CAMİ TEMELİNDEN ÇEŞMELERE SU
İstanbul’da büyük camiler yapılırken, temel kazıları sırasında kaynak suları da bulunuyordu. Bulunan bu kaynak suları ise değerlendirilerek, künklerle ihtiyaç olan yerlere sevk edilmişlerdir.
Bu sulardan, Mihrimah Sultan Câmii’nin temellerinden çıkan su, Yenibahçe’deki Hürrem Çavuş Mescidi’ne; Fâtih Câmii’nin temellerinden çıkan su, Horhor Çeşmesi’ne; Şehzade Câmii’nden çıkan su Vefa’daki çeşmelere; Süleymaniye Câmii’nden çıkan su Keresteciler’deki çeşmelere; Nurûosmâniye Câmii’nden çıkan su ise Mahmutpaşa’daki çeşmelere akıtılmıştır.
***
TOP ÇEKEN VEZİRLER
Avusturyalılar 1592 yılında Budin’i—Budapeşte—muhasara etmişlerdi. Bunun üzerine Belgrad’tan on bin kişilik bir yardım kuvveti yola çıktı. Anadolu Beylerbeyi Sofu Sinan Paşa ile Mahmud ve Murat Paşalar da beraber hareket etmişlerdi. Mohaç sahrasına varıldığı zaman başlayan şiddetli yağmur, her tarafı bataklığa çevirdi. Bu yüzden top arabaları ikide bir çamura saplanıyordu. Hayvanlar bunları çekmeye kâfi gelmeyince insanlar da yardım ediyordu. Bu arada askerleri teşvik için Sofu Sinan, Mahmut ve Murat Paşalar top boyunduruğuna girip birlikte çekiyorlardı. Meşhur tarihçi İbrahim Peçevî de bu seferde hazır bulunmakta idi. Bir top bu şekilde bataktan çıkarılınca paşalar Peçevî’ye dönerek gülerek şöyle demişlerdi:
“Efendi, padişahın üç vezirinin, kendilerini boyunduruğa koşup top çektiklerini de tarihine yaz…”
***
KAHVECİNİN SUÇU
Sultan II. Mahmud zamanında, kahveci esnafından bir adam, halis Yemen kahvesine, adi kahve karıştırarak müşterileri kandırdığı için bir yıl hapse mahkûm edilmişti.
***
SÖZLÜK
Grimm kardeşler, 1854 yılında standart Alman sözlüğü Deutsches Wörterbuch’u hazırlamaya başladılar. Onların bunu bitirmeye ömürleri yetmedi. Sözlük ancak 1971 yılında bitirilebildi.
***
TAKAS
Saksonya kralı Ogüst, Prusya kralı Frederik Wilyam’a seramik bir vazo vermişti. Bunun karşılığında da 400 adet asker aldı.
***
İLK DENİZALTI İSTANBUL’DA
Osmanlılarda denizaltı gemisine “Tahtelbahir” denilirdi. İlk denizaltı ise, Sultan III. Ahmet Hân devrinde, Tersane Baş Mimarı İbrahim Efendi tarafından yapılmıştı.
1719’da, Sultan III. Ahmet Hân’ın çocuklarının sünnet merasimi yapılmakta idi. Haliç’teki Tersane Kasrı karşısında herkesi hayret ve korkuya boğan “azîm bir timsah” ortaya çıkıverdi. Düğüne gelmiş kayıklar neye uğradıklarını bilemediler. Derken timsah denize dalıp kayboldu, bir saat kadar sonra yeniden su yüzüne çıktı ve ilerleyerek padişahın bulunduğu yere yaklaşıp selâmlama merasiminde bulundu. Bu esnada denizaltının kapısı açılıp, içinden beş asker çıkarak bu muhteşem icadın maharetlerini gösterdi. Halkın ve davetlilerin korkuları ancak bu azim timsahın içinden askerlerin çıktığını görünce gitmişti.
***
İLK KİBRİT
Eski zamanlarda kibrit kullanılmazdan önce ateş yakmak için, kav kullanılırdı. Kav, yumuşak bir ağaç mantarıydı, çabucak alevalırdı. Onu tutuşturmak için çakmak taşı ve çeliğin birbirine vurulmasıyla ortaya çıkan kıvılcım yeterli idi. İnsanlar her zaman lâzım olduğu için de kavlarını küçük keselere koyup yanlarında taşırlardı.