün ihtiyaçlarımızı karşılaması için annemizi başımıza memur eden O değil mi? Yavaş yavaş bizi büyüten ve aklımızı kullanmamızı sağlayan O değil mi? Sonra, aklımızı ve kalbimizi doğru yolda kullanmamız için Kitabı ve Peygamberi gönderen O değil mi? Aldığımız nefes, gördüğümüz güzellikler, Onun sayesinde değil mi?

Şimdi bize bunca nimeti veren Biri, elbette bizim iyiliğimizi istediğini ispat etmektedir. Başka bir ispata ihtiyacımız yok.

Ayrıca, bu konuda gözden kaçırdığımız bir nokta daha var: Biz insanların gözleri bazen o kadar maddi düzeye iniyor ki, istediğimiz şeyi Allah elleriyle uzatıp ellerimize bırakıversin gibi bir beklenti içine giriyoruz. Oysa, Allah çoğu zaman bizim isteklerimizi bir başkasının elleri vasıtasıyla bize ulaştırıyor. Fakat biz o hediyeyi Allah’tan değil de bize o hediyeyi veren elden biliyoruz. Sonra, sanki Allah bizim isteklerimizi karşılamıyor gibi bir şikâyet diline sarılıveriyoruz. Bu yanlışa düşmememiz gerekir.

Hani bir öyküde anlatılır. Adamın biri fakir birisini görmüş. Yerde aç susuz halde yatıyormuş. Adam, bu manzaraya bakıp içinden “Allah’ım, niçin insanları bu şekilde aç susuz perişan halde bırakıyorsun?” demiş. Allah’ın cevabı adamın gözlerini fal taşı gibi açmasına sebep olmuş:

“Ona yardım etmesi için seni yarattım ya!”