TR EN

Dil Seçin

Ara

BAYRAM

Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lügat-it-Türk’te (1072) ‘bayram’ sözcüğü için şöyle bir açıklama yapar:

“Halk arasında gülme ve sevinme; bir yer ışıklarla ve çiçeklerle bezendiği zaman ‘bayram yer’ denir ki, ‘gönül açan yer’ demektir. Bu kelimenin aslının ne olduğunu bilmiyorum; çünkü bu kelimeyi Farslardan dahi işittim. Bununla beraber Oğuzlar, bayram gününe ‘beyrem’ derler. Bu, sevinç ve eğlence günüdür.”

 

***

 

PASLANMAYAN ÇATAL-BIÇAK

Eskiden ev kadınları çatal bıçaklarını paslanmaktan korumak ve paslananları temizlemek için çok zahmetler çekerlerdi. Bu problem, 1820 yılında Fransız L. Berthier’in krom alaşımının pasa dirençli olduğunu fark etmesinden sonra ortadan kalktı. 1814’te Alman çelik devi Krupp, krom ve nikel alaşımı çeliği piyasaya çıkardı. Paslanmaz çeliğin bıçakta ilk kullanımı ise, 1921’de bir Amerikan şirketi tarafından başlatıldı. Temizliğe ayrılan o kadar vakitten kurtardığı için bu yeni buluş çabucak benimsendi. 90’lı yıllarda ise bileme gerektirmeyen bıçaklar da üretildi.

 

***

 

ŞU YENİÇERİ MESELESİ

Tarihimizle ilgili hemen herkesin yanlış bildiği bir konu vardır. Zannederiz ki, bütün savaşları yeniçeriler kazanmıştır ya da Osmanlı ordusu yeniçerilerden ibarettir. Tam aksine, Yeniçerilerin en kalabalık olduğu zamanlarda genellikle bozgun vardır. İstanbul kuşatmasında 100.000 kişilik orduda, 3.000 yeniçeri vardı. Bu sayı 1477’de 10.000 kişi; Sultan Fatih vefatında 8.000 kişi idi. 1520’de Yavuz Sultan Selim zamanında da 8.000 kişi idi. Kanunî Sultan Süleyman zamanında ise 12.000 kişiye ulaşmıştı. Reformcu padişahlar ordu içindeki yeniçeri sayısını şişirmişler fakat ıslah edememişlerdir. 1595’te 26.000; 1609’da 37.627; 1656’da 81.000; 1715’te de yeniçerilerin toplam sayıları 101.000 kişi idi.

 

***

 

TEDAVİ FARKI

Osmanlılar, daha kuruluş devrinde, ahi ocaklarında, tekkelerde müzikle ruh hastalarını tedavi ederlerdi. Seçilen müzikler de öyle rastgele olmazdı. Mesela: Arap olanlara, Hüseynî ve Hüseynî’den türeyen makamlar; Türk olanlara, Uşşak makamı; Orta Asyalı olanlara, Arak makamı; Rumelili olanlara da Rast makamı gibi hastalara uygun makamlar seçilirdi.

O zamanlarda ve daha uzun asırlar boyunca, delileri ‘içine şeytan girmiş’ diye yakan Batı’ya nispetle, ne kadar insanî bir uygulama…

 

***

 

LAMARTINE’NİN ARZUSU

Ünlü Fransız şair ve edebiyatçısı Lamartine’nin şöyle bir arzusu vardı:

“Allah, orada (Türkiye’de), buradakinden (Fransa’dakinden) daha fazla hissediliyor. Bunun için orada ihtiyarlamak ve ölmek istiyorum.”