TR EN

Dil Seçin

Ara

Finans Kuruluşları ve Faiz / Ekonomi Yazıları

Son bir kaç aydır, faiz konusunu işlemeye ve İslâmiyetin, tabilerine şiddetle kaçınmayı emrettiği bu meselenin anlaşılamamış, karanlıkta kalmış noktalarını aydınlatmaya çalıştık. Çağdaş ekonomik gerçekler karşısında inancımızın bir gereği olan faizden uzak durma çabalarımızı nasıl ve ne şekilde gerçekleştirebileceğimizi anlatmaya gayret ettik. Eğer bu konuda okuyucularımıza bir yardımımız dokunduysa, yazılarımız maksadına ulaşmış demektir.

Bu ayki yazımızda ise, artık isimleri sadece ekonomi gazetelerinde ya da gazetelerin ekonomi sayfalarında değil, sokak bilboardlarından tv reklâmlarına, haberlerden dizilere kadar her yerde karşımıza çıkan ve artık adları pek çoğumuza hiç yabancı gelmeyen çağdaş finans kuruluşlarının, faizle olan ya da olmayan ilişkilerini, kısaca açıklamaya çalışacağız. Yazılarımızın nihai amacı inançlı Müslümanlara faiz konusunda yol göstermek olduğuna göre, çağdaş finans kuruluşlarında faizin varlığı ve işleyiş şekli büyük önem taşımaktadır.

 

Modern finans piyasaları son derece karmaşık, kavranması güç mekanizmalardır. Özellikle, Kuran’ın emriyle, hem haksızlık yapmaktan, hem de haksızlığa uğramaktan kaçınan bir Müslüman için, ortada katmerli bir güçlük olduğu muhakkaktır.

Bu zorluğun aşılmasında (önceki yazılarımızda açıkladığımız); faizin ne olduğu, çeşitleri, faiz yasağının gerekçesi, faizin kaynağı gibi hususlar yanında, modern finans müesseseleri nezdinde faizli ve faizsiz işlemlerin incelenmesi de yararlı hatta elzemdir.

 

TİCARÎ BANKALAR

Ticarî Bankaların temel faaliyet konusu malûmdur: Mevduat adıyla topladığı ödünç kaynakları kişilere ve şirketlere kredi olarak verirler. Yani faizli para ticareti yaparlar; bunun genel anlamda dinen caiz olmadığı açıktır. Ancak bu konuyu ileride fertler açısından ve daha ayrıntılı bir biçimde irdeleyeceğiz.

Bankaların para transferi, dış ticarete aracılık, teminat mektubu gibi çok önemli başka faaliyetleri de vardır ve bu işlerinde faiz yoktur. Bizce, bu işlemlerin şeren bir mahzuru olamaz. Söz konusu hizmetler ülkemizde Özel Finans Kuruluşlarınca da verilmektedir.

 

DÖVİZ BÜROLARI

Yasayla döviz alım satımı yaparlar. Yapılan işin faizle en ufak ilgisi olmayıp İslamî açıdan hiçbir mahsurlu yönü görülmemektedir.

 

FAKTORİNG ŞİRKETLERİ

İç piyasa satışları veya ihracattan doğan 90 güne kadar vadeli alacakları iskonto eden kamudan ruhsatlı şirketlerdir. Para ticareti dışında faaliyette bulunmaları yasaktır. Faktoring muamelelerini İslâmiyetle bağdaştırmanın imkânı yoktur.

 

FORFAITING ŞİRKETLERİ

Makine ve ekipman ihracatından doğan alacaklara orta ve uzun vadeli finansman sağlayan şirketlerdir. İhracatçının alacağı bir poliçede somutlaştırılır ve ithalatçı bankanın kefaletiyle garantiye alındıktan sonra Forfaiter şirket tarafından iskonto edilir. Ayrıca, komisyon da alınır. Tüm masraflar ithalatçıya yüklenir. Batılı ülkelerin gelişmekte olan memleketlere pahalı makine satmak için icat ettikleri bir malî araçtır.

Forfaiting işlemi, bütünüyle faiz yasağı kapsamına dahildir.

 

FİNANSAL KİRALAMA (LEASING)

Yatıranlara orta vadeli finansman sağlayan bir malî sistemdir. Leasing şirketi, yatırımcının (müşteri) ihtiyacı olan makine ve ekipmanı satın alarak müşterisine kiralar.

Leasing şirketi, müşterisi durumundaki yatırımcıdan kira bedeli tahsil eder. Sonuç olarak, finansal kiralama şirketi, satıcı firma ve yatırımcı arasındaki ilişkide faiz yoktur. Kira bedellerinin tayininde ekonomideki enflasyon-faiz oranının etkili olması doğaldır, ancak sonucu değiştirmez.

Dolayısıyla, normal leasing işlemleri kanaatimizce faiz yasağına girmez.

