TR EN

Dil Seçin

Ara

Kâinattan Haberler

Güneş ışığı ile fotosentez arasındaki muhteşem uyum

Fotosentez sonucunda güneş enerjisi bitki yapraklarının hücrelerinde besin olarak depo edilir. Yeryüzündeki tüm canlılık da doğrudan ya da dolaylı olarak enerjisini bu yoldan elde eder. Herhangi bir bitkinin fotosentez yapabilmesi ise sadece ve sadece çok belirli bir ışık aralığında mümkün olur. İşte güneşin yaydığı ışık, tam da gerekli olan bu ışık aralığına uygun olarak dünyamıza gelmektedir. Örneğin, güneş ışığının farklı renkleri, suyun içinde farklı mesafelere gidebilmektedir. Mesela, güneş ışığının içindeki kırmızı ışık, suyun 18 metre altına kadar iner. Sarı ışık ise, 100 metre derinliğe kadar ilerleyebilmektedir. Yeşil ve mavi ışığa gelince, bunlar da 240 metre derinliğe kadar ulaşmaktadır. İşte tam bu noktada, mükemmel bir tasarımla karşı karşıya geliyoruz. Çünkü fotosentez için gerekli olan ışık, öncelikle mavi ve yeşil ışıktır. Suyun bu ışık rengini diğer ışık renklerine göre çok daha derinlere geçirmesi sayesinde, fotosentez yapan bitkiler deniz altında 240 metre derinlikteki bölgelerde dahi yaşayabilmektedir. Eğer böyle olmasaydı, denizde yaratılmakta olan bitkilerin pek çoğu bulunmayacaktı!

 

***

 

Âlem içinde âlem

Dev bir ağacı minik bir çekirdekte hıfz eden kudret, 50 ton ağırlığındaki bir balinayı, balinanın ağırlığının on bin milyarda biri gelen DNA’larda yerleştiriyor. O’nun eseri küçüldükçe sanatı büyüyor; kudretinin, maharetinin ihtişamı daha da parlıyor.

 

***

 

Diğergam sincaplar

Bir sincap kış için binlerce yarısı yenmiş meşe palamudu saklayabilir. Bunlara tekrar ulaşma şansı ise pek azdır. Çünkü sincaplar henüz birkaç ay önce sakladıkları meşe palamutlarının neredeyse %75’ini bulamazlar. Bu durumu sincapların unutkanlığına yormak mümkünse de, esas neden sincapların ölmesidir.

Sincapların meşe palamutlarını niçin yarım yediklerine gelince, sincaplar meşe palamudunun üstündeki buğday biti oluşan tepe kısmını çiğneyip atarlar. Daha sonra da bu yarısı yenmiş kısmı yaprak yığınlarının altına kışın bulmak ümidiyle saklarlar. Sincapların kendilerine erzak depolaması gibi görünen bu davranış, aslında, meşe palamutlarının toprağa ekilmesinden başka bir şey değildir. Bu süreçte sincaplar, bir bakımdan kaderin sevkiyle kendi inisiyatiflerinin dışında bir Külli İrade tarafından yönlendirilirler. Böylece yarısı yenmiş ve toprağa gömülmüş meşe palamutları, birer meşe ağacı olarak büyür ve toprak üzerinde sergilenen kâinat panayırında yerini alırlar.

 

***

 

Bebekler muhtaç oldukları demiri nereden alırlar?

Yeni doğmuş bir çocukta kan yapımı çok hızlıdır; kan âdeta yeniden imal edilmektedir. Çocuğun bu andaki en büyük ihtiyaçlarından birisi de demirdir. Anne sütünün demirden yana çok fakir olduğunu, belki de hiç demir içermediğini biliyoruz. O halde, yavru muhtaç olduğu demiri nereden alacaktır?

Burada Rabbimizin sayısız hikmetli ince tecellilerinden birini görüyoruz. Anne karnında yavruyu her türlü tehlike ve güçlüklerden korunmuş olarak ihtimamla muhafaza edip besleyen Rabbimiz, yavrunun doğduktan sonraki demir ihtiyacını da, o daha doğmadan düşünmekte, annesinin kanındaki demirin bir kısmını ceninin karaciğerinde toplamaktadır.

Dünyaya geldikten sonra yavru, demir ihtiyacını altı ay müddetle bu depodan karşılar. Bu müddet sonunda depo boşalır. Ama çocuk da demir ihtiyacını başka yollarla, örneğin et suyu içerek, karşılayabilecek bir hale gelir.

 

***

 

Bir gençlik iksiri “sarımsak”

Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Biyokimya anabilim dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Nejat Yılmaz’a göre sarımsağın çiğ tüketimi ondan faydalanmamızı engelliyor. Yine sayın Yılmaz’a göre çiğ tüketilen sarımsaktaki “allicin” denen madde, kolesterol düşürme etkisi yanında, karaciğer, mide, bağırsak sistemini tahriş edip, erkeklerde sperm hareketlerini yavaşlatıyor. Oysa dövülmüş sarımsak suda en az 10 ay kadar bekletildiğinde mucize bileşiği “S-Alilsistein (SAC)” açığa çıkıyor. Bu mucize madde karaciğeri koruyucu, savunma sistemini güçlendirici, kanseri önleyici ve tüm kemoterapik ilaçların istenmeyen yan etkilerini azaltıcı etkiye sahip. Ayrıca bu yıllanmış sarımsak ekstraktı (AGE) kötü kokmayan gençlik iksiri gibidir.

 

***

 

Alyuvarlardan bir gerdanlık yapılsa

Bir kan damlasında 8-10 milyon arasında alyuvar vardır. 400 sayfalık bir kitabın O harfi kadar küçüldüğünü, kitabın harflerinin bu O harfi içinde yüzdüğünü düşünelim. Bir damla kandaki alyuvar sayısı bu misaldeki kalabalıktan daha fazladır. 

Eğer alyuvarlardan bir gerdanlık yapmak mümkün olsaydı, vücudumuzdaki son alyuvarın bu gerdanlığa girebilmesi için halkanın dünya çevresini dört defa dolaşması icab ederdi. Her birinin çapı 7,5 mikron olan alyuvarlarımızı yan yana dizebilseydik 4000 metrekarelik kıpkırmızı bir halı dokuyabilirdik.

 

***

 

“İlim okyanusunun kıyısında oynayan çocuktan farklı değiliz. Kıyıdan açıldığımız nispette anladık ki, okyanus bizim tasavvur ettiğimizden çok daha büyük, ufuk erişebileceğimizden çok daha uzakta.”

— Newton