TR EN

Dil Seçin

Ara

“Yaşamak güzel şey be kardeşim…”

Zaman zaman başım dönüyor, gövdemi ateşler sarıyor. Bazı hastalıklar insanı derin gaflet uykusundan uyandırıp, hayatın fâni olduğunu göstermekle kimbilir ne hayırlara sebep oluyorlar. Mademki, hayatın her zerresi benimdir ve ondan ben sorumluyum. Onu artık daha verimli, daha dikkatli kullanacağım. Dolu dolu yaşayacağım. İnançla, sabırla ve ümitle… Söz veriyorum kendime ve kararlılıkla Rabbimden istiyorum.

Zaman zaman başım dönüyor, gövdemi ateşler sarıyor. Bazı hastalıklar insanı derin gaflet uykusundan uyandırıp, hayatın fâni olduğunu göstermekle kimbilir ne hayırlara sebep oluyorlar.

Mademki, hayatın her zerresi benimdir ve ondan ben sorumluyum. Onu artık daha verimli, daha dikkatli kullanacağım. Dolu dolu yaşayacağım. İnançla, sabırla ve ümitle… Söz veriyorum kendime ve kararlılıkla Rabbimden istiyorum.

Rabbime yakın ettiği için, sayısız imkânlara vesile olduğu için hastalıkları, musibetleri de bir nimet biliyorum. Bu hazinenin kıymetini yaşamadan asla bilemezsiniz. Sübhandır Allah, her kusurdan münezzeh ve uzaktır Allah. Bazı acılar, güçlü ellerin sıkması gibi, dinlendirici de oluyor. Dişlerimi sıkıyorum, o zaman dayanmaya çalışıyorum. Böyle anlarda, yaşama gücümün, kıyıda köşede öylesine bitivermiş, her an ayakların altında ezilmesi mümkün bir otun yaşama gücü kadar önemsiz olduğunu söylüyor içimdeki ses. Nefs ve şeytanın vesvesesi bu. Zayıf bir anımı kolluyorlar. 

Allah’ı andıkça hayat buluyorum yeniden. Hayallerim ve ideallerim büyüyor. Yaşamak duygusu içimi kaplıyor. 

Uyuyamadığım o kadar çok geceler var ki… Gecelerim, hayatımın mahşer günündeki her ânının, her karesinin sorgulanması gibi, zorlu geçiyor. Hayırlı işlerin zahmeti çok olur derler. Zahmette rahmeti buldum. Bu muhasebeden sonra, tüm duygularımı acıkmış, arınmış, uyanmış ve daha bir istekli buluyorum. 

Şimdi daha iyi anlıyorum. Yaşamak, Rabbimin istediği bir insan gibi yaşamak için yıllar değil böyle hayatdar anlar gerekliymiş.

Tam dükkânı kaparken, bazen bir müşteri gelir ve öyle bir alış veriş eder ki, bırakın bir günü, bir haftayı, belki bir ayı bile korutur da gider. Esnaf olanlar iyi bilir son dakika sürprizlerini. En tatlı, en kârlı satışlardır bunlar.

Hayat da böyledir, bilinmeyen o demleri daha tatlı ve daha kârlı oluyor. Her gün hep böyle olsaydı diye düşünürsünüz. Oysa bütün anlar, belki de böyle bir anı getirmek için hazırlanmıştır. Tıpkı bir fikre, bir düşünceye ulaşmak için bir çok fikre ve düşünceye ihtiyaç olduğu gibi, böyle bir ânı yakalamak için de belki yıllara ihtiyaç vardır. 

İmandaki zevkleri anlatmam inanın ki çok zor. Yerimden kalkamasam, bahçelere çıkamasam bile, odamdaki çiçek benimle konuşuyor. Rabbimden bana bir mektup oluyor. Renk renk, çiçek çiçek kendini okutturuyor… Hayranlıkla inceliyorum onu. Her gün en güzel ibadetlerimden biri bu: Bir küçük saksıda, Rabbimin eşsiz sanatının inceliklerini seyretmek. Rahmetini görüyorum, isimlerini okuyorum tek tek…

Allah’ım, gittikçe daha iyi anlıyorum, gafletle geçmiş günlerim ne çokmuş… Her şey bana el edip, merhaba derken, kulaklarım sanki sağırlaşmış, duyamamışım bu sesleri, bu davetleri… Affet Allahım gafletimi…

Arkadaşlarıma, dostlarıma ve genç kardeşlerime mühim bir tavsiyem olacak… Hayatı dolu dolu yaşamaya gayret edin. Güzel şeylerinizi, işlerinizi çoğaltın. Güzelliklerle doldurun hayatınızı. Yaşamak böyle güzel… Hayatı, size vereni unutmayın. Sizi, yarattığı her şeyden çok sevdiğini unutmayın. Sevgiyi yaratandır, sevilmeye en layık olandır O (cc). 

Çiçekleri, gülleri, hele de kelebekleri, yıldızları, ayları, güneşleri, mevsimleri.. bunların hakkını vererek yaşayın. Yani bunlara, Allah adına bakarak haklarını verin…

Hayatın tadını çıkarmak bu. Gözlerinizi ilk defa görüyor gibi kullanın mesela. Görmenin tadına varın ve ağız dolusu, gönül dolusu şükredin. Değerli ömrünüzün her dakikasına maneviyat katarak değerini koruyun. Size verilen nimetlere maneviyat katarak onları değerli kılın, kaybetmekten kurtulun. Değerli kılmanın formülü mü? İşte bu: zikir, fikir, şükür.

O nimetleri Allah’ın yarattığını bilmek, Ondan bilmek zikir.

O nimetlerdeki Allah’ın ilmini, sanatını, rahmetini, kudretini düşünmek; ona olan ihtiyacını hissedip lezzet almak, fikir. 

Bu nimetleri basit sebeplerle yaratıp veren Allah’a teşekkür ve hamd etmek de şükür.

İşte her şeyi değerli yapmanın formülü. Bu formül, bilen için her şeyi altın yapmanın formülünden daha değerlidir. 

Size bu söylediklerimi, ben de uyguladım. Bileydim, başından beri hep böyle yaşardım hayatı. Saniyelerin bile nabzını tutmak isterdim. Gelip geçen her ânın, ne kadar değerli olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. 

Evet, tam da böyleyim işte... 

Tek bir söz, bazen tek bir bakış, bir gülüş, bir avuç güneş, penceremden sızan, odama dolan o güzellikler, o sesler, her şeyi yeniden başlatıyor içimde... Yaşadığımın farkındayım çok şükür… Mademki yaşamaya hak kazanmışım, bu hakkı en değerli şekilde yerine getirmeliyim diye düşünüyorum. İlk defa bakıyorum Rabbim her şeye, kendi yürüyüşüne hayret eden bebek gibi, bir harikayı keşfeden o küçük yavrucak gibi yeniden bakıyorum. 

Günde kaç defa gözlerimi birkaç saniyeliğine kapayıp sonra da yavaş yavaş açıyorum. Nasıl gördüğüme hayret ediyorum. Kanıksamış bir nazardan sana sığınıyorum Allahım. Hayretini kaybetmeyen bir göz, yaratılışın her anında bir harika yakalarken, hayretini yitirmiş bir nazar hiçbir şey göremez. Yaşıyorum bunu. Şimdi anlıyorum o büyük insan İmam-ı Rabbani’den bir keramet istediklerinde bir iki adım atıp; “İşte yürüyorum ya” demesinin hikmetini. Allahım, bakışımı, nazarımı, adımımı sana yönlendir, esma-i hüsnanda dillendir ve dinlendir.

Rabbimize bildiğimiz bilmediğimiz tüm nimetleri için şükürler olsun… Bütün o güzelliklere kavuşmamıza vesile olan Allah’ın Elçisi, Âlemlere Rahmet, Efendimiz Hz. Muhammed’e, vesile olduğu nimetler adedince salât ve selâm olsun…