Ancak, leasing şirketlerinin esas faaliyet konularına girmemekle beraber satın alma ve geri kiralama” (buy and lease back) şeklinde bir işlemleri daha vardır. Bunda, nakdi finansmana ihtiyacı olan yatırımcıdan sahip olduğu makine, teçhizat veya binayı leasing şirketi peşin parayla satın alır ve eş anlı olarak yatırımcıya kiralar. Böylece, müşteri ihtiyacı olan nakde kavuşur ve bunu taksitler hâlinde geri öder.

Görüldüğü gibi, burada leasing şirketi aslında bir bankacılık muamelesi yapar. İslâmî literatürde Iyne Satış” deyimiyle ifade edilen böyle bir alışveriş tamamen muvazaalı bir nakdi kredi işlemidir ve haramdır.

 

HİSSE SENEDİ BORSASI

Belli bir cesamet, ciro, kârlılık vs. gibi kriterleri karşılayan şirketlere ait pay senetlerinin alınıp satıldığı ortamdır. Hisse senedi alan yatırımcı, o şirketin kârından temettü geliri elde eder. Ayrıca, elindeki senedin borsadaki değerinin yükselmesi halinde, alış-satış fiyat farkından dolayı kâr sağlar. Ancak satın alınan hisse senedi fiyatının düşmesi de mümkündür. Bu durumda senedini nakde çeviren yatırımcı için zarar söz konusudur.

Şirketler halka arz işlemiyle” hisselerini borsada halka pazarlar. Böylece öz kaynak niteliğinde ve sonsuz vadeli kaynak sağlarlar. Ülkemizde bazı büyük kamu kuruluşları dahil belli düzeye gelmiş firmalar, faizli banka kredisinin alternatifi olarak giderek borsaya açılmayı tercih ediyorlar. Firmaların iflasında önemli rol oynayan faizli ticari banka kredisine kıyasla bu tür finansmanın gerçekten sağlıklı bir yöntem teşkil ettiği kuşkusuzdur.

Borsa yatırımcısı bir müslümanın titizlenebileceği husus, hissesini alacağı şirketin faizle ilişkisidir. Ancak bunun da çözümü vardır ve kolaydır. Şöyle ki;

a) Şirketlerin iş konuları unvanlarından bile bellidir. Bu bağlamda para ticareti yapan banka ve faktöring şirketlerini diğerlerinden ayırmak kolaydır.

b) Borsa şirketleri kanunen Borsa İdaresine aylık, üç aylık ve yıllık bilanço ve gelir-gider tablolarını verirler. Bu mali tablolar her borsa şirketinde bulunur. Şirketlerin kredi kullanıp kullanmadığı gelir-gider tablosuna bakarak anlaşılır.

Bu ayıklamayı da yaptıktan sonra, borsada hisse senedi yatırımının faiz yasağıyla ilgili hükümler bakımından sakınca içermediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

 

EMTİA BORSASI

Pamuk, mısır, buğday, kakao, kahve gibi tarım ürünleriyle bakır, alüminyum, petrol gibi hammaddelere ait vadeli kontratların alınıp satıldığı borsalardır. Emtia borsasında kontrat bugün yapılır, ancak paranın ödenmesi ve malın tesliminin ilerideki bir tarihte yapılması öngörülür. Kontratın borsadan alındığı tarihle vade tarihi arasında o malın fiyatı piyasada inip çıktıkça kontratın değeri de yükselir veya düşer. Bu durumda yatırımcı elindeki kontratı sattığında kâr veya zarar eder. Aynı kontrat vade gelene kadar defalarca alınır satılır. Vadeli kontrata para yatıran bir yatırımcı sadece kontratındaki malın pazar fiyatı yükseldiği için, hiçbir gayret göstermeden hak etmediği bir kazanca kavuşur. Tersi olduğunda yani söz konusu malın fiyatı düşünce zarar eder. Bunlar sonucu sıfır olan işlemlerdir. Diğer bir deyimle, ne kadar kâr edilmişse, aynı miktarda zarar da edilir. Bir yatırımcı ne kadar kazanmışsa, başka bir yatırımcı o kadar zarar etmiştir.

Görüldüğü gibi emtia borsalarında muameleler gerçek bir ihtiyacı karşılamaya dönük olmayıp, kumar niteliği ağır basan işlemlerdir. Özellikle, borsa endeksindeki değişikliklere göre yatırımcısına kazandıran ve kaybettiren endeks kontratlarında kâğıt üzerinde dahi bir mal yoktur; yani kumar aleni oynanır.

Emtia borsası, ilk kez iki asır önce ABDde tarım ürünlerindeki fiyat belirsizliğini ortadan kaldırmak amacıyla müstahsil ve tüccarın ortak gayretiyle kuruldu. Ancak daha sonra amacından saparak, saptırılarak neredeyse tamamen spekülatif işlemler merkezi haline geldi. Ülkemizde İzmir Vadeli İşlemler Borsası resmen kurulmuş olup, çok yakında vadeli kontrat alım-satımına başlanacaktır.

İnsanların kurumsal bir çatı altında ve Kuran’daki ifadesiyle; haksızlık yaptıkları ve haksızlığa uğradıkları” emtia borsası işlemlerinin dinimizce caiz olmadığı açıktır.

 

SİGORTA ŞİRKETLERİ

Hayatın çok çeşitli tehlikelerine karşı, toplu katılım esasına göre teminat sağlayan kuruluşlardır. Aslında güvenceyi temin eden, ödedikleri primlerle katılımcılardır. Sigorta şirketi organizatör durumundadır. Çok geniş bir uygulama alanına sahip olan sigorta işlemlerini konumuz açısından daha iyi anlayabilmek için gruplandırmak suretiyle incelemek uygun olur.

Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı; kamu kuruluşu olarak, çalışanlara aktif iş hayatı boyunca sağlık hizmeti verirler. Ayrıca, emeklilere hem sağlık hizmeti hem de maaş bağlar, yetim, dul, harp gazilerine de maaş verirler. Sosyal devlet amacına yönelik olarak çalışan söz konusu kuruluşlara üye olmak mecburidir.

Kanaatimce, bu kuruluşlara üye olmak ve bunlardan maaş ve sosyal yardım görmekten dolayı Müslümanların rahatsız olması gereken hiçbir husus yoktur.

Dış Ticaret işlemlerinde (ithalat ve ihracat) nakliye sigortası yapılması fiilen zorunludur. Şöyle ki; sigorta yapmadan yurt dışına mal göndermek imkânsızdır. İthalatta ise, genellikle mal nakil vasıtasına yüklendikten itibaren alıcı tarafından sigorta teminatı sağlanmalıdır. Özetle, dış ticaret yapan bir Müslüman iş adamının sigortadan kaçınması mümkün değildir. İşin zorunluluk tarafı bir yana, ülkeler arasıda mal hareketine yol açan dış ticarette sigortanın yararlı hatta gerekli olduğu kanaatindeyiz.

Trafik mâli mesuliyet sigortası, otobüs koltuk sigortası, tüpgaz sigortası vs. ile ülkemizde yeni başlatılan deprem sigortaları zorunlu sigortalardır. Yasa koyucunun Kamu Yararı’nı gözeterek mecburi kıldığı bu sigorta türleri şeren bir sakınca oluşturmazlar.

Yangın, hasar, kasko, doğal afet sigortaları “koruma” sağlayan sigortalardır ve bunlar hakkında genel bir kural vazetmek yerine, her olayı teker teker ele almak daha sağlıklı sonuca varmamızı kolaylaştırır. Örneğin, bir fabrika sadece sahibinin serveti değil, bir çok işçi, memur, mühendisin aileleriyle beraber maişetini temin ettiği bir üretim platformudur. Ayrıca, devlete vergi ödeyerek tüm topluma maddi katkı sağlar. Böyle bir kuruluşun sermayedar tarafından yangına, hasara, doğal afetlere vs. rizikolara karşı teminat altına alınması hiç kimseye haksızlık getirmez, aksine fabrikayla direkt veya dolaylı ilgili olan herkese yarar sağlar.

Öte yandan, birikimli hayat sigortası ve bireysel emeklilik sisteminde (BES); katılımcı fertlerin, en az 10 yıl olmak üzere, umumiyetle 30-35 yıllık periyotlarla ödedikleri primler çeşitli fonlarda değerlendirilir. Buna karşılık, belli süreyi dolduran (en az 25 yıl) üyelere maaş bağlanır. Kamu güvenlik kuruluşlarında olduğu gibi, sağlık hizmeti vs gibi sosyal yardımlar söz konusu değildir. İştirakçilerden alınan primlerle sermayeleşen fonlar, bu parayı çoğunlukla yerli-yabancı faizli enstrümanlarda değerlendirir. Üyelerden giriş aidatı, yönetim gideri adı altında oldukça yüksek meblağlar tahsil edilir. Bu şirketlerin muazzam kârlara ve cesâmete ulaşması en az üyelerini düşündükleri kadar kendilerini de kolladıklarının kanıtı olsa gerektir. Uluslararası finans kapital deyimiyle anılan dev fonların önemli bölümü emeklilik fonlarından meydana gelir.

Böyle bir şirkete iştirak eden yatırımcı; her ay kendi kazancından tasarruf ederek, geleceğini bizzat emniyete almak yerine, bunu ağır bedel ödeyerek emeklilik şirketlerine yaptırmış olur. Bu saygı duyulması gereken kişisel bir tercihtir. Ancak bu tercihin bir zaruretten doğduğunu kabul etmek olanaksızdır.

Bu açıklamalarımız ışığında, faiz konusunda hassas bir Müslümanın özel emeklilik şirketlerinden uzak durması, bizce normal bir davranıştır.

Her birinin çalışma sistemlerini ve faiz ile olan ilişkisini kısaca özetlediğimiz bu finans kuruluşlarını, daha geniş bilgiler içeren müstakil yazılar halinde incelemeye gelecek aylarda devam edeceğiz. Bu konuda okuyucularımızın talep ve sorularını da bekleriz.