TR EN

Dil Seçin

Ara

SOKAK FENERLERİ

İstanbul’da, sokakların henüz lambalarla aydınlatılamadığı zamanlarda, halk geceleri sokağa çıkmaları gerektiğinde, etrafı camlı veya muşambalı olan fenerleri kullanırlardı. Bu fenerlerin içinde yanıp etrafı aydınlatan mumlar vardı. Bu mumların sayısı da sahibinin maddî durumuna göre değişirdi. Zengin fenerleri daha parlak, fakir fenerleri ise idarelik aydınlatırdı.

 

***

 

EVLAT SEVGİSİ

Kanuni Sultan Süleyman, ikinci oğlu Mehmed’i çok severdi. Öyle ki, kendisi daha hayattayken, Şehzade Mehmed’i veliaht ilân etmişti. Ancak Şehzade Mehmed genç yaşta öldü. Buna çok üzülen Sultan Süleyman, oğlu için İstanbul’da Şehzade Camii’ni yaptırdı. Oğlunun kabrine, sandukasının üzerine de bir taht koydurttu.

 

***

 

İLK UÇAK

Uçağın ilk atası sayılacak bir mekanizmayı Endülüslü Fizikçi Haddai yapmıştı. Kuşlardan esinlenerek yaptığı mekanizmanın gövdesi küp şeklinde bir kutu idi. Kutunun içinde saat mekanizmasına benzer bir sistem vardı. Bu sistem kurulduğunda, altın tellerle gerdirilen ipekten kanatlarını, başını ve pervane görevini yapan kuyruğunu hareket ettiriyordu. O zamanın bu acayip aleti, bırakıldığı yerden havalanıyor ve birkaç metre de uçabiliyordu.

 

***

 

TUHAF BİR MODA

Her zamanın insanları kendilerine göre bir yenilik ve farklılık arayışındadırlar ya; 17. yüzyıl İstanbul’unda da, zengin ve giyimine düşkün gençlerin yazın atla gezerken şemsiye kullanmaları modaydı.

 

***

 

KAZA

Yeniçeriler son zamanlarında askerlikten iyice uzaklaşıp, içkici ve yağmacı bir topluluk hâline gelmişlerdi. Bunlardan bazıları, bir İstanbul yangınını fırsat bilerek, meyhane zannettikleri bir dükkâna daldılar. El çabukluğuyla iş bitirme edasıyla, dükkândaki şişeleri kaptıkları gibi bir dikişte içtiler. Fakat şarap diye içtikleri şeylerin kezzap olduğunu anlamaları onları kurtarmaya yetmedi ve hepsi oracıkta can verdiler.

 

***

 

PARİS’İN AT KESTANELERİ

Bugün Paris caddelerini süsleyen at kestanesi ağaçları, 1615 yılında, İstanbul’dan Fransa’ya götürülmüştü.

 

***

 

HİCRET YILBAŞI

Muharrem ayı, Hicrî senenin ilk ayıdır. Hicrî tarih, Hz. Peygamberin (sav) Mekke’den Medine’ye hicretiyle başlar. Hz. Ömer (ra) zamanından önce Arabistan’da kullanılan özel bir tarih yoktu. Bir defasında Kab b. Lüeyy’in ölümü ve daha sonra Fil Hadisesi, tarih başlangıcı olarak kabul edilmişti.

Hicretin 21. senesinde Hz. Ömer’e üzerinde Şaban ayı yazılı bir senet getirilmişti. Hz. Ömer:

“Bu senet, geçen senenin Şabanı mı yoksa bu senenin Şabanı mı?” diye sordu. O sıralarda Hz. Ömer Yemen vilayeti mal emini Yalâ b. Ümeyye’den günü, ayı, yılı, yerli yerine düzgün yazılar almaya başlamıştı. Bu şekil, Hz. Ömer’in çok hoşuna gitmişti. Bu da, Muharrem’in ilk günü ile Hicrî tarihin başlangıcına vesile olmuştur.

Bunun üzerine Şura Meclisi toplanarak Hz. Ali’nin (kv) tavsiyesi üzerine, Hz. Peygamberimizin Hicret ettiği yılı tarih başlangıcı kabul ederek, oy birliğiyle kabul edildi.

1428. Hicri yılınız ve muharrem ayınız hayırlı olsun.