TR EN

Dil Seçin

Ara

Kâinattan Haberler

Ceviz ağaçları kendi aspirinini üretiyor

Ceviz ağaçlarının, kuraklığın ve aşırı sıcakların etkilerini en aza indirmek için aspirine benzer bir “ilaç” salgıladığı ortaya çıktı.

Amerikan Atmosfer Araştırmaları Merkezi’nden Thomas Karl, ateş ya da iltihaba karşı aspirin alan insanlardan farklı olarak bitkilerin, biyokimyasal savunmayı canlandıran ve zararları en aza indiren proteinlerin oluşumunu sağlayarak, kendi aspirinlerini üretme becerileri bulunduğunu belirtti.

Karl, yapılan ölçümlerin, ceviz ağaçlarının kuraklığa, aşırı sıcaklara ya da başka stres etkenlerine tepki verdiğinde bu kimyasal maddeden büyük miktarda salgıladığını gösterdiğini ve bunun atmosferde saptanabildiğini söyledi. Araştırmacılar uzun zamandır, bitkilerin laboratuvar ortamında, aspirinin bir tür kimyasal şekli olan metil salisilat üretebildiğini biliyordu. Ancak bugüne dek ekosistemde bu madde saptanamamış ve bitkilerin atmosfere metil salisilat yayıp yaymadığı araştırılmamıştı.

Böylece bitkilerin çevreye tepkisi ve bitkilerin hava kalitesine etkisine ilişkin yeni araştırmaların yolu açılmış oldu. Bu olayın, ayrıca çiftçilere ürünleri konusunda da ipucu verebileceği belirtildi.

 

***

 

“Göklerde ve yerde ne varsa hepsini kendinden bir lütuf olarak size boyun eğdirdi. Elbette bunda, düşünen kimseler için ibretler vardır.”

— Casiye Suresi, 13

 

***

 

Vinç ve Omzumuz

Omuzlarımız elimizin kaldırma işinde, çok basit kalacak bir benzetmeyle “vinç” görevi üstlenir. Ancak omuzlarımız bildiğimiz hiçbir vinçte olmayan özellikler barındırır.

Birincisi, vinç sabit bir zemin üzerinde çakılı durduğu halde, omuzlarımız sürekli hareket eden ve her yönde eğilebilen bir beden üzerindedir.

İkincisi, vinç, yükü üç boyutta doğrusal olarak hareket ettirebildiği halde, bizler omuzlarımız üzerinden her türlü hareketi sıklıkla ve ani olarak değiştirebilir; üç boyuttaki hareketleri hızla ve pürüzsüz biçimde kombine edebiliriz.

Üçüncüsü, vinç, taşıdığı yüke sadece yön verir ve onu taşır, uçtaki kepçenin hareketlerine fazla katkı sağlamaz. Ancak omzumuz elimizin tutma, sıkma, kavrama, sarılma, fırlatma, yakalama, ince iş görme gibi hareketlerine aktif olarak katılır.

 

***

 

Bir dokun, bin ah işitme!

Dokunma duyumuzu tatile gönderebilir miyiz? Varlığını en çok elimizde, parmak uçlarımızda hissettiğimiz dokunma duyusuna tatil yaptırmak pek elimizde değil.

Dokunma duyusuna ara veremeyiz. Şu dünyaya etten kemikten bir bedenle buyur edilmiş bir canlı olarak, bir şeye dokunmadan edemeyiz. Yerçekimine mahkûm olarak mutlaka bir zemine basmak zorundayız, bir yere tutunmak durumundayız, mutlaka bir şeye temas etmemiz gerekir.

Dokunmanın ilim dünyasında yeni yeni fark edilen ilginç hikmetleri var. Bunlar üzerinden, şimdilerde el teması (hands-on) tedavileri geliştiriliyor. Refleksolojiden bioenerjiye kadar uzanan onlarca alternatif tedavide elle dokunmanın şifalı etkisi gündeme geliyor. Aşkın ve Arzunun Simyası (The Alchemy of Love and Lust) adlı kitabın yazarı Theresa L. Crenslaw, modern insanın ‘dokunma açlığı’ndan söz açıyor. Dokunma açlığının bedelini insanlar depresyon, stres, kaygı ve hatta fiziksel rahatsızlıklarla ödüyorlar. Dokunma yoksunluğunda kaybettiklerimiz, dokunmayla kazandıklarımız konusunda az da olsa bir fikir veriyor.

Miami Üniversitesi Dokunma Araştırmaları Enstitüsü direktörü Tiffany Field, dokunmanın, beşikten mezara kadar hayatımızın her evresinde onarıcı etkileri olduğunu açıkça ortaya koyuyor: “Sokaklarda görmeye alıştığımız saldırganlığın çoğunun temelinde, yeterince dokunulmamak var.” Tüm bunlardan sonra, meşhur sözü tersine çevirebiliriz: “Bir dokun ki, bin ah işitme!”

 

***

 

En hızlı koşan kuş

Devekuşları dünyanın en büyük kuşlarıdır. Boyları bizim boyumuzdan daha uzundur. Bir devekuşu yaklaşık 2,5 metre uzunluğunda ve ortalama 120 kilo ağırlığındadır. Orta Afrika’da gruplar halinde yaşayan bu kuşlar uçma kabiliyetine sahip değildirler. Ama Allah onlara düşmanlarından kaçmaları için başka bir özellik vermiştir. Uzun bacaklarıyla çok hızlı koşarlar, o kadar hızlıdırlar ki, hiçbir insan koşarak onlara yetişemez. Devekuşu hayvanlar âlemindeki en hızlı koşan kuş ve 1 saatte yaklaşık olarak 70 kilometrelik bir hıza ulaşabilmektedir.

Ayrıca, en hızlı koşan kuş olan devekuşları, hızlı koşmalarını sağlayan uzun bacakları sayesinde usta bir dövüşçüdürler. Ayaklarıyla tekme atarlar ve pençeleriyle düşmanlarına karşı rahatça kendilerini savunurlar.

Dünyanın bu en büyük kuşunun yumurtası da kuş yumurtalarının en büyük olanıdır.

 

***

 

Bunları Biliyor Musunuz?

• Yemek borusundaki kasılma o kadar güçlüdür ki, ağızdaki katı bir besinin 6 saniyede mideye inmesini sağlar.

• Zürafanın bir sinir hücresinin boyu, ayak parmağından omurgasına kadar uzanır. Ortalama olarak birkaç metreyi bulur.

• Dakikada 1200 cm3 kan, böbrek kılcallarını ve nefronları dolaşır. Bu da günde ortalama 180 litre kanın temizlenmesi anlamına gelmektedir.

• Bir insanın günlük oksijen gereksinimi 500 gr’dır. Yıllık 183 kilodur. Sürekli yeşil kalan 10-20 ağaç, bir insanın yıllık oksijen gereksinimine yeter